ru24.pro
Önce Vatan
Июнь
2024

CUMA SOHBETİ (6/04)

0
CUMA SOHBETİ (6/04)

ÇOK  EHEMMİYYETLİ  BİR MÜLAKÂT:

1970’li, yılların ortalarında, idare ettiğimiz, Müessese müdürlüğü’nü yaptığımız, devrin, UFUK Siyâsî, Haftalık Gazete’miz için, Salih Güçlü Kardeşimizin, Merhum, Dahiliye Mütehassısı, Kamil Karakayalı ile yaptığı, bir mülakâtı, Ehemmiyyetine binâen, bu Köşe’ye aynen aktarıyorum.

Dahiliye Mütehassısı, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Müceddid, Süleyman Hilmi Silistrevî,( K.S.) el- Ma’rûf, bi’ Tunahanı Efendi Hazret’lerinin Hususî Hekimi, Dr. Kamil Karakayalı, kendisini şöyle tanıttı. “ 1918 yılında Kayseri’de doğdum. İlk ve orta tahsilimi Kayseri’de tamamladım. 1937 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine girdim, 1944 yılında me’zun oldum. 1945-1947 yılları arasında askerliğimi yedek subay olarak Kars’ta deruhte ettim. Askerlik sonrası, İstanbul’a geldim. Haseki Hastahane’si, Tedâvî Kliniğinde Dahiliye ihtisası yaptım, 1952 yılında Dahiliye Mütehassısı oldum, aynı yıl, 1952’de, İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü’nde Sağlık Müfettişliği’ne ta’yin edildim, halen aynı vazifemi devam ettirmekteyim. Merhum, Babam, Kayseri’de, “Hafız Mustafa,” olarak ma’ruf, bir zât idi.”

Ufuk: Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazret’leri (k.s.) ile ne zaman ve nasıl müşerref oldunuz, anlatabilir misiniz?

Dr. KAMİL Karakayalı : “Kayseri’li, Meşhur, Hacı Refik Bürüngüz benim Kaim-i Pederim olurlar. Kendileri, Efendi Hazret’lerini yıllar önce, tanımış, kendisiyle müşerref olmuştu.- Kayseri’li Hacı Refik Bürüngüz, Süleyman Efendi Hazret’lerini 1936 yılında, Konyalı olarak Meşhur, Konya Lezzet Lokantası Sahibi, Merhum, Mustafa Doğanbey vasıtasıyla tanıdı, müşerref oldu.- Benim de bu Mübarek Zatı bulmam, Kaim-i Pederim, Refik Bürüngüz vasıtasıyla olmuştur. 1949 yılında Şehzâdebaşı’ndaki evlerinde ilk def’a olarak kendileriyle müşerref oldum. Nurlu ve çok Mübarek bir Zât olduğu apaaçık yüzünden belli oluyordu. Hayran kalmıştım. Mesleğim için çok lüzumlu ve faydalı pekçok şeyi ondan öğrendim. Kendisiyle müşerref olduğum andan i’tibaren, İrtihal buyurdukları, 16 Eylül 1959 tarihine kadar, Hususî Hekimliğini yaptım, Bildiğiniz üzere, Efendi Hazret’leri (k.s.)’nde Diyabet( şeker) hastalığı vardı. Bu bakımdan kendisini her daim ziyaret eder, tedavisi için gerekli ilaçları verir, sıhhatli kalmasına çalışırdım. Kendilerinin tedavisi için alakadar olurken, Mesleğim için çok mühim şeyleri kendisinden öğrendim. Aynı zamanda talebe’sminin de Hekimiydim.

TALEBE’SİNE VERDİĞİ DEĞER: “ Kendileri talebe’sinin ruh ve beden sağlıkları üzerinde titizlikle dururlar, mayene ve kontrolleri için bana gönderirlerdi. Ben de elimden gelen gayreti gösterirdim. Bu hususta daima temas halinde olurduk, ba’zen, her gün ba’zen de haftada bir gün görüşürdük...

Talebesi üzerinde o kadar titizlikle ve ehemmiyyetle dururlardı ki, şöyle arz’edeyim; çoğu kerre talebesini bizzat kendileri benim muayenehaneme kadar getirirlerdi.- Dr. Kamil Kaerakayalar’ın muayenehanesi, İstanbul, Fatih’ deydi.- Ya’nî, çok mühim bir işi olmadıkca, bizzat kendileri talabe’nin sağlık durumlarını ta’kip eder, onlarla beraber, Muayenehane’mi teşrif ederlerdi. Bu şekilde teşrif buyurdukları çok oldu. Çok mühim işleri olduğunda, kendileri bizzat teşrif edemezlerse, talebe’sini gönderir, gelemediğinde, talebe’nin sıhhatine müteallık hususları bana bildirir, onların hususiyyetlerini bana anlatırdı. Bu yakın alaka ile onları şifa bulmaları çok daha kolay olurdu. Teşhis ve Tedavî’lerimde O’nun alka ve himmetinden çok istifade etmişimdir. Anladığım kadarıyla, Süleyman Efendi Hazret’leri (k.s.), talebe’sinin her bakımdan sağlıklı yetişmesinden başka bir şey düşünmezlerdi. Benim saham Tıp olduğu için böyle ifade edebiliyorum. Aslında O’nu izah etmekte çok güçlük çekiyorum. Bu bana hekimlikten çok daha zor geliyor. O’nun büyüklüğünü ve nasıl bir Zât olduğunu ben nasıl izah edeyim? Bu hususta acziyyetimi i’tiraf etmekten kendimi alamıyorum. Her gördüğümde kendimi bir başka hissediyordum. Bunları anlatırken belki ba’zı’larına, mübalağa ediyor gibi geliyor olabilir. Ama, samîmiyyetle ifade ediyorum ki, O’nun büyüklüğü, O’ndaki ma’nevî , kemâlât ve ruhaniyyeti anlatmak çok güçtür. Onu ancak, tanıyanlar ve yaşayanlar bilir.

Dînî, gayreti ve hizmet’leri

Süleyman Efendi Hazret’leri(k.s.)’nin, İslâm Dini’ne, İslâmî ilim’lere hizmeti tartışılmaz. Her geçen gün O’nun büyüklüğü ve dinimize yaptığı hizmetleri ortaya koymaktadır. Bu işin ne kadar mühim olduğu zannederim, herkes tarafından artık, anlaşılmıştır, anlaşılmalıdır. Ki, Süleyman Efendi Hazret’leri(k.s.), Ülkemizde namaz kıldıracak, cenazelerimizi kaldıracak ve dinî vazife’leri ifa edecek, din adamlarının azaldığı hatta, tamamen yok olduğu bir devirde, O, yıkılmakta ve yok edilmekte olan Din-i Celil-i- İslâm’ı yeniden, Hazreti Allah’ın izni ve inayetiyle  kuvvet’lendirmiş, hayatı boyunca, Din ehli yetiştirmek için çalışmıştır.

Süleyman Efendi Hazret’leri(k.s,), din adamlarının ve Müslümanların sayılarının artması için her fedakarlığı göstermiştir. Eğer, O’nun hizmetleri olmasaydı, bugün Memlekette din adamı sayısı daha da azalacak belki de hiç kalmayacaktı. Eğer, Süleyman Efendi Hazret’lerinin(k.s.) gayretleri olmasaydı, bugün Yüce Dinimizi çocuklarımıza öğretecek kimse kalmayacaktı. Ben şahsen bundan daha büyük bir hizmet tahmin edemiyorum. Esâsen, zor şartlar altında hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan yıkılmak istenen dini ve İslâmı ihya ve tecdid buyurması O’nun en büyük kerametidir. O’nu, Hazreti Allah, (C.C.) bu vazife ile göndermiştir. Yoksa bunu yapabilmek v e başarmak her babayiği’din işi değildir. Dinin kudsiyyetini anlayamayan ve dine hizmet etmenin ne demek olduğunu bilen insanlar için bu hizmetler yeterlidir, b.aşka şeyler aramaya lüzum yoktur.

İşte, onun yaptığı budur. Din-i Celil-i İslâm’ı yeniden ihya etti, kuvvetlendirdi, Müslümanlara aşk, şevk, azim ve hareket verdi. Tek kelime ile şu şekilde hulasa edebilirim: “ Geleceği görmüş ve kerametini göstermişlerdir.” Nur içinde yatsınlar. Allah (C.C.) rahmet eylesin..

Uzun bir müddet Süleyman Efendi Hazret’lerinin(k.s.) Hususî hekimliğini yaptınız. Bu hususla alakalı hatıratınızı anlatır mısınız?

“ Yukarıda da izah etmeye çalıştığım gibi, Üstaz’ımızdan her sahada, bi’hassa, Mesleğim ile alakalı çok şey öğrendim ve kendisinden idraki nisbetinde de çok istifade ettim. Pek çok hatıram olmuştur. Fakat aradan uzunca bir zaman geçti. Bunlardan şu anda aklıma gelenleri izah etmeye çalışayım.

Benim teşhislerim ile O’ nun teşhisleri: Hiç unutamadığım bin hatıram var, dilerseniz onunla başlayayım, Bir def’a’sında bana bir hasta gelmişti. Ben, her zaman olduğu gibi, hastayı muayene ettim. Hastalığının sebebini aramaya çalıştım. Sonunda hastaya bir teşhis koydum ve dedi ki: “ Sen oruç tutuyorsun, bu ise sana sıhhatın açısından zararlı geliyor, sana dokunuyor,” Ya’nî, şifa bulması için, bir müddet oruç tutmamasını hastaya tavsiye ettim.

Heyhât! Yanılmışım, yanlış teşhis koymuşum. O gece, Hazreti Üstaz’ımızı rü’yamda gördüm ki, bu tarihlerde kendileri daha sağlam,sıhhat ve afiyet içindeydiler. Efendi Hazretleri(k.s.) rü’yam’da bana buyurdular ki: “ O hastanın hastalığı oruç tutmasından değil; bir yerlere gitti ve orada üşüttü. Onun hastalığı ondan’dır orucun ona bir zararı yoktur...