ŞAİR MÜLAYİM TİRFİL İLE RÖPORTAJ
Kırklareli’nde şair ve yazarları yıllarca işyerinde ağırlayan, okuma yazma bilmeyen, kağıtsız kalemsiz şiirler yazan, şiirleri yüreğiyle okuyan, Şair Mülayim Tirfil’le röportaj yaptık. Benim de şiir dinletilerine ilk katıldığım mekan. Mülayim Tirfil’in güfte ve bestelerini gür sesinden büyük bir zevkle çok dinledik. Hatta onun sesini dinleyenler ses sanatçılığını seçseydi Türkiye çapında tanınan bir ses sanatçısı olurdu diyor. Bir dönem güreş sporuyla ilgilenmiş değerli şairi bir de kendi ağzından dinleyelim.
Hatice Opak Bilgin : Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Mülayim Tirfil : Havsa’lıyım. 1938 doğumluyum. Edirne’nin Havsa ilçesi. Altı kardeştik, hiç birimiz okula gitmedik. Babam bütün kardeşlerime ben de dahil çok işkence yapıyordu. Anama ben bu evden kaçacağım dedim. 10 yaşındaydım. Anam çaresiz kabul etti gitmemi. Bir parça ekmek koydu torbaya, beni yolcu etti. Ayrıldık, arkama baktım, anam koşarak geliyor. Sarıldı bana, “Allah’ım, köpekleri bile ana yapma” dedi. Üstünde şalvar vardı, çıkardı bana verdi. Üşüdüğünde örtünürsün dedi. Babaeski’ye gittim. Uyumadan oradan Sarımsaklı çiftliğine gittim. Oradan Lüleburgaz’a gittik. Fırında işe başladım. Hiç yatak yüzü görmeden 8 sene simit dolabında oturarak uyudum. 8 sene sonra simit ustası oldum. Bayram günleri ve ne zaman anamı özlesem, şalvara sarılıp ağlardım. Bir gün temizlendim, eve gittim. Kapı kapalıydı. Ablama gittim. Kadınlar toplanmışlar, anam da oradaydı. Anamın önüne şalvarı attım, anam hemen çarşaflı yüzünü kapattı. Beni tanımadı. Ablam bu bizim Mülayim dedi. Anam bir şalvara baktı, bir bana baktı, bayıldı.
Hatice Opak Bilgin : Böyle zorlu bir hayatın içinde yaşarken şairlik nasıl başladı?
Mülayim Tirfil : İşte şairlik burada başladı. Şair ne kadar çok çile çekerse o kadar güzel eserler ortaya çıkar. Şair acıları söyler. Güftesi ve bestesi kendime ait olan KIRKLARIN İÇİNDE BEN DURAMADIM. Cok sevdiğim eserim.
Hatice Opak Bilgin : Cemal Gürsel’le bir anınız var, bizimle paylaşır mısınız?
Mülayim Tirfil : Bizim yakınlarımızda askeri tank batmıştı. Ben çok iyi yüzücüydüm. 30-40 metre suyun altından çıkmadan uzun süre yüzüyordum. Batmış tankın halkalarını ben taktım. Tankı çıkardım. Aradan geçen 3 ay sonra Havsa’ya geldiler. Beni çağırtmış komutan. Kahveye gittim. Tanklar yola dizilmişler. Kahve tıklım tıklım dolu. Kahvenin kapısını tuttum. Albayım bir dikkat çekti. O güne kadar askere gitmediğim için ne olduğunu bilmiyordum. Su seni nasıl götürmedi dedi. Yukarısı izin vermedi dedim. Biraz sohbet ettik. Bana bir karton sigara verdi. İçinden bir paket sigara aldım, şu askerlere verebilir miyim dedim. Tamam dedi. Elini omzuma koydu. Belediye Başkanı orada, Hakim orada, Kaymakam orada, Havsa insanlığı senden öğrensin dedi. Belediye Başkanı ve Kaymakam’a bu gence sahip çıkın dedi Albay. O zaman askerlik yaşında değildim. Daha sonra askere gittim.
Ayağım sakatlanmıştı. Askerde Cemal Gürsel’e mektup yazdım. Ayağımda çatlak var bana bakan yok. Üç müfettiş geldi. Beni kara kuvvetlerinin arabasıyla götürdüler. Ayağımın filmini çektiler, dört yerde çatlak çıktı. Cemal Gürsel talimatıyla hastaneye yattım Cemal Gürsel’e bir şiir yazdım. Cemal Gürsel bir ay sonra hastaneye geldi. Doktora dedi ki ; Doktor bu asker şair. Belki bir gün bizim için bir şeyler söyler. Benim için söyledi zaten dedi. Bütün imkanlarını kullan asker için dedi doktora. Doktor baban var mı dedi, var dedim. Ne iş yapıyor dedi. Paşa dedim. Nerede dedi. Türkiye Cumhuriyetinin Kara Kuvvetler Komutanlığında dedim. Cemal Gürsel’in gözünden yaş aktığını gördüm, kafasını indirdi bir baktı doktora. Doktor dedi, duydun mu babası kimmiş. Duydum paşam. Benim haberim olmadan sakın başka yere gönderme dedi. Cemal Gürsel’in emriyle 6 ay hastanede yattım. Bir süre askeri cezaevinde yattım. 7 ay sonra berat ettim. Yattığım mahkumluk askerliğime sayıldı. Sonra Kırklareli’ne geldik. Fırın açtık. Burada evlendik. Hatta bir gün Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Doç. Dr. Behice Boran geldi. Onunla tanıştık. Benim fikir ve düşüncelerimi kasterek biliyor musun Mülayim Tirfil ben bir dağ ile yürüyorum demişti. Ben de yapmayın Behice Boran Dağın eteklerinde yürüyen benim dedim. Kırklareli’nde kutlanan Sabahattin Ali günleri için Kırklareli’ne gelen ünlü gazeteci yazar Mustafa Ekmekçi ile tanıştık. Şiirlerimi istedi, veremem, benim şiirlerim çok acı dedim. Bana sen nasıl bir şair olduğunu biliyor musun dedi. Dünyada bir şair varsa birisi benim dedim. Bu bana yetmedi dedi. Arkada gelenlerden değil, önde gidenlerden birisi benim dedim. Bana bir şey olursa şiirlerini gönderir misin benim kitabım çıkacak dedi. Mustafa Ekmekçi komaya girdi. Komadan çıkamadı ama kitabı için şiirlerimi rahmetli Nazif Karaçam gönderdi. Mustafa Ekmekçi’nin eşi onun ölümünden sonra aradı. Vasiyeti var şiirlerin onun kitabında çıkacak yayınevine verdim dedi.
Hatice Opak Bilgin: Okuma yazmanız yok, şiir kitabınız var. Şiirleri nasıl yazıyorsunuz, kaç şiiriniz var?
Mülayim Tirfil : Evet ailemden eşim kitap okuyor, kültürel kitaplar. Aşağı yukarı 300 şiirim var, 150 şiir aklımda. Geçmişim çok aydınlık değil, karanlık da gördüm. Adapazarı’nda mahkum yatarken kan tükürdüm, zincire vurdular. Kendime bir baktım, şu şiiri söyledim.
Şair sakın kızma bana
Vurulan zincirler gelinlikten fazla yakışmış sana
Zamanlara meydan okuyan şair
Hesap veremez yaratana
Şair sen bu dünyada nasıl kaldın
Zaman beni almadı, ben zamanları aldım çoktan öldüm
Sizden sonra yaşanacak çağlarda kaldım.
Bu şiiri o duyguyla söylemiştim, daha devamı var. Aslında yazan olsa, hayatım roman.
Bir şiir daha geldi aklıma:
Dürüstler ne kadar kırılsa bir gün parçalarını ararlar
Dürüstlerin parçaları her tarafa uyar
Ama yamukların parçaları hiçbir yere uymaz
İyi insanlar aranır
Pazarda gezen ölülere rastladım
Mezarda yatan dirilere rastladım
Bu gördüklerinin hepsi insan değil
Tabutta giden bu gün ölmüş
Taşıyanların ne zaman öldüğü belli değil
Mazlumların acıları merhametli insanların
Göğsüne yaslanır
Karşılıksız iyilikler yaratanın kitabında saklanır
Altından kalem yapsan
Mürekkebi beyninden alır
Beyninde mürekkep yoksa
Kalem oyuncak kalır
Bir şiir anımı da paylaşmak isterim. Kırklareli’nde şiir yarışması yapılacaktı. Çok yorgundum. Yeğenim enişte benim yarışmaya katılmam için bir şiir yazar mısın demişti. Bir gece de mi yazacağız dedim. Benim baldız dudak büktü. Ben de kızı kırmak istemedim. O dönem 2. Dünya savaşı öncesi Churchill Kazablanka görüşmelerinden sonra Türkiye’yi saflarında harbe sokmak için Türkiye’ye gelmiş. Adana’da İsmet İnönü ile görüşmeler yapmış. Ben de bunu o sıralar haberlerde öğrenmiştim. Yazdık şiiri, kız katıldı. Şiirin bir kısmını söyleyebilirim.
2. Dünya Savaşı
Dünya bir pazarlık
Adana Tren garında yapıldı pazarlık
Doğudan batıyı bir adım yaptım
Siyaseti Dünyaya örnek bıraktın
Churchill verdiği sözü bir yana attın
Alman ordularını Moskova da bıraktın
56 milyon insan yerle bir oldu
Öksüzler sakatlar yerle bir oldu
Bütün dünya alevler içinde yanıyordu
O gün İsmet Paşa aramızda yaşıyordu…
Bu şiir Kırklareli’nde700 kişi arasından birinci geldi. Bütün gün Kırklareli Belediye hoparlör ünden okundu. Kız geldi boynuma sarıldı. Teşekkür etti. Vali çağırmış, kızım demiş tebrik ederim. Ama bu şiiri sen yazmamışsın. Senin evinde büyük bir edebiyatçı var. Tebrik ederim.
Hatice Opak Bilgin : Prensipleriniz var mı?
Mülayim Tirfil : Evet var. Dürüstlükten taviz vermedim, yalan söylemeyi sevmem, kimsenin hiçbir şeyine göz dikmem. Hakkım olmayan hiçbir şeyi almam.
Hatice Opak Bilgin : Dergilerde, gazetelerde şiirleriniz yayınlanıyor mu?
Mülayim Tirfil : Tabi bir çok dergi, gazetelerde, antolojilerde şiirlerim yayınlandı. Beni etkileyen bir katılım. Trakya’da araştırma yapmışlar. Yörem dergisinde Trakya’da yetişmiş 50 kişi arasında ben de vardım. İsmet Paşa ile aynı kitapta olmak beni çok mutlu etti. Nazif KARAÇAM’ın Kırklareli’ni geçmişten geleceğe taşıyanlar adlı kitapta yer aldım.
Hatice Opak Bilgin : Bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim.
Mülayim Tirfil : Bana bu fırsatı verdiğiniz için size ve çalışma arkadaşlarınıza çok teşekkür ederim.
Hatice Opak Bilgin : Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Mülayim Tirfil : Havsa’lıyım. 1938 doğumluyum. Edirne’nin Havsa ilçesi. Altı kardeştik, hiç birimiz okula gitmedik. Babam bütün kardeşlerime ben de dahil çok işkence yapıyordu. Anama ben bu evden kaçacağım dedim. 10 yaşındaydım. Anam çaresiz kabul etti gitmemi. Bir parça ekmek koydu torbaya, beni yolcu etti. Ayrıldık, arkama baktım, anam koşarak geliyor. Sarıldı bana, “Allah’ım, köpekleri bile ana yapma” dedi. Üstünde şalvar vardı, çıkardı bana verdi. Üşüdüğünde örtünürsün dedi. Babaeski’ye gittim. Uyumadan oradan Sarımsaklı çiftliğine gittim. Oradan Lüleburgaz’a gittik. Fırında işe başladım. Hiç yatak yüzü görmeden 8 sene simit dolabında oturarak uyudum. 8 sene sonra simit ustası oldum. Bayram günleri ve ne zaman anamı özlesem, şalvara sarılıp ağlardım. Bir gün temizlendim, eve gittim. Kapı kapalıydı. Ablama gittim. Kadınlar toplanmışlar, anam da oradaydı. Anamın önüne şalvarı attım, anam hemen çarşaflı yüzünü kapattı. Beni tanımadı. Ablam bu bizim Mülayim dedi. Anam bir şalvara baktı, bir bana baktı, bayıldı.
Hatice Opak Bilgin : Böyle zorlu bir hayatın içinde yaşarken şairlik nasıl başladı?
Mülayim Tirfil : İşte şairlik burada başladı. Şair ne kadar çok çile çekerse o kadar güzel eserler ortaya çıkar. Şair acıları söyler. Güftesi ve bestesi kendime ait olan KIRKLARIN İÇİNDE BEN DURAMADIM. Cok sevdiğim eserim.
Hatice Opak Bilgin : Cemal Gürsel’le bir anınız var, bizimle paylaşır mısınız?
Mülayim Tirfil : Bizim yakınlarımızda askeri tank batmıştı. Ben çok iyi yüzücüydüm. 30-40 metre suyun altından çıkmadan uzun süre yüzüyordum. Batmış tankın halkalarını ben taktım. Tankı çıkardım. Aradan geçen 3 ay sonra Havsa’ya geldiler. Beni çağırtmış komutan. Kahveye gittim. Tanklar yola dizilmişler. Kahve tıklım tıklım dolu. Kahvenin kapısını tuttum. Albayım bir dikkat çekti. O güne kadar askere gitmediğim için ne olduğunu bilmiyordum. Su seni nasıl götürmedi dedi. Yukarısı izin vermedi dedim. Biraz sohbet ettik. Bana bir karton sigara verdi. İçinden bir paket sigara aldım, şu askerlere verebilir miyim dedim. Tamam dedi. Elini omzuma koydu. Belediye Başkanı orada, Hakim orada, Kaymakam orada, Havsa insanlığı senden öğrensin dedi. Belediye Başkanı ve Kaymakam’a bu gence sahip çıkın dedi Albay. O zaman askerlik yaşında değildim. Daha sonra askere gittim.
Ayağım sakatlanmıştı. Askerde Cemal Gürsel’e mektup yazdım. Ayağımda çatlak var bana bakan yok. Üç müfettiş geldi. Beni kara kuvvetlerinin arabasıyla götürdüler. Ayağımın filmini çektiler, dört yerde çatlak çıktı. Cemal Gürsel talimatıyla hastaneye yattım Cemal Gürsel’e bir şiir yazdım. Cemal Gürsel bir ay sonra hastaneye geldi. Doktora dedi ki ; Doktor bu asker şair. Belki bir gün bizim için bir şeyler söyler. Benim için söyledi zaten dedi. Bütün imkanlarını kullan asker için dedi doktora. Doktor baban var mı dedi, var dedim. Ne iş yapıyor dedi. Paşa dedim. Nerede dedi. Türkiye Cumhuriyetinin Kara Kuvvetler Komutanlığında dedim. Cemal Gürsel’in gözünden yaş aktığını gördüm, kafasını indirdi bir baktı doktora. Doktor dedi, duydun mu babası kimmiş. Duydum paşam. Benim haberim olmadan sakın başka yere gönderme dedi. Cemal Gürsel’in emriyle 6 ay hastanede yattım. Bir süre askeri cezaevinde yattım. 7 ay sonra berat ettim. Yattığım mahkumluk askerliğime sayıldı. Sonra Kırklareli’ne geldik. Fırın açtık. Burada evlendik. Hatta bir gün Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Doç. Dr. Behice Boran geldi. Onunla tanıştık. Benim fikir ve düşüncelerimi kasterek biliyor musun Mülayim Tirfil ben bir dağ ile yürüyorum demişti. Ben de yapmayın Behice Boran Dağın eteklerinde yürüyen benim dedim. Kırklareli’nde kutlanan Sabahattin Ali günleri için Kırklareli’ne gelen ünlü gazeteci yazar Mustafa Ekmekçi ile tanıştık. Şiirlerimi istedi, veremem, benim şiirlerim çok acı dedim. Bana sen nasıl bir şair olduğunu biliyor musun dedi. Dünyada bir şair varsa birisi benim dedim. Bu bana yetmedi dedi. Arkada gelenlerden değil, önde gidenlerden birisi benim dedim. Bana bir şey olursa şiirlerini gönderir misin benim kitabım çıkacak dedi. Mustafa Ekmekçi komaya girdi. Komadan çıkamadı ama kitabı için şiirlerimi rahmetli Nazif Karaçam gönderdi. Mustafa Ekmekçi’nin eşi onun ölümünden sonra aradı. Vasiyeti var şiirlerin onun kitabında çıkacak yayınevine verdim dedi.
Hatice Opak Bilgin: Okuma yazmanız yok, şiir kitabınız var. Şiirleri nasıl yazıyorsunuz, kaç şiiriniz var?
Mülayim Tirfil : Evet ailemden eşim kitap okuyor, kültürel kitaplar. Aşağı yukarı 300 şiirim var, 150 şiir aklımda. Geçmişim çok aydınlık değil, karanlık da gördüm. Adapazarı’nda mahkum yatarken kan tükürdüm, zincire vurdular. Kendime bir baktım, şu şiiri söyledim.
Şair sakın kızma bana
Vurulan zincirler gelinlikten fazla yakışmış sana
Zamanlara meydan okuyan şair
Hesap veremez yaratana
Şair sen bu dünyada nasıl kaldın
Zaman beni almadı, ben zamanları aldım çoktan öldüm
Sizden sonra yaşanacak çağlarda kaldım.
Bu şiiri o duyguyla söylemiştim, daha devamı var. Aslında yazan olsa, hayatım roman.
Bir şiir daha geldi aklıma:
Dürüstler ne kadar kırılsa bir gün parçalarını ararlar
Dürüstlerin parçaları her tarafa uyar
Ama yamukların parçaları hiçbir yere uymaz
İyi insanlar aranır
Pazarda gezen ölülere rastladım
Mezarda yatan dirilere rastladım
Bu gördüklerinin hepsi insan değil
Tabutta giden bu gün ölmüş
Taşıyanların ne zaman öldüğü belli değil
Mazlumların acıları merhametli insanların
Göğsüne yaslanır
Karşılıksız iyilikler yaratanın kitabında saklanır
Altından kalem yapsan
Mürekkebi beyninden alır
Beyninde mürekkep yoksa
Kalem oyuncak kalır
Bir şiir anımı da paylaşmak isterim. Kırklareli’nde şiir yarışması yapılacaktı. Çok yorgundum. Yeğenim enişte benim yarışmaya katılmam için bir şiir yazar mısın demişti. Bir gece de mi yazacağız dedim. Benim baldız dudak büktü. Ben de kızı kırmak istemedim. O dönem 2. Dünya savaşı öncesi Churchill Kazablanka görüşmelerinden sonra Türkiye’yi saflarında harbe sokmak için Türkiye’ye gelmiş. Adana’da İsmet İnönü ile görüşmeler yapmış. Ben de bunu o sıralar haberlerde öğrenmiştim. Yazdık şiiri, kız katıldı. Şiirin bir kısmını söyleyebilirim.
2. Dünya Savaşı
Dünya bir pazarlık
Adana Tren garında yapıldı pazarlık
Doğudan batıyı bir adım yaptım
Siyaseti Dünyaya örnek bıraktın
Churchill verdiği sözü bir yana attın
Alman ordularını Moskova da bıraktın
56 milyon insan yerle bir oldu
Öksüzler sakatlar yerle bir oldu
Bütün dünya alevler içinde yanıyordu
O gün İsmet Paşa aramızda yaşıyordu…
Bu şiir Kırklareli’nde700 kişi arasından birinci geldi. Bütün gün Kırklareli Belediye hoparlör ünden okundu. Kız geldi boynuma sarıldı. Teşekkür etti. Vali çağırmış, kızım demiş tebrik ederim. Ama bu şiiri sen yazmamışsın. Senin evinde büyük bir edebiyatçı var. Tebrik ederim.
Hatice Opak Bilgin : Prensipleriniz var mı?
Mülayim Tirfil : Evet var. Dürüstlükten taviz vermedim, yalan söylemeyi sevmem, kimsenin hiçbir şeyine göz dikmem. Hakkım olmayan hiçbir şeyi almam.
Hatice Opak Bilgin : Dergilerde, gazetelerde şiirleriniz yayınlanıyor mu?
Mülayim Tirfil : Tabi bir çok dergi, gazetelerde, antolojilerde şiirlerim yayınlandı. Beni etkileyen bir katılım. Trakya’da araştırma yapmışlar. Yörem dergisinde Trakya’da yetişmiş 50 kişi arasında ben de vardım. İsmet Paşa ile aynı kitapta olmak beni çok mutlu etti. Nazif KARAÇAM’ın Kırklareli’ni geçmişten geleceğe taşıyanlar adlı kitapta yer aldım.
Hatice Opak Bilgin : Bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim.
Mülayim Tirfil : Bana bu fırsatı verdiğiniz için size ve çalışma arkadaşlarınıza çok teşekkür ederim.