ru24.pro
World News in Turkish
Январь
2025
1 2 3 4 5 6 7 8 9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31

Suriye Körfez için ne ifade ediyor?

0

Dr. Sibel Bülbül Pehlivan - Uluslararası İlişkiler Uzmanı, Türkiye Araştırmaları Vakfı


Suriye, 2011’den bu yana süregelen iç savaş, çatışmalar ve bölgesel güç dengelerinin mücadele sahası olmaya devam eden bir bölgeydi. Bu süreçte ise, Körfez ülkeleri Suriye’deki gelişmeleri hem kendi güvenlik çıkarları hem de bölgesel nüfuzları açısından dikkatle takip ettiler. Kasım 2024’te Suriye’de muhalif grupların birçok bölgeyi ele geçirip Beşşar Esed’in Rusya’ya kaçmasıyla oluşan yeni siyasi dengeler, Körfez ülkeleri tarafından dikkatle izlenmeye devam ediyor. Bu gelişmelere ilişkin Körfez ülkelerinin tepkileri ve yaklaşımları; siyasi, ekonomik ve güvenlik perspektifleri açısından değerlendirilebilir.


SİYASAL YAKLAŞIM

Körfez ülkeleri, Suriye krizinin başlangıcında rejim değişikliğini destekleyen bir pozisyon almış, muhalif gruplara yardım sağlama yolunu seçmişlerdi. Özellikle Suudi Arabistan ve Katar, Suriye muhalefetine önemli mali ve lojistik destekler sağlıyordu. Ancak sahadaki dengelerin değişmesi, Rusya ve İran’ın güçlü müdahalesi ile Esed rejiminin ayakta kalması Körfez ülkelerinin stratejilerini yeniden gözden geçirmesine yol açtı.

İran ve Rusya’nın savaşa müdahalesiyle değişen dengeleri gözeten Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn gibi ülkeler, Suriye ile diplomatik ilişkilerini yeniden canlandırma yoluna gitmeye karar verdiler ve Arap Birliği’ne Suriye’nin yeniden kabul edilmesini desteklemeye başladılar. Bu hamle o günlerde, Körfez ülkelerinin kendi çıkarlarını gözeten bir politika izleyerek Suriye’yi yeniden Arap dünyasına entegre etme ve kendi saflarına çekme çabası olarak değerlendirildi. Diğer yandan, Suudi Arabistan daha temkinli bir tutum izleyerek Esed rejimiyle olan ilişkilerini minimum düzeyde tutma yolunu tercih etti. Çünkü muhaliflere verdiği destekle aslında Suudi Arabistan Esed rejimiyle değil de sahada İran ile mücadele ettiğinin farkındaydı.

2023’te Suudi Arabistan ve BAE’nin öncülüğünde Suriye Arap Birliği’ne geri kabul edildi, bu adım Suriye’yi bölgesel diplomasiye entegre etme ve İran’ın Suriye’deki etkisini dengelemeyi amaçlayan bir strateji olarak da ön plana çıktı. Özellikle BAE, Şam ile doğrudan temas kurarak altyapı ve ticaret projeleri için kapılar açmaya çalışıyordu. Suudi Arabistan ise Suriye’nin İran ile ilişkilerini sınırlandırması yönünde baskı uyguluyor ve Esed rejimiyle diyalog kanallarını açık tutmaya çalışıyordu.

Bugüne gelindiğinde ise Körfez ülkeleri, özellikle Suudi Arabistan ve BAE, Esed rejiminin devrilmesini memnuniyetle karşıladı. Suudi Arabistan, Suriye’de demokratik bir geçiş sürecinin başlaması gerektiğini vurgularken, uluslararası toplumun desteğiyle yeni bir hükümetin kurulmasını desteklediğinin de altını çizdi. BAE ise Suriye’nin yeniden inşası ve siyasi istikrarının sağlanması için bölgesel iş birliğinin önemine dikkat çeken açıklamalarda bulundu.


EKONOMİK DİNAMİKLER

Suriye’deki istikrarsızlık, Körfez ülkelerini ekonomik açıdan da ilgilendiren bir konuydu. Suriye, savaş öncesinde önemli bir ticaret ve tarım merkeziydi. Körfez ülkeleri, savaş sonrası yeniden inşa sürecinde önemli yatırım ve ticaret fırsatları elde etmeyi hedefliyordu. BAE, bu konuda öncü bir rol oynayarak ve Suriye’de enerji, inşaat ve altyapı projelerine katılma niyetini açıkça beyan ediyordu. Ayrıca, Suriye’nin jeopolitik konumu Körfez’den Akdeniz’e uzanan ticaret yolları açısından stratejik bir öneme sahipti. Körfez ülkeleri, Suriye üzerinden geçecek potansiyel boru hatları ve lojistik projelerle Avrupa pazarlarına erişim sağlamaya çalışıyordu. Çünkü lojistik projeler ve ticaret koridorlarının, bölgesel ticaret ağının genişlemesine katkı sağlayabileceği düşünülüyor.

Yeni süreçte, Körfez ülkeleri, Suriye’nin yeniden inşasında aktif rol almayı planlıyorlar. Özellikle altyapı projeleri, enerji sektörü ve ticaret yollarının yeniden canlandırılması konularında yatırım fırsatları değerlendirecekleri ön görülüyor. BAE, Suriye’deki yatırımlarını artırma niyetini açıklıyor, Suudi Arabistan ise ekonomik destek paketleriyle Suriye ekonomisinin toparlanmasına katkı sağlamayı hedeflediklerini bildiriyor.


GÜVENLİK BOYUTU

Körfez ülkeleri için Suriye’deki gelişmelere yönelik en büyük güvenlik endişesi, İran’ın artan nüfuzuydu. İran, Suriye rejimi üzerindeki etkisini genişleterek Lübnan’daki Hizbullah ve Irak’taki Şii milis gruplar üzerinden Körfez ülkeleri için tehdit niteliği taşıyan bir hat oluşturuyordu. Bu durum, Körfez ülkelerinin bölgedeki askerî harcamalarını artırmasına ve Suriye’deki Sünni gruplara dolaylı yollardan destek vermesine yol açmıştı. Diğer yandan, Körfez ülkeleri Suriye’deki çeşitli örgütlerin faaliyetlerinden de endişe duyuyorlardı. DEAŞ ve El Kaide gibi gruplar, Körfez’in iç güvenliğini tehdit eden ideolojik yayılım riskleri taşıyorlardı. Bu nedenle Körfez ülkeleri, Suriye’de bu gruplarla mücadele operasyonlarını destekliyor, ABD ve Türkiye gibi müttefiklerle güvenlik iş birliğini güçlendirmeyi planlıyordu.

Körfez ülkeleri, Suriye’deki güç boşluğunun radikal gruplar tarafından doldurulmasından iç güvenliğini tehdit etmesinden dolayı endişe duyuyordu. Bu nedenle, yeni yönetimin radikal gruplarla mücadelede etkin olması ve bölgedeki istikrarın sağlanması için uluslararası iş birliğinin artırılması gerektiğini düşünüyorlar. Ayrıca, İran’ın Suriye üzerindeki etkisinin azalması, Körfez ülkeleri tarafından olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Körfez ülkeleri, Suriye’deki gelişmelere yönelik politikalarını sahadaki değişime göre sürekli olarak güncellemektedir. Sonuç olarak, Suriye’nin mevcut durumu, Körfez ülkeleri için hem fırsatlar hem de riskler barındırmaktadır. Körfez ülkeleri, diplomasi, ekonomik iş birliği ve güvenlik politikalarını dengeleyerek Suriye’deki çıkarlarını korumaktadır. Güvenlik kaygıları, ekonomik yatırım fırsatları ve bölgesel nüfuz mücadelesi, Körfez ülkelerinin Suriye politikalarının temel dinamiklerini oluşturmaya devam edecektir.