ru24.pro
World News in Turkish
Июль
2024

10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (154)

0

... dünden devam

Aktivistler; tarihi ağaçların sökülmesini, parkın yok edilmesini önlemek adına, parkın içine adeta bir çadır kent kurdular. Burasını adeta bir kamp yerine çevirerek kütüphane, revir ve mutfak gibi tesisler de kuran gönüllü aktivistlere; parkı boşaltmaları yönünde hem belediye ve hem de hükümet kanadından ikazlar, tehditler gelmiş ancak onlar bu direnişe devam etmişlerdir.

1 Haziran günü Taksim meydanından çekilen polis, bu defa 15 Haziran'da yeniden geldiği Taksim meydanında (ki birkaç gün önce bu parktaki kampın dağıtılması gerektiği yönünde Başbakan Erdoğan'ın çok sert mesajları olmuştu.) gezi parkına yapmış olduğu çok sert müdahale, kullanılan orantısız güç sonunda, aktivistlere ait ne varsa yerle, bir edilmiş ve gezi parkı dağıtılmıştır.

Polisin yapmış olduğu müdahaleler sırasında o parkta yaşanan utanç dolu görüntülerin pek azı televizyon kanallarına taşınmış, (hatta bir kanal bu olaylar sırasında, 'penguenler belgeseli yayınlamıştı) yandaş medyada ise; sayfalarına taşınan olayların o çarpıcı görüntüleri yok denecek kadar azdı ama orada olmayan, yaşanan olaylarda yürekleri yakan o görüntüleri görmeyen ama özgürce yaşamın özlemini çeken milyonların kalbi ve desteği o genç aktivistlerle beraberdi.

Şurası bir gerçekti ki, artık bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, yakın siyasi tarihimizde yaşanan olaylar, 'gezi parkı olaylarından önce', 'gezi parkı olaylarından sonra' diye anılacaktı.

6 Haziran 2013 tarihinde gezi parkı projesinin dayanağı olan plan; 1'nci idare mahkemesi tarafından iptal edildi.

'Gezi Parkı Direnişi' olaylarından geriye unutulmaz görüntüler ve tanımlamalar da kaldı. Örneğin 28 Mayıs günü polisin müdahalesi sırasında, biber gazı bulutu önünde dimdik duran, bir milim dahi kımıldamayan 'kırmızı elbiseli kadın' gerçeği.

Yine 17 Haziran'da Taksim meydanının tam ortasında yüzünü Atatürk Kültür Merkezine dönerek, saatlerce hareketsiz 'duran' genç adam görüntüleri (ki bu eylemi gören diğer yurttaşlar da aynı şekilde durmaya başlayınca polis trafiği aksattığı gerekçesiyle bu genç adamı gözaltına almıştı) 

Ve ülkemizin her yanında duyulan "Her Yer Taksim, Her Yer Direniş" sloganı o dönemin unutulmazlarıydı.

Aslında bu olayları önleyecek, önleyebilecek bir tek kişi vardı, o da Başbakan Erdoğan; eğer olayların başladığı gün daha ılımlı ve anlayışlı bir tablo sergilese, o genç insanlarla diyalog kuracak bir yöneticisine görev vererek; 'Ne istiyor bu gençler? Öğrenin' diyerek onlara sıcak bir şekilde yaklaşabilseydi. Gezi Parkı eylemleri ve o acılı görüntüler yaşanmamış olacaktı.

Ancak ne yazık ki, Başbakan'ın; gezi parkına inşaatın yapılacağı yönünde açıklamaları, polisin gezi eylemcilerine uygulamış olduğu orantısız güç. Yapılan protestoları, hükümet karşıtı gösteriler haline getirmiş, bunun üzerine olayları provoke etmek isteyenlere de gün doğmuştu.

Keşke biraz anlayış, biraz hoşgörü olabilseydi.

AKP iktidarı ve yöneticilerinin, en azından 'ileri demokrasiye geçiş' diyerek ortaya koydukları kimi açılımların ve dönüşümlerin uygulanabilmesi amacıyla ortaya konulan davranış biçimleri, keşke 'gezi parkı direnişinde de' gösterilebilseydi.

Örneğin; PKK terörüne son vermek adına, İmralı canisiyle yürütülen görüşmeleri destekleyerek, eli kanlı terör örgütü elemanlarının ülke dışına çıkışlarını sessizce izleyenler, Taksim gezi parkında gelişen bu olaylara da, daha soğukkanlı yaklaşarak, olayları arttıran polisiye tedbirler yerine, bu gelişmeyi uygun bir çözüm şekline sokabilselerdi keşke… Çünkü Taksim'de, ülkenin pek çok yerinde bu tepkiselliğe katılan insanlarımızın elinde silah değil sadece Türk Bayrağı ile Atatürk Posterleri, yüreklerinde doğaya olan bağlılıkları, yaşam alanları üzerinde oluşan mahalle baskısına karşı tepkiselliklerinin dışında hiçbir şey yoktu. (bu olayları provoke eden örgüt elemanlarını ve yönetenlerini, bu tespitimin dışında tutuyorum.)

Bir de gelişen olaylarda hayatlarını kaybeden insanlarımızdan etkilenen vicdanları ve acılı yürekleri vardı sadece…
devam edecek..