ru24.pro
World News in Turkish
Сентябрь
2024
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30

Onlar ümmetin emanetleridir

0

Kur’ân insanlığa rehber olacak beyanlarıyla indiğinde Arap Yarımadası'yla birlikte bütün bir insanlık karanlıklar içindeydi. Kadınlar, köleler, fakirler ve yetimler. Toplumun en zayıfları olan bu insanlar, cahilî toplum ve sistem tarafından sürekli eziliyordu. Nihayet Cenâb-ı Allah, alemlere rahmet olan “yetim” peygamberini, son elçisini, hidayet kaynağı Kur’an ile gönderdi. Böylece bütün sömürülen ve ezilenlerle birlikte “yetim” de tekrar doğmuş, maddi manevi bütün haklarını elde edip insan gibi yaşama fırsat ve şansına kavuşmuş oldu.

SAHİP ÇIKILMAYI HAK EDERLER

Yetimler önceliklidir. Bu çocukların bazısı şehit çocuklarıdır, bazısı annesini ya da babasını hastalığa, kazaya kurban vermiştir. Ve hatta kimileri de dünyanın değişik yerlerinde birilerinin dünyalık arzularına kurban edilmiş, daha çocukluklarını yaşayamadan şehirleri yıktığı kadar ruhları da tahrip eden savaşın soğuk yüzüyle karşılaşmıştır. Anneleri, babaları artık yanlarında değildir... Onlar sahip çıkılmayı herkesten çok hak ederler.

İLKELERİ KUR’AN BELİRLER

Uygulanması gereken tüm ilkeler Kur’ân ile ortaya konuldu. İyilik ve yardımlaşma İslam’ın en önemli esaslarından. Örneğin inananların ihtiyaç sahipleri olan kimselere infakta bulunmasının emredilmesi kapsamına giren zekât ibadeti bunun en büyük göstergelerden biri. Bakara 177. ayette de geçtiği üzere bu ihtiyaç sahipleri arasında yetimler de yer alır. Verilen her hayır insan içindir. Hayırdan infak edilen her şey kişiye tamamen ödenir. Yetim için Kur’ân ayrıca gereken tedbirleri izah etmiştir. Günümüzde alınan sosyal güvenlik tedbirleri dahi, Allah’ın aldığı tedbirlerin yanında yetersiz kalır. Yetimlerin kimsesiz olması hasebiyle onları suça sürükleyecek olumsuz koşulları ortadan kaldırmak da yine içerisinde yaşadıkları toplumun görevleri arasındadır.

EN ÖNEMLİ DÜSTUR OLMALI

Annesini ya da babasını ve yahut her ikisini de kaybeden, anne baba sevgisinden mahrum kalmış her çocuğun başını okşamak, maddî manevî ihtiyaçlarını gidermek, psikolojilerine olumlu katkılarda bulunmak her toplumun görevidir. Bu görev İslam toplumlarının en önemli düsturlarından biri haline gelmelidir. Onların güçlü bir kişiliğe sahip olabilmeleri ve topluma entegre olabilmeleri, salahiyetleri açısından oldukça önemlidir.

KALBİ YUMUŞATIR

Kalbinin katılığından dert yanan bir adama Peygamber Efendimiz'in, “Yetim(ler)in başını okşa, fakir(ler)i doyur!” buyurduğu nakledilir. Yetimin başını okşamak, kuşkusuz ona sevgi ve merhamet göstermenin yanı sıra kimsesizliğini unutturup ayakta durabilmesi için yardımcı olmak demektir. Bu noktada Allah Resûlü, “Müslümanlar arasında kim bir yetimi yiyecek ve içeceğini üstlenecek şekilde sahiplenirse Allah onu mutlaka cennete koyar. Ancak affedilmeyecek bir günah işlemiş ise o başka” buyurarak, yetimleri sahiplenip, onlara kol kanat gerenlere cenneti muştular. Nitekim Kur’an da kendi ihtiyacı olduğu hâlde malını yetimle paylaşanları, gerçek anlamda iyilik yapan kimseler olarak tanımlar. Hz. Peygamber’in eğitiminden geçmiş olan Abdullah b. Ömer’in, sofrasında bir yetim bulunmadan yemek yememeye özen göstermesi bu konuda gösterilmesi gereken hassasiyeti ortaya koyması bakımından çarpıcı bir örnektir.

GÖZLERİNDEKİ IŞILTI HER ŞEYDEN KIYMETLİ

İnsanoğlu en büyük mutluluğun servet, makam ve kudret gibi değişken ve aldatıcı şeylerde olmadığının farkına vardığında, bir çocuğun gözlerindeki ışıltının her şeyden daha kıymetli olduğunu hissedecektir. İşte o vakit, “Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir” âyeti, hayatımızda hak ettiği yeri almış olacaktır.


Türk İslam sanatlarının dünya elçileri