ru24.pro
World News in Turkish
Декабрь
2024

Murat Ülker 'Sadece daha uzun bir ömür yeterli mi?' diyerek sordu: Osman Müftüoğlu'nun kitabını tavsiye etti

0

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, Türkiye’nin başarılı ve popüler doktorlarından biri olan Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'nun sağlıklı yaşlanma üzerine yazdığı Geç Kalma Genç Kal adlı kitabını irdeledi.

Murat Ülker, yazısında şu ifadelere yer verdi;

100 yıl yaşamak artık istisna değil

Teknolojinin ve tıbbın insan sağlığına getirdiği yenilikler, üç basamaklı yaşlara doğru ilerleyen bir ömrü mümkün kılıyor. Yakın gelecekte 100 yıl yaşamak artık bir istisna değil, norm haline gelebilir. Ancak akıllardaki asıl soru şu: Uzayan ömrümüzü nasıl geçireceğimiz konusunda da bir değişiklik vaat ediliyor mu? Daha fazlasını talep etmeli miyiz?


Günümüz tıbbı, insan ömrünü uzatmanın ötesine geçerek bu uzun yılların kaliteli ve verimli geçirilmesini hedefliyor. Uzun yaşamak, kronik hastalıklarla dolu, hastane odalarında geçen bir yaşamdan daha fazlasını ifade etmeli. İşte bu noktada “Longevity” kavramı devreye giriyor. Yeni nesil bu sağlık anlayışı, hastalıklar ortaya çıktıktan sonra onları tedavi etmek yerine, hastalıkların önlenmesine ve sağlıklı yaşlanmaya odaklanıyor.

Geç kalma genç kal

Türkiye’nin başarılı ve popüler doktorlarından biri olan Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, yıllardır bu alandaki klinik çalışmalarını sürdürüyor ve sağlıklı yaşlanma konusundaki birikimlerini Geç Kalma Genç Kal adlı kitabında bizlerle paylaşmış. Müftüoğlu, “uzun yaşam” kavramını sadece yaşam süresinin artışı olarak değil, sağlıklı, enerjik ve hastalıklardan uzak bir hayat olarak tanımlıyor. Ona göre, gerçek sağlık, gelecekte daha az ilaç, daha az hastane ziyareti ve daha fazla yaşam kalitesi ile mümkün olabilir. Hürriyet’te yıllardır yazdığı köşeyi zaman zaman okurum, bu yazılardan gelişmelerin bir kısmına hakimim ama tıptaki son gelişmeler ve Müftüoğlu’nun görüşlerini derli toplu bir arada okumak için fırsat dedim ve kitabı sizlerle buluşturmaya karar verdim. Ortaya hem tıbbın insan ömrüne getirdiği yeni bakış açılarını hem de Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun önerilerini keşfedeceğimiz aşağıdaki yazı ortaya çıktı. Uzun bir ömrü nasıl kaliteli bir yaşam haline getirebiliriz. İşte mesele bu! Buyurun okuyalım.


(*) https://www.dr.com.tr/kitap/gec-kalma-genc-kal-uzun-ve-saglikli-yasamin-sirri/osman-muftuoglu/basvuru/saglik/beden-sagligi/urunno=0002142812001


Yadında mı doğduğun anlar, sen ağlardın gülerdi âlem, öyle bir ömür sür ki mevtin, olsun sana hande, halka mâtem.

Başlıktaki yer verdiğim dizeler bir Arap şaire ait ve çok bilinir. Anlamı şu: Annen seni dünyaya getirdiğinde ağlıyordun. Etrafındaki insanlar ise seviniyor, gülüyorlardı. Öleceğin gün için öyle güzel ameller işle ki etrafındakiler sana ağlarken sen gülesin. Müftüoğlu’nun kitabını okuyunca nedense bu söz aklıma geldi J. Sağlıklı, kaliteli ve uzun bir ömür, insanlığın en temel arzularından biri, hatta en doğal hakkı. Ancak modern tıp, bu hayali genellikle hastalıkların tedavisine odaklanarak ele alıyor. Sorunlar, ortaya çıkıp büyüdüğünde çözüm arayışına giriliyor; oysa asıl mesele, hastalıkları önce engelleyerek sağlıklı bir yaşam süresi oluşturmak olmalıdır.


Müftüoğlu, “Derin Tıp” dediği bu alışılagelmiş yöntemi değiştirmemiz gerektiğini vurguluyor. Ona göre, uzun yaşamak demek, fazladan on ya da yirmi yılı hastane odalarında geçirmek anlamına gelmemelidir. Çünkü bu durum, bizi şu zor soruyla yüzleşmeye zorluyor: “Uzun ömürlü, ileri yaştaki ama bakıma muhtaç insanların çoğaldığı bir dünyada, bizi nasıl bir düzen bekliyor ve bunun sonuçları ne olacak?” Uzun bir ömür hayali, ancak sağlık ve yaşam kalitesiyle birleştiğinde gerçek bir anlam kazanabilir. İşte bu nedenle, uzun yaşamak kadar nasıl yaşanacağına odaklanmak artık kaçınılmaz. Bu noktada Müftüoğlu bizi “sağlıklı ve uzun ömür tıbbı” Longevity (uzunömürlülük) ile tanıştırıyor: “Bu yeni yaklaşım, önceliği sağlık bakımına vererek, sağlıklı yaşam ile kronik hastalıkların başlangıcı arasındaki kritik geçiş zamanını erken dönemde belirleyerek hastalıkların ilerlemesi riskini azaltmayı ve tümüyle ortadan kaldırmayı amaçlayan tedaviler uygulayarak farklı çözümler üretmektedir.”


Bu yeni yaklaşım yapay zeka, biyoteknoloji, veri tabanlı bulut teknolojilerinden faydalanarak hastalık daha kuluçka dönemindeyken kişiye özel tedavi sağlıyor. Yani insanoğlu şeker hastalığı, alzheimer, hipertansiyon, kanser, obezite, romatizmal sorunlar gibi iyice olağan hale gelen bu kronik hastalıklara, kişiye hastalık tanısını konmadan müdahale ediyor olsa…


Öncelikli hedefimiz ömrü uzatmak değil sağlıklı ve üretken bir yaşam süresi olmalıdır. Yazara göre 100. yaş gününü kutlayan ama kimlerle ne kutladığının farkında olmayan, günlerinin çoğunu hastalıklarla mücadeleyle geçiren birinin “uzun yıllar” yaşaması hiç cazip değil.


Yaşlanmak, kişinin kendine şefkatle yaklaştığı, zarafet ve bilgelik dolu bir dönemdir. Modern tıp odak noktasını gözden geçirmeli ve yeni, bütüncül, şefkatli ve sonuç değil sebep odaklı bir sağlık bakımı yaklaşımını benimsemelidir.


Önceliğiniz ilaçlar değil yaşam tarzına odaklanmak olsun

Bu noktada Geç Kalma Genç Kal kitabı, uzun ve kaliteli bir yaşam hedefinin sadece bir dilek değil, aynı zamanda sorumluluk gerektiren bir süreç olduğunu belirtiyor. Sağlıklı bir yaşam için öncelikle sigara, alkol, uykusuzluk, hareketsizlik ve kötü beslenme gibi alışkanlıklardan vazgeçmek gerekiyor. Bunun yerine ise sağlığınız için faydalı alışkanlıkları benimsemek ve bu alışkanlıkları hayatın vazgeçilmez parçası haline getirmek önemlidir.


Longevity odaklı bir yaşam benimsemek, bilimsel araştırmalarla desteklenmiş ve etkisi kanıtlanmış temel prensipleri uygulamakla mümkündür. İşte bu prensipler:


Temel yaşam düzenlemeleri

Özellikle Akdeniz diyeti ağırlıklı bir beslenme düzeni, kalori kısıtlaması ve şeker tüketiminde denge tutturmak kardiyovasküler hastalıkları ve şeker hastalığını iyileştiriyor hatta önlüyor. Metabolizmayı hızlandırarak yaşlanma sürecini yavaşlatıyor.


Düzenli uyku sirkadiyen ritmi düzenleyerek uzun ömrü destekliyor. Gece 7-9 saat aralığında uyuyan insanlarda kalp hastalıkları riskinin azaldığı görülmüştür. Ayrıca uyku öncesi mavi ışığa maruz kalmamak derin ve kaliteli uykunun olmazsa olmazı deniyor.


Günde yalnızca 10 dakikalık bir yürüyüş bile fiziksel yaşlanmayı büyük ölçüde yavaşlatabilir. Haftada en az 150 dakika orta yoğunluklu egzersiz ise, sağlığınızı korumanın ve güçlendirmenin en etkili yollarından biri.


Sauna kullanmak kan damarlarını genişleterek kan akışını artırır ve kan basıncını düzenler. Ayrıca beyin sağlığını koruyarak demans riskini de azalttığı belirlenmiş.


Soğuk terapi vücuttaki kahverengi yağ dokusunu artırır. Bu yağ dokusu, vücutta ısı üretmek için kalori yakarak metabolizmayı hızlandırır.


· Omega-3 yağ asitleri: Kalp hastalığı riskini azaltır ve inflamasyonu düşürür.

· Nikotinamid Mononükleotid (NMN): Bu takviyenin düzenli alınımı hücresel enerjiyi korumaya ve yaşa bağlı hastalıkların ortaya çıkmasını geciktirmeye yardımcı olur.


Dil öğrenmek, zihin egzersizleri, okuma gibi aktiviteler bilişsel işlevi artırarak demans riskini azaltır. Ayrıca zihinsel esnekliği artırırken bilişsel gerilemeyi yavaşlatır.


Yüksek SPF’li güneş kremi kullanmak, UV ışınlarından korunmak, HEPA filtreleri kullanmak cilt kanserini önler, akciğer sağlığını iyileştirir, cilt yaşlanması ve cilt hasarını engeller.


Tüm bu prensiplerin günlük hayatınıza düzenli olarak entegre edilmesi, sadece yaşam sürenizi uzatmakla kalmaz, bu süreyi sağlıklı, zinde ve enerjik geçirmenize olanak tanır. Unutmayın, kaliteli bir yaşam, bilinçli tercihlerle başlar ve istikrarlı bir şekilde devam eder.


Yaşlanmak zirveye yolculuktur. Yaşlanmaktan korkmak ya da reddetmek yerine, onu şefkatle kabul etmek gerekir.


Sağlığa ve Hastalığa Yeni Bir Bakış

Günümüzde sağlık taramalarında nanometrik ölçümler, yapay zekâ, bulut bilişim, kuantum teknolojileri ve robotik bilim gibi yenilikçi alanlarla birleşerek sağlık takip süreçlerini adeta kusursuz bir seviyeye taşıyor. Teknolojinin sağlıkla buluştuğu bu noktada geleceğin tıp dünyası şekilleniyor!


Müftüoğlu bu alanda gelişme kaydedilen en iyi üç yeni teknolojiyi ele alıyor: Nanoteknoloji Devrimi, Biyoteknoloji Mucizesi ve Yapay Zekâ.


Nanoteknoloji ileride ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarının teşhis ve tedavisi için karıncadan milyon kat küçük malzemeler üretmek üzerinde çalışıyor. Bu minik teknoloji harikaları, ilerlediğinde ciddi sonuçları olan damar tıkanıklığını önceden tespit edip damar içinde biriken pıhtıları temizleyebilecekmiş.


Müftüoğlu’nun dikkat çektiği bir diğer heyecan verici gelişme ise biyoteknoloji, sadece hücresel düzeyde değil, genetik mirasımızı, DNA’mızı derinlemesine anlamamıza olanak tanıyor. Biyoteknoloji, DNA şifremizi deşifre edip sorunlarımızı teşhis ve iyileştirmede güçlü bir imkan olarak karşımıza çıkıyor.


Tüm bu heyecan uyandırıcı yeni sağlık gelişmelerinin arasında tabii yapay zekâ da yer alıyor. Yapay zekâ teknolojisi sayesinde daha güvenilir, daha hızlı ve daha ucuz sağlık tedavileri üretebileceğiz.


Kitabın önemle altını çizdiği nokta, hastalık bakımı odaklı tedaviyi sağlık bakımı odaklı tıbba dönüştürmek! Yazar kronik hastalıklara dur diyebilen yeni tıp anlayışının peşinde olunması gerektiğini belirtiyor. Yazar burada okuyucuya pozitif bir bakış açısı kazandırarak; “Yaşamınıza sağlıklı ve kaliteli günler eklemek için geç kalmadınız sağlıklı yaşam düzenine mümkün olduğu kadar atik bir şekilde geçerek yaşlanma hızınızı minimumda tutabilirsiniz. Sağlık bakımı odaklı epigenetik yaklaşımlar, genomik düzeltmeler, kök hücreler ve onların ürünleriyle size yepyeni bir hayat yolculuğu sunuyor,” diyor.


İhtiyarlamak ve Longevity üzerine

Müftüoğlu yaşlılık denilen yola nasıl girdiğimizi şöyle izah ediyor; gençken baş ağrısı, hafif ateş ve kırgınlıkla geçirilen bir nezleyi on günde bile atlatamayıp ağır bir zatürre ve grip olarak geçiriyorsanız, buna hoş geldin yaşlılık diyebiliriz. Peki yaşam ve sağlık kalitesini artırmak deyim yerindeyse mükemmel yaşlanmak istiyorsak ne yapacağız?


Her şeyden önce hareketsiz bir yaşam bir kenara bırakılmalıdır. Uzayan hareketsiz süreler sizi insülin direnci durağına taşır, sonrası kilo alma, şeker ve daha kötü yaşlanma olarak devam eder: Oturmak bedene ihanettir.


Peki yaşlı, halsiz ve yorgunsanız?

Her ne kadar halsizlik ve yorgunluk yaşlılık döneminin vazgeçilmezlerinden olsa da belli başlı ihtimallere bakmakta fayda var. Ayrıca herhangi bir uyku sorunu, otoimmün bir hastalık olasılığı, kronik gizli bir enfeksiyon veya gizli ve sessiz ilerleyen bir kansere yakalanma olasılığını araştırmak öncelikli olarak yapılması gerekenlerdir.


Önce bedenimiz mi yaşlanıyor?

Son yıllarda yapılan araştırmalar, yaşlanmanın tek bir sebebe indirgenemeyeceğini net bir şekilde ortaya koymuş. Metabolik ve hücresel düzeyde pek çok faktör, yaşlanmak sürecini tetikliyor. Örneğin, kök hücrelerin yaşlanmasıyla birlikte mitokondri üretimini aksatan “zombi hücreler” çoğalıyor ve ürettikleri iltihap genç hücreleri de olumsuz etkiliyor. Ruhsal ve fiziksel bir düşkünlük kendini gösteriyor.


Keza gelir düzeyi ne olursa olsun, yaşlanma sürecinde “ekonomik yaşlanmak” kişinin karşısına ciddi bir sorun olarak çıkabiliyor. Sosyal yaşlanma ise, zayıflayan ailevi ve toplumsal bağlara dikkat çekiyor. Büyük aile yapısının kaybolması yaşlı yalnızlığını ciddi bir mesele haline getirdi.


Hormonların rolü

Hormonlar da sağlıklı yaşlanmada kilit bir rol oynuyor. Örneğin dopamin, ruh halimizi ve motivasyonumuzu dengeler. Kortizol, stres tepkilerini ve metabolizmayı yönetir. Tiroit hormonları, metabolizma ve enerji seviyelerimizi düzenlerken bilişsel işlevlere de katkıda bulunur. Bu faktörler bir araya geldiğinde, yaşam tarzımızı bilinçli bir şekilde düzenlemenin ne kadar kritik olduğunu daha iyi anlıyoruz.


Yaşlılığa bağlı hastalıklar ve kronik hastalıklar artık bir değil

Yaşam süresinde küresel bir artış var. Bu nedenle gerontoloji, geriatrik tıp ve genetik gibi disiplinler birbirini tamamlayarak yaşlılık sürecini daha sağlıklı hale getirmek için çalışıyor. Özellikle kalp ve damar hastalıkları, şeker hastalığı, hipertansiyon ve solunum yolu hastalıkları gibi kronik rahatsızlıklar, sağlık giderlerinin %80’inden fazlasını oluşturuyor.


İnsülin direnci: Modern çağın sessiz tehlikesi

İnsülin direnci, hipertansiyon, karaciğer yağlanması, obezite, alzheimer ve daha fazlasına sebep olabilirmiş.


Glutatyon, yaşlanmayı önlemenin doğal çözümü

Bu güçlü antioksidan, bağışıklık sisteminizi destekler, yaşlanmayı yavaşlatır ve vücudu toksinlerden arındırır. Glutatyon kişinin yaşlılığa ve kronik hastalıklara karşı doğal savunma gücü diyebiliriz, diyen uzmanlar glutatyonu artırmak ve sağlığımızı güçlendirmek için neler yapabileceğimizi şöyle sıralıyorlar:?


Doğal Glutatyon Üretimi İçin 5 Öneri

Kükürtlü Besinleri Sofranızdan Eksik Etmeyin Lahana, karnabahar, turp, sarımsak, soğan ve yumurta gibi kükürtlü besinler glutatyon üretimini destekleyen en önemli kaynaklardır. Bu gıdaları sık sık tüketerek vücudunuzun doğal savunma sistemini güçlendirebilirsiniz.


Glutatyon Zengini Besinlere Yönelin Glutatyonu artıran besinler, vücudunuzun daha verimli çalışmasına yardımcı olur. Bu listedeki gıdalar arasında avokado, ıspanak, brokoli ve kuşkonmaz gibi sebzeler başı çeker. Daha sağlıklı bir beden için bu yiyecekleri günlük beslenmenize ekleyin.


Glutatyon Aktivitesini Destekleyen Antioksidanlardan Yararlanın Vücudunuzdaki glutatyonu desteklemek için alfa lipoik asit, selenyum, C vitamini, Koenzim Q10 ve magnezyum gibi takviyelerden faydalanabilirsiniz. Bu bileşenler, glutatyonun etkisini artırarak sizi kronik hastalıklara karşı daha dirençli hale getirir.


Glutatyon Düşmanlarından Uzak Durun Bazı ilaçlar ve zararlı alışkanlıklar glutatyon üretimini bloke edebilir. Parasetamol, statinler, metformin, alkol, sigara ve toksinler (örneğin cıva ve diğer ağır metaller) bu düşmanlardan bazılarıdır. Daha sağlıklı bir yaşam için bu maddelerden mümkün olduğunca uzak durun.


Egzersizi Hayatınıza Dahil Edin Egzersiz, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda biyokimyasal bir mucizedir. Düzenli yürüyüşler, koşu, yüzme gibi aktiviteler hem glutatyon seviyenizi artırır hem de yaşam sürenize sağlıklı yıllar ekler. Örneğin, haftada 90 dakikalık yürüyüş bile alzheimer riskini azaltabilir.


Egzersiz

Yazar kitabın beşinci bölümünde egzersizin sağlıklı bir yaşam için ne kadar gerekli olduğunu ve küçük etkili egzersizlerin yaşlanmayı yavaşlatmadaki şaşırtıcı gücünü ele alıyor. Glutatyon, epigenetik ve egzersiz, sağlıklı bir yaşam için en güçlü araçlarımızdır. Beslenmenize dikkat ederek ve düzenli egzersizi ihmal etmeyerek önlenemez denilen genetik yatkınlıkları kontrol edebilirsiniz, diyen uzmanların tavsiyelerini aşağıda sıraladım:


Sağlıklı ve zinde bir yaşam için rutinler ve takviyeler

Beden sağlığını korumak, uzun ve kaliteli bir ömür sürmek için küçük ama etkili alışkanlıklar büyük fark yaratabilir.


Doğru takviyelerle sağlığınızı güçlendirin

Yaş aldıkça, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besinler ve destekler değişir. Bu nedenle doğru takviyeleri seçmek, daha az hasta olmak ve daha iyi yaşlanmak için kritik önem taşır.


Müftüoğlu, kitabının 6. bölümünde çok önemli bir gerçeğin altını çiziyor: İyi bir yaşam sadece beden sağlığıyla değil, aynı zamanda ruh sağlığı ve maneviyatla mümkün. Sağlam bir beden, sorunlu bir zihinle uzun süre ayakta kalamaz. Bu bölüm, zihinsel ve ruhsal sağlığın önemini bir kez daha hatırlatıyor. Maneviyatı ve pozitif düşünmeyi hayatımıza dahil etmenin, sosyal ilişkilerin hem daha sağlıklı hem de daha huzurlu bir yaşam için ne kadar önemli olduğunu ele alıyor.


Yalnızlık sakinlik demek değil

Çoğu zaman yalnızlık sakinlikle eş değer tutuluyor, halbuki değil. Yalnızlığa bağlı oluşan stres hormonları kişinin bedeninde birçok kronik hastalığın tetikleyicisi. Son dönemde şehir hayatında derin dostluklar ve kuvvetli sosyal ilişkiler kurmak zorlaşsa da samimi bağlar kurmak ve bu bağları sürdürmek mühim.


Mutluluk “an”, huzur “zaman”dır

“İyi bir hayat için öncelik mutluluğun değil huzurun peşinde olmaktır.” diyor Müftüoğlu. Mutlu olunur ama mutlu kalınmaz. Mutluluk geçici ve fiziksel bir durumu karşılarken huzur uzun, kalıcı bir süreçte dinlenme, anlam yükleme ve zamanla bağdaşır. Huzur ruhsal olandır.


Stresi törpülemek

Öfke kontrolünü sağlamakta zorlanmak son dönemin bir başka ruhsal problemi. Öfke vücut için bir adrenalin ve kortizol seli demek. Kalp ritmi ve solunum düzenini bozar ve şekeri yükseltir. Artık bildiğimiz üzere bunların hepsi bizi kötü ve çabuk yaşlandırır.


Stresi törpülemek gerek, tamamıyla yok etmek değil. Çünkü dozunda stres bize direnç ve güç olarak geri döner. Burada önemli olan, her zaman olduğu gibi sağlıklı bir denge kurabilmektir.


Beyin sağlığı

Kitabın bu bölümünde yazar yaşlanma yolculuğunda en hassas iki organdan biri olan beyin ve beyin sağlığı üzerine eğiliyor. Beynimizde yaklaşık 100 milyar civarında nöron yani beyin hücresi bulunuyor. Ayrıca beynimiz oksijensizliğe ve şeker eksikliğine karşı büyük bir hassasiyet barındırıyor. 5 dakikalık bir oksijensizlikte beyin hücreleri büyük bir hasara uğruyor. Oksijen ve glikoz beynimizin olmazsa olmazı.


Beyin zindeliği mi, beden zindeliği mi?

Bilimsel araştırmalar bu soruya cevap verdiğinde beyin zindeliğini ilk sıraya koymamız gerekiyor. Zira beyin zindeliği sağlık açısından daha öncelikli. Beynimiz uzun ve sağlıklı bir yaşama odaklandığında peşi sıra beden sağlığı için de doğru seçimler yapar; düzenli ve dengeli beslenmek, güvenli sosyal ilişkiler kurmak ve olumlu bir pencereden baktığımız bir hayat sürmek. Tüm bunlar beyin zindeliğinin peşinden geliyor.


Araştırmalar gösteriyor ki 60 yaş üstü bireylerin beyinleri düşündüğümüzden çok daha pratik. Gençlikteki hızını bir miktar kaybetse de yaş aldıkça beynin esnekliği artıyor. Bu da daha isabetli kararlar almayı kolaylaştırırken, olumsuz duygulara karşı direnci güçlendiriyor: Yaşlılık, zarafet ve bilgelik çağıdır.


Beynin yaşlanması üzerine

Yaş ilerledikçe bedenimizin her köşesi gibi beynimiz de zamanın izlerini taşır hale geliyor. Elbette bu süreç, beraberinde bazı zorlukları da getiriyor. Mesela, damar sertliği yüzünden beyne yeterince kan ulaşamaması, demans ve alzheimer gibi hastalıkların kapısını aralayabiliyor.


Peki ya alzheimer?

Müftüoğlu, son dönemde tıptaki gelişmelerin alzheimer’a karşı mücadelede umut verici sonuçlar getirdiğine değiniyor. Bilim insanları alzheimer hastalarına kesin teşhis konmadan tam 15 yıl önceden riski saptayabilen kan testine dair önemli adımlar attıklarını açıkladılar.


Alzheimer teşhisi için mutlaka bir uzman görüşü gerekir, ancak kendi sağlığınızı takip edebilmek adına dikkat edebileceğiniz bazı sorular ve durumlar vardır. Aşağıdaki liste, bu konuda size rehberlik edebilir.


Bağışıklık gücünüzü artırmanın yolları

Bağışıklık sisteminin güçlü olması, özellikle Covid-19 salgınıyla birlikte hepimizin önceliği haline geldi. Aslında bu farkındalık, salgınlar çağında her zaman olması gereken bir tutumdu. Çünkü bizi virüslerden ve salgınlardan koruyacak en büyük güç, güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmaktır.


Aşılar, bir zamanlar ölümcül kabul edilen ve büyük yıkımlara yol açan hastalıkları önlemede büyük rol oynadı. İnsan ömrünün uzamasında da aşılama çalışmalarının etkisi yadsınamaz.


Bağışıklığı güçlendiren alışkanlıklar tavsiye ediliyor:

Egzersiz, dengeli ve sağlıklı beslenme, kaliteli uyku gibi yaşam tarzı seçimlerinin bağışıklık üzerinde olumlu etkisi artık hepimizin bildiği bir gerçek. Bunun yanı sıra doğal takviyelerin de bağışıklık sistemini desteklemede önemli bir rolü vardır. Çörek otu, ekinezya, kara mürver, ıhlamur, ginseng ve pelargonium sidoides (Güney Afrika Sardunyası) gibi doğal ürünler, bağışıklık desteği için tercih edilebilecek etkili seçeneklerdir.


Zayıf bağışıklık sistemi belirtileri

Bağışıklık sisteminizin zayıfladığından şüpheleniyorsanız, şu belirtileri göz önünde bulundurabilirsiniz:


Bağışıklığı destekleyen vitaminler: C ve D vitaminleri.


Müftüoğlu’nun kitapta verdiği sağlıklı yaşlanma reçetesi ise şöyle:


Sosyal medyanın hayatımızın merkezine yerleştiği bu dönemde sağlık okuryazarlığı, en az ekonomi okuryazarlığı kadar önemli bir beceri haline geldi. Sağlık hakkında doğru bilgiye ulaşmak ve bilinçli tercihler yapmak hem bugünkü yaşam kalitemizi hem de ileride nasıl yaşlanacağımızı belirliyor.


Yaşlanmayı güzelleştiren takviyeler

Müftüoğlu doğru sağlık takviyelerinin, uygun zamanlarda, doğru sürelerde ve doğru kombinasyonlarla kullanıldığında, iyi yaşlanma hedefine ulaşmamıza nasıl katkı sağlayabileceğini anlatıyor. Müftüoğlu da bu doğrultuda, belirli takviyelerin önemine dikkat çekiyor. Sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için bu bilgileri rehber edinmek, hepimizin öncelikleri arasında yer almalıdır.


İkinci Beynin Oyuncuları: Probiyotikler

Probiyotikler, vücudu hastalıklara karşı koruyan ve bağışıklık sistemini destekleyen güçlü müttefiklerdir. Sağlam bir probiyotik dengeniz yoksa, zayıf bir bağışıklık sistemiyle birlikte gaz, şişkinlik, kabızlık ve ishal gibi sorunlar yaşamanız kaçınılmaz hale gelebilir. Bu durum, keyifli bir yaşlılık sürdürmeyi de zorlaştırır. Bu yüzden, kaliteli ve sağlıklı probiyotik takviyeleri seçmek ve güvenilir firmalardan temin etmek büyük önem taşır.


Yani kitaptan anladığım yaşlanmak, hepimizin deneyimleyeceği doğal bir süreç, ancak daha iyi ve sağlıklı yaşlanmak, daha fit ve formda olmak, bu hızlı dünyada hepimize sunulmuş bir fırsat. Unutmayın, yaşlanmak durdurulamaz, ama doğru yaklaşımlarla yönetilebilir. Müftüoğlu’nun da belirttiği gibi, tıp biliminin sunduğu imkanlardan faydalanarak, kronik hastalıkları ileri yaşlara ertelemek mümkün.


Osman Müftüoğlu sağlıklı yaşlanmanın dört temel kuralını “beslenme, uyku, egzersiz ve huzur” olarak tanımlıyor ve bu dörtlüyü takip ederek, uzun yıllar kaliteli, sağlıklı ve bilinçli bir yaşam sürebileceğimizi vurguluyor.


(*) Mühim not: Size okuduğum bir kitaptan notlar aktardım ve farkındaysanız tecrübe ve yorumlarımı saklı tuttum. Zira sağlık ciddi bir konudur; uzmanlık ve ehliyet gerektirir. Lütfen sağlığınız için konusunda uzman bir doktora danışınız. Kendi kendinize okuma, araştırma yapmayınız. Eğer doktorunuzla mutlu değilseniz, konsültasyon (**) isteyebilirsiniz. Hatta doktorunuzu değiştirebilirsiniz.