ru24.pro
World News in Turkish
Сентябрь
2024

Marketlerde “Dumrul” dönemi

0

Ekonomik dengeler alt üst olup raftaki fiyat etiketlerinin günlük olarak değişime uğradığı son bir kaç yılda denetimsizlik sebebiyle özellikle marketlerde tarif edilemez bir fiyat karmaşası yaşanıyor. Serbest piyasa ekonomisine geçiş yaptığımız kırk yıldan bu yana piyasalarda ilk defa böylesine bir karmaşa yaşanırken denetim mekanizmalarının devreye girmemesi adeta başıboşluğa prim vermek gibi bir durum ortaya çıkarıyor. Anlaşılan, devlet yetkilerinin Ankara’da aldığı denetim ve önlem kararları başkent sınırlarından Anadolu’ya ulaşmakta zorlanıyor!

Vatandaştan gelen şikâyetler değil, farklı tarihlerde bizzat yaşadıklarımızdan örnekler vererek piyasanın seyrini tahlil edelim. Ülke genelinde pek çok şubesi olan bir markette dondurma dolabının üzerindeki fiyatları inceleyerek aldığımız bir dondurma için kasada otuz lira daha fazla ücret talep edilince itiraz ediyoruz. Fakat personel baskın çıkmakta kararlı; “Fiyatına baktığınız ürün bu değil” deyip geçiştirmeye çalışıyor. “Peki, bu kalsın, bana o ürünü gösterin” deyince, birlikte dolabın yanına varıyoruz. Biz, elimizdeki ürünle etiket üzerindeki barkodun eşleştiğini gösterip itirazda ısrar ederken eleman, “değişim yapıyormuş gibi” elimizdeki kutuyu yerine bırakıp, aynı barkodu taşıyan aynı marka ürünle değiştirip göz boyama işlemini tamamlıyor ve otuz liramızı iade ediyor. Böylece diğer müşterilerde, bizim yanılgıya düştüğümüz algısı oluşuyor.

Yine ulusal yaygınlığa sahip bir başka markette raftaki son koli bandını alırken etikete bakmayı da ihmal etmiyoruz. Rafta 25 lira yazıyor ama kasada çıkan fiyat 36 lira… Sonra da, “İndirimli ürünlerimizden almak ister misiniz?” diye soruyor nazikçe; dalga geçer gibi!

Konya’da çok şubesi olan bir marketin züccaciye bölümüne saklama kabı almaya giriyoruz. Fiyat, ürünün bulunduğu blokta a4 kâğıda 35 lira olarak yazılmış. Kasada 45 lira olarak fiyatlandırılınca itiraz ediyoruz. Bunun üzerine kasiyer, seslenip bir arkadaşını çağırarak reyonu kontrol etmesini istiyor. Hanımefendiyi göz ucuyla takip ediyoruz, alt kata inmeden önce fotokopi hizmeti de verilen telefoncuya giriyor ve elinde bir a4 kâğıtla alt kata indikten sonra geri dönerken karşısında bizi görünce, “Siz yandaki ürünün fiyatını görmüşsünüz, aldığınız ürün 45 lira” diyor. “İtiraz ettikten sonra etiket değiştirdiğinizi gördüm” diyerek alışverişi iptal ediyoruz. Sıkı durun; yol üstündeki bir züccaciye dükkânından aynı ürünü 25 liraya alıyoruz.

Aynı gün, aynı marketin bir başka şubesinden alış veriş yapmak icap ediyor. Sadece helva alacağız. Seçtiğimiz ürünün fiyatı 18 lira, ama kasada 28 lira talep edilince raf-kasa tutarsızlığını dile getirirken alışverişi de tamamlıyoruz. Kapıdan çıktıktan sonra, “Acaba yanılıyor muyum?” diye düşünüp tekrar içeri girerek helva reyonuna gidiyoruz ki, bu bir kaç dakika da bütün etiketler toplanmış, hiçbir helvanın fiyat bilgisi yok!

Şubesi olmayan ama bölgesinde aktif bir marketten, kalabalık bir saatte sadece pirinç alıyoruz. Elimizdeki ürün için rafa koyulan etiket 80 lira iken, kasa yoğunluğunda 105 liralık fiş çıkarılıyor. Üstelik market sahibi ile arkadaş mesabesindeyiz. Geri dönüp etiketi kontrol ettikten sonra fazla ödeme yaptığımızdan emin olunca, etiketi de elimize alıp, ikaz etmeyi vazife biliyoruz. “Sehven olmuş, kusura bakmayın” diyor ve kasaya müdahale etmeden farkı cebinden iade ediyor.

Bir başka market… Kapanış saatine yakın, sadece kuru kahve alıp çıkacağız. Bütün ürünleri ve fiyatlarını inceledikten sonra 30 lira olandan iki paket alıp kasaya varıyoruz. Fakat 60 lira ödememiz gerekirken 90 lira istenince, “Ben yanlış ürün almışım, 45 lira olan ile değiştireyim” diyerek geri dönüyoruz. Böyle diyoruz ama reyonda 45 liralık kahve olmadığının da farkındayız. Arkamızdan mağaza müdürü geliyor, “Ne oldu, dayı” diyerek. Elimizdeki ürünü gösterip, raf fiyatını kontrol etmesini isteyince barkod numaralarını da tek tek okuyarak, “Evet 30 lira” diye bizi tasdik ediyor. Sonra reyonda 45 liralık kahve olmadığı halde bu hatayı nasıl yaptıklarını soruyorum, “Sehven” diyor. Gülsek mi ağlasak mı; sehven fazla kazanıyorlar!

Bir marketin önündeki manav reyonundan domates alıyoruz. Hemen yanı başında da terazi var ama görevli yok. Kendimiz tartıyoruz, net 2 iki kilo geliyor. Market içindeki tartı cihazında etiketlendikten sonra kasaya varıp yarım kilo fazla ücret ödeyince terazilerde tutarsızlık olduğu zannıyla dışarıdaki terazide bir kez daha tartıyoruz; evet iki kilo beş gram. Bu kez içeri girip, tezgâhtara durumu anlatarak tekrar tartmasını istiyoruz. Çehresini bir mahcubiyet kaplıyor; zira domatesin ağırlığı orada da iki kilo beş gram geliyor.

Yine bir marketin manav reyonu… Tartılan ürün için 35 liralık tartı fişi veriliyor elimize ama kasada 45 lira olarak ücretlendiriliyor. Çoklu alım yapmadığımız için durumun farkına varıp itiraz ediyoruz ama hanımefendi ekranı göstererek, tartı fişindeki rakamın yanlışlığına bizi ikna etmeye çabalıyor.

Bu defa, şehirde yaygın olan bir başka marketin içecek dolabındayız. Seçtiğimiz ürün burada 39.95 lira olarak etiketlenmiş. Fakat kasaya vardığımızda 52.95 lira olarak fatura edilince, biz çelişkiye izah ederken kasiyer hanım, “Siz iki litrelik ürün fiyatına bakmışsınız” diyerek savuşturmaya çabalıyor. Yaşlanıyor muyum, yanılıyor muyum?” diye söylenerek tekrar varıyoruz içecek dolabına. Fakat elimizdeki ürünün iki litrelik versiyonu da etiketi de yoktu. Dolabın üzerine iliştirilmiş etiketi alarak aynı kasaya geliyoruz ki kasiyer yerinde yok! Durumu anlattığımız bir başka kasiyer, belki kıdemli olduğundan bir başka kasiyere yönlendiriyor bizi. Sabırla işlerini bitirmesini bekledikten sonra, arkasını dönüp pasta reyonundaki görevliyi gösteriyor pişkinlikle. Ara ki Dumrul’u bulasın!

Verdiğimiz örnekler bizatihi yaşadıklarımızdır. Halktan da benzer şikâyeti fazlaca duyuyor ve dinliyoruz.

Kırk yıl önce bakkallar, fırınlar, pastaneler, kasaplar, kahvehaneler belediye zabıtaları tarafından düzenli olarak denetlenir, üstelik bu denetimlere gazeteciler de davet edilerek kamuoyu bilgilendirilirdi. Günümüzde memlekette neredeyse herkes “Dumrul” oldu da dur diyen yok!