ru24.pro
World News in Turkish
Июль
2024
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31

10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (147)

0
10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (147)

… Dünden Devam

Silah arkadaşlığı, askerlik mesleğinin en kutsal özelliği idi. Bizler bunu böyle bellemiş, bizden önceki komutanlarımızdan öyle öğrenmiştik. Şanlı tarihimiz, silah arkadaşlığının kutsallığını anlatan binlerce çarpıcı olay görüntüleriyle doluydu. Cephede omuz, omuza savaşır, silah arkadaşlarımızın kucağında son nefesimizi verirdik. Bu özellik, Türk Milletinin Subayına, Askerine nasip olmuş en önemli nitelikti.

Ama ne yazık ki, 'Ergenekon', 'Balyoz' adıyla anılan ve bu davaların içine yerleştirilen diğer davalarda; Türk Ordusunun en önemli niteliği olan silah arkadaşlığı; bu süreçte büyük bir yara aldı!

Çünkü bu davalar açıldığında, şu anda 15-20 yıl arası hapis cezaları alarak hapse mahkûm edilen askerlerin, en üst makamdaki ve en yüksek rütbeli komutanı olan dönemin genelkurmay başkanı E. Orgeneral Hilmi Özkök; bu sürece damgasını vuran şu açıklamayı yapacaktı:

"Ben kasaptaki ete soğan doğramam, büyüklerimizden öyle gördük. Çağrılırsam gider ifade veririm." ("Kasaptaki ete soğan doğranmaz" Atasözünün, Türk Dil Kurumundaki açıklaması ise şöyleydi: 'Ele geçeceği, ortaya çıkacağı daha belli olmayan şey için önceden hazırlık yapmak doğru değildir.')

Bu ne demekti? Böylesine bir açıklama ile ne söylenmek istenmişti? Bu Atasözünün kullanılması, her yöne çekilebilecek, ucu açık bir yorum değil miydi?

Ya komutanlık? Ya silah arkadaşlığı?

Harbiye'de aynı yemini yapan ben de dâhil, diğer silah arkadaşlarımız, komutanlığı, silah arkadaşlığını böyle öğrenmemiştik! Bizi yetiştiren komutanlarımız bize;  'bir komutan, mahiyetinde çalışan herkesin yaptığından ve yapamadığından birinci derecede sorumludur.' Diye öğretmişlerdi. Aslında yasal olarak da böyle değil miydi?

Çok önemli bir davaya konu olan bir senaryo düşünün ki, içerisinde darbe planı uygulaması yapılmıştır iddiası var! Ve bu iddia ile yüzlerce asker tutuklanıyor ama o dönemin en üst rütbeli komutanı, bu iddialar gündeme gelince; 'en azından silah arkadaşlığının en önemli tezahürü olarak, aynı çatı altında birlikte görev yapmış olan silah arkadaşları için koşa, koşa mahkemeye giderek, bu davaya tanık olarak müracaat etmiyor, ifade vereceğim demiyor! İfadeye çağırırlarsa giderim diyerek, hiçbir askerin beklemediği bir yanıt veriyordu! 

İddialara konu olan bu darbe planıyla ilgili bir soru üzerine: 'Böyle bir şey var da diyemem, yok da diyemem' yanıtıyla da, o sürece damgasını vuruyordu!

Sadece bu muydu yaşanan? Silah arkadaşlığı kavramını yerle bir eden? Ya bu plan seminerinin icra edildiği dönemde; kuvvet komutanlığı görevinde olan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı E. Orgeneral Aytaç Yalman'ın, Silivri'deki silah arkadaşları yargılanırken; bu arkadaşlarımızın ve avukatlarının tüm çağrılarına rağmen, mahkemeye gelerek tanıklık yapmamasına ne denmeliydi?

Ya bu süreci yaşayan silah arkadaşlarımızın, tutuklu kaldıkları o yıllar içerisinde, hem kendilerini ve hem de geride kalan yakınlarını; görevde olan kaç yüksek rütbeli komutan arayıp sormuş, ailelerine sahip çıkmıştı? Pek tabii ki, bazı komutanlar, silah arkadaşlığının gereğini yerine getirerek, arkadaşlarımızı ziyaret etmiş, geride kalan aile bireylerine elden geldiğince destek olmuşlar, olmaya da devam ediyorlardı.

Ancak şu gerçeği de hiç kimse yadsıyamazdı ki, 'Ergenekon' ve 'Balyoz' davalarıyla birlikte ülkemizde öylesine bir hava estirilmiş, öylesine bir psikolojik baskı yaratılmıştı ki! Bırakınız tutuklanan arkadaşların, ailelerin aranıp, sorulmasını! İnsanlarımız; yaptıkları 'tüm görüşmeleri' sınırlamışlar, kullandıkları telefonlarda ülke meselelerine değinmekten korkar olmuşlardı! 

 Çünkü yaşanan bu süreç; yapılan telefon dinlemelerine göre insanlarımızın suçlanacağı, tutuklanacağı, psikolojik bir ortam yaratmıştı…

 Bu davalar sürecinin başından beri hep şunu düşünmüşümdür. Acaba her iki komutanımızda, bu davalarda tanık olarak dinlenebilselerdi, bu tanıklıklar, davanın sonucunu etkileyebilecek miydi? 

Devam Edecek...