ru24.pro
World News in Turkish
Сентябрь
2024
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30

ÂKİF VE İNSAN (4)

0
Meâdın, mebdein, hâlin ki üç müdhiş muammâdır...

Durur edvâr-ı müstakbel gibi karşında hep hâzır.



(Ebedî dönüş yeri olan Âhiretin, var oluşunun başlangıcı ve şu andaki hâlin; üç bilinmez bir

Muammâ ve bir sırdır.

Aslında hepsi de, gelecek devirler gibi, karşında hâzır vaziyettedir.)

x

Koşarsın bunların sevdâ-yı idrâkiyle durmazsın,

Hakîkatten velev bir şemme duymazsan oturmazsın.



(Bu meçhul bilmeceleri anlamak için, koşup durursun.

Hakîkatten velev ki, bir kokucuk olsun almadan oturmazsın.)

x

Serair perde-pûş-i zulmet olsun varsın isterse...

Düşürmez düştüğün yeldâ-yı hirman rûhunu ye’se.



(İsterse sırlar; karanlığı örtücü olsun;

Düştüğün mahrumiyet gecesi, ruhunu ümitsizliğe düşürmez.

Zira yeis / ümitsizlik, her türlü ilerlemenin başta gelen engelidir.)

x

Emel meş’al-keşin, bir reh-nümâ, hem-râhın olmuşken,

Tehâşî eylemezsin sîne-i deycûra girmekten.



(Emel; meş’ale taşıyıcın, bir kılavuzun hem de yol arkadaşın olmuşken,

Asla korkmazsın karanlıkların içine girmekten.)

x

Gelip bir gün tecellî etse mâhiyyât-ı masnûât,

Taharrîden geçer, bir dem karâr eyler misin? Heyhât!



(Gelip bir gün tüm varlıkların içyüzü tecellî etse / açığa çıksa,

Araştırmaktan vazgeçer misin? Bir an yerinde sayar, araştırmaları bırakır mısın? Ne gezer...

Çünkü kâinatta sergilenen İlâhî hikmetlerin anlaşılması bitmez, sürüp gider. Her açılan kapı;

Açılması istenen yeni kapılar olarak karşına çıkar.)

x

Tutar mâhiyyet-i Sâni’, o en heybetli mâhiyyet;

Olur âteş-zen-i ârâmın, artık durma cevlân et!



(En heybetli mahiyet, yani nitelik ve özellik sahibi olan san’atla Yaratıcı Allah’ın mahiyeti; olur

Senin için, durmayı yakıp atan, ortadan kaldıran. Öyleyse durma kalma hareketten geri asla.

Kendini diğer varlıklarla kıyaslama. Dön dolaş gerçekler peşinde koş. Hayatta senin için ey

İnsan! En hoş hakîkat işte budur.)

x

Tevakkuf yok seninçün, daimî bir seyre tâbi’sin...

Ne zîrâ hâle râzısın; ne müstakbelle kaani’sin!



(Ey insan senin için durmak yok. Dâimî / sürekli bir şekilde yola devam etmekle mükellef ve

Yükümlüsün.

Çünkü ne hâle razısın! Ne de gelecek ile kanaat edecek gibisin!)