ru24.pro
World News in Turkish
Август
2024

BATI  MALAZGİRT’İ UNUTMAZ

0

Asya’dan batıya ilerleyişini sürdüren Türkler, 26 Ağustos 1071 tarihinde Büyük Selçuklu Devleti  Hükümdarı  Alparslan’ın Ordusu ile,  İmparator Romen Diyojen’in başında bulunduğu Bizans Ordusu Malazgirt Ovası’nda karşı karşıya geldi.  Bizans Ordusu Türk  Ordusuna göre çok büyük ve kalabalıktı. Bizans Ordusunda bulunan Hristiyan Türklerin (Kıpçaklar, Peçenekler, Kumanlar, Uzlar vb.) saf değiştirip soydaşlarının yanında yer alması  ve Sultan Alparslan’ın üstün savaş taktiği ile savaş kazanıldı. Kazanılan bu Büyük Zafer ile sadece Anadolu’nun değil, Balkanlar’ın, Avrupa’nın da kapıları Türklere açılmış oldu.

Malazgirt Zaferi sadece Bizans’ın psikolojisini ve dengesini bozmakla kalmamış, Papalık başta olmak üzere bütün Hristiyan alemini telaşlandırmıştır. Ve Batı’nın zihninde silinmeyen bir iz bırakmıştır.

Çok geçmeden Kudüs’ü müslümanlardan alma bahanesi ile, Papalığın teşviki ile Haçlı Seferleri düzenlenmiştir. Bu seferlerdeki önemli gayelerden biri Anadolu’yu tekrar Türklerin elinden almaktı.Yaklaşık iki yüz yıl süren Haçlı Seferlerinde kalabalık Haçlı Orduları geçtikleri Anadolu şehirlerinde büyük tahribat ve katliamlar yaptılar. Haçlı Orduları ile Anadolu Selçukluları arasında yoğun savaşlar yapıldı. Haçlı Seferleri Türklerin Anadolu’ya tam yerleşmelerini ve hakimiyetlerini yüz yıl geciktirmiştir.

Türklerin Anadolu’dan öteye, Balkanlar’a geçmeleri ve Avrupa içlerine kadar ilerlemeleri yerli halklar tarafından çok yadırganmasa da, Papalığın teşvikiyle o zamanın devletleri Türklere karşı (Osmanlı Devleti) ittifaklar kurup, birçok savaşlar yaptılar.

İstanbul’un fethi Ortodoks kesim başta olmak üzere Hristiyan dünyasının Türkler’e husumetlerini daha da artırmıştır. Ancak o zaman askeri ve siyasi olarak yapacakları fazla bir şeyleri yoktu. O zaman Osmanlı Devleti, Devletten İmparatorluğa geçmişti.

Çok geçmeden  Batı, adına “Şark Meselesi” dediği bir projeyi geliştirmiş ve vazgeçmiyeceği  bir hedef olarak önüne koymuştur. Türkleri Balkanlar’dan ve Anadolu’dan çıkarmayı hedefleyen bu Mesele’ye, 18.yüzyıl başlarında Rusya’da dahil olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanma ve yıkılma dönemlerinde Batı, Şark Meselesi için beklediği fırsatı bulmuş ve süratle  bunu gerçekleştirmeye girişmiştir. Balkan Savaşları’nda (1912) Türkler 4-5 asır yaşadıkları ve yurt edindikleri topraklardan kısa bir süre içinde çıkarıldılar. Hem de binlerce şehit, binlerce kayıp vererek ve binlercesini de geride öksüz bırakarak. Bu şekilde  Batı, Şark Meselesi’nin birinci safhasını gerçekleştirmiş oldu. Şimdi sıra Mesele’nin, Türkleri Anadolu’dan da çıkarma  safhasına gelmişti.

Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlüp çıkan Osmanlı İmparatorluğu bir teslimiyet Antlaşması olan Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalamış, çok geçmeden Payitaht (İstanbul) başta olmak üzere, Anadolu çeşitli bölgelerden Batılı ülkeler tarafından işgal edilmeye başlamıştır.

Bu işgallere kayıtsız kalan Saltanat ve Hükümetleri bununla da kalmamış, Osmanlı İmparatoluğu’na son veren, Anadolu’nun paylaşılmasına ve doğuda bir Ermeni Devletinin, Güneydoğuda özerk bir Kürt Devletinin kurulmasını kabul eden SEVR Antlaşmasını (10 Ağustos 1920) imzalamıştır.

Ülkenin işgal edilmesine ve özgürlüğünün elinden alınmasına karşı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde bağımsızlık mücadelesi için ayağa kalkan Türk Milleti, büyük sıkıntılar içinde varlık-yokluk mücadelesi vermiş, nihayet beş yıl süren bu mücadelinin sonunda “ TAM BAĞIMSIZ ÇAĞDAŞ TÜRKİYE CUMHURİYETİ “ni kurmayı başarmıştır.

 Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sonra, Büyük Atatürk Malazgirt’ten itibaren tarihimizi özetler nitelikte: “Lozan Barış Antlaşması, Türk ulusuna karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme eyleminin yıkılışını bildirir bir belgedir. Bu Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş, büyük bir siyasi zaferdir.” demiştir.

Batı “ Şark Meselesi” nin ikinci safhasını (Türkleri Anadolu’dan çıkarma) gerçekleştirememişse de, çok yaklaştığı tartışılmaz. Batı’nın bundan vazgeçtiği düşünülebilir mi? Hayır asla! Biz unuturuz, ama onlar unutmazlar ve hedeflerinden vazgeçmezler.

Şimdi ABD Küresel gücü de aktif olarak oyuna dahil olmuştur. Bu yüzyılın başlarında açıktan ilan ettiği, ülkemizin de içinde yer aldığı Büyük Orta Doğu Projesi ile (BOP), bazı Kuzey Afrika ve komşularımız  müslüman ülkelerde kargaşalar, iç savaşlar çıkarmış, bu ülkelerin doğalgaz ve petrol kaynaklarına çökmüştür. Burada hep: Demokrasi getireceğiz bahanesi olmuştur. Ülkemizin 40 yıldır mücadele içinde olduğu bir terör örgütü ile işbirliği yaparak, ülkemizin güneyinde bir terör devleti kurma gayretleri içine girmiştir. Çeşitli projeleri ile ülkemizin istikrarını bozmaya, nüfus yapımızı sığınmacılarla, mültecilerle, kaçak göçmenlerle değiştirmeye çalıştığını gösteren çok ip uçları ve şüpheler vardır. ABD’nin ve müteffiklerinin  bize yönelik esas hedeflerinin, Sevr’i gerçekleştirmek olduğunu Türk Milletinin hiçbir ferdinin aklından çıkarmaması gerekir.

Üzerinde yaşadığımız aziz Vatanımız Anadolu bize iki defa hediye ve emanet edilmiştir. İlki Sultan Alparsan, diğeri Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından. Bu coğrafya rehaveti kaldırmaz. Her zaman teyakkuzda ve her alanda güçlü olmayı gerektirir. Bizim görevimiz bize emanet edilen bu toprakları, bu aziz vatanı böldürmeden, işgal ettirmeden gelecek kuşaklara devretmektir.

Malazgirt ve 30 Ağustos Büyük Zaferlerimizin yıldönümleri Kutlu olsun. Bu Vatanı bize emanet eden  Sultan Alparslan’ı ve  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve onların kahraman ordularını saygı ve minnetle anarız.