ru24.pro
World News in Turkish
Июнь
2024

AŞKIN TEZAHÜRÜ

0
Eşini kaybettikten sonra hayatına devam etmekte, neşesini ve yaşam gücünü geri kazanmakta zorlanan genç oyuncu Beren, eşinin kendisine hazırladığı bir sürprizle ayağa kalkma gücü bulur. Ölmeden önce alınmış biletler onu hayatının en mutlu günlerini yaşadığı İtalya’ya götürecektir. Altı aylığına kiralanmış bir evde umudunu yeniden yeşerten kadın, Akdeniz’in o büyülü atmosferinde kendini hiç beklemediği bir ortamda bulur. Sıcakkanlı, neşeli İtalyanlar, Toscana’nın masal gibi renkleri, yeni tanıştığı insanların ona değen hikâyeleri, beklemediği yerden filizlenen dostluklarla heyecanlar ve kapısına bir işaret gibi çıkagelen sürpriz bir yol arkadaşıyla Beren hazırlıksız olduğu bir filmin başrolündedir artık.Aşkın Tezahürü, kaybedilenleri bulmanın, kırıkları tamir etmenin ve en derin yaraları iyileştiren sevginin hikâyesidir. Unutmayın, her son bir başlangıçtır ve her karşılaşma kaderin dokunduğu bir mucizedir. Her vedanın bir başlangıcın müjdecisi olduğunu kabullenmek; yaşamın sürekli akışında bizi bekleyen yeni deneyimlere, insanlara ve sevgilere kucak açmaktır. Aşk başkasında değil, kendi içindedir ve eğer hayata açık olursan içindeki her zaman tezahür eder.Kitabımla Toscana’ya aşık olacaksınız, aşka aşık olacaksınız, aşkınıza aşık olacaksınız. Okuyunca yorumlarınızı bekliyorum.

SUS VE OTUR



Aslı Bekiroğlu, Melis İşiten'in hazırlayıp sunduğu 'Zaten Show' programına konuk oldu. Bekiroğlu, hoşlandığı erkek tiplemesiyle ilgili şaşırtan açıklamalarda bulundu. Bekiroğlu, özel hayatıyla ilgili açıklama yaptı. "Barzo, dağ ayısı adamlardan hoşlanırım. Bir adam ‘sus otur’ dediğinde seni oturtabiliyorsa o seksi oluyor." dedi. Önce "Barzo" nun sözlük anlamına bakalım.

Barzo kavramı son zamanlarda insanların diline pelesenk oldu. Arkadaşlar birbirleriyle şakalaşırken yada sevmedikleri tipte, hal ve tavırda birilerini görünce "Barzo'ya bak", "Gördün mü Barzo'yu" diye hitap ederler.

Barzo, amiyane tabirle insanlıktan payını almamış, itici konuşan, giyinen, kaba ve öküz  olan, nerede nasıl davranmasını bilmeyen kişiler için kullanılmaktadır.

Barzo sıfatı yakıştırılan kişi genellikle "cahillikle itham edilmiş olur" gençler arasında sıkça kullanılır. Bir kadın kendini niye bu kadar aşağı çeker, aşağılar ben anlamadım,anlayan varsa anlatsın. Yok amaç bir şekilde konuşulmaksa orada da "nutkum tutuldu" der geçerim.

ÖLMEDİYSEM ÇARE VARDIR



Her zaman çok sevmişimdir sevgili Nükhet Duru’yu. Geçenlerde bir programa katıldı. Sanatçı, program sunucusunun “Düştüğünüzde, en kötü halinizle o yataktan kendinizi kaldırmak ve hayata bir daha karışmakla ilgili nasıl bir yöntem uyguluyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: Bir kere yaşıyor muyum diye bakıyorum öncelikle. Ölmediysem demek ki bir çare vardır. Bu çareyi düşünürken ‘Tatlım aç şu yorganı. Ne olsa kalkılacak ve ne olsa yarın yeni bir işe koşulacak’ diyorum. İnanın ben hayatımın hem güzelliklerini hem zorluklarını kendime iş yaratarak, yoktan iş icat ederek atlattım. Çünkü neşe icat edilebilir bir şey ve eğer onu görmeye niyetiniz varsa o zaten köşeden bir yerden size muzip muzip bakıyordur. Onunla arkadaş olacağız ve tabii en önemlisi kendimizle arkadaş olacağız.”

Tam benim kafadan yani. Ne badireler atlattım ama hep ayağa kalktım, kurban rolü oynamadım. O yüzden sevgili Nükhet Duru’yu kocaman kucaklıyorum.

YEŞİL KAHVE

Nurcan-Turgay Artam'ın 1981'de kurduğu şirketleri, bu pazar 393'üncü müzayedesine imza atacak. Oğulları Olgaç Artam, Türk çağdaş sanatının usta isimlerinin yapıtlarını içeren yine iddialı bir müzayede hazırlamış. Pek çok farklı kuşaklar ve üsluplardan ustaların eserlerinin satışa sunulduğu müzayedede, Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun "Yeşil Kahve" adlı eseri ile Ömer Uluç'un son derece nadir rastlanan bir natürmortu öne çıkan eserler arasında.

YERİNİ BULUNCA ANLAMLI

Her sezon SMA hastası bir çocuğa destek olan Bestece Müzik Okulu, bu sezon yardımlarını uluslararası boyuta taşıdı. Afrika’da açlıkla mücadele eden bir yetimhaneye destek olan okul, yemek, oyuncak, kıyafet ve su ihtiyacı için yüzlerce çocuğa umut oldu. Geçtiğimiz günlerde yapılan Ece Tüysüzoğlu ve Maya Karatepe’nin sahne aldığı konserle de destek sağlandı. Sosyal sorumluluk projeleri yerini bulduğunda çok daha anlam kazanıyor.

FİL İPİ

İnanmakla, inançlarla ilgili harika bir hikayem var size. Adamın biri hayvanat bahçesini gezmeye gitti. Fillerin olduğu bölüme geldiğinde ilginç bir manzara ile karşılaştı: Fillerin hiç biri ne kafesteydi ve ne de onları sabit bir yere bağlayan zincirleri vardı.

Zincirsiz oldukları halde, onları o dar alandan kaçmaktan alıkoyan tek bir şey vardı; ilginç ama dikkat; O güçlü filleri kaçmaktan alıkoyan tek bağ; filin bacaklarından birine bağlı hiç de çok güçlü olmayan bir “ip” parçasıydı.

Adam fillere bakarken, fillerin neden güçlerini sadece ipi kırmak ve kamptan kaçmak için kullanmadıkları konusunda tamamen kafası karışmıştı. Oysa filler bunu kolayca yapabilirlerdi ama onların bunu hiç denemediklerini gördü.Meraklı misafirimiz bu sorunun cevabını öğrenmek için oradaki bir fil eğitmenine, fillerin neden orada öylece durduklarını ve neden hiç kaçmaya çalışmadıklarını sordu.Fil eğitmeni şöyle cevap verdi:“Onlar çok küçükken ve çok daha küçükken onları bağlamak için aynı boyda ve aynı güçte ip kullanırız. O ip o yaşta onları tutmak için yeterlidir. Büyüdükçe, ayrılamayacaklarına inanmaya şartlanırlar. Bu şartlanmanın sonucu olarak aynı ipin kendilerini hâlâ tutabileceğine inanıyorlar, bu yüzden asla kurtulmaya çalışmıyorlar.”Fillerin bahçeden kaçmamalarının tek nedeni, zamanla bunun mümkün olmadığı inancını benimsemeleriydi.Hikayeden çıkarılacak ders şudur:Dünya seni ne kadar tutmaya çalışsa da, her zaman başarmak istediğin şeyin mümkün olduğu inancıyla devam et. Başarılı olabileceğine inanmak, onu gerçekten başarmanın en önemli adımıdır.

İYİLİK HAREKETİ

Canım Ece Vahapoğlu geçtiğimiz günlerde can dostlarımız için harika bir davet verdi. Royal Canin sayesinde hem kedi/köpeklerimizin beslenmeleriyle ilgili önemli bilgiler öğrendik, hem keyifli bir gün geçirdik. Aynı zamanda Royal Canin'in başlattığı 'İyilik Hareketi' kapsamında etkinliğe katılan her bir kişi için 'Kurtaran Ev Barınağı'nda bulunan bir kedi/köpeğe 6 aylık mama bağışlandı.

AŞK FİLMLERİ GELİYOR



Aşk filmleri paylaşasım geldi,önümüzdeki tatil günleri için. Hadi bakalım benim favorilere…

The Notebook, yani bizdeki adıyla Not Defteri Türkiye'de Not Defteri olarak vizyona giren 1940'larda farklı sosyal çevrelerden gelen iki genç aşık Allie Hamilton (Rachel McAdams) ve Noah Calhoun'un (Barbie'den Ryan Gosling) aşk hikayesini anlatan romantik bir drama.Tutkulu yaz aşkı, Allie'nin Noah'nın sosyal statüsünün düşük olmasını onaylamayan zengin ebeveynleri tarafından aniden sona erdirilir. Yıllar sonra Allie, Lon (James Marsden) adında başarılı bir avukatla nişanlanır, ancak Noah'ın bir zamanlar kendisi için tamir etmeye söz verdiği eski evi restore ettiğini öğrenince onu ziyaret ederek aşklarını yeniden alevlendirir.Yönetmen Nick Cassavetes, Allie ile Noah'nın aşkını sergilemek ve bir ömre yayılan bir hikaye yaratmak için romanın geçmiş ile şimdiki zaman arasındaki sıçramaları ustalıkla kullanıyor.

Harry, Sally ile Tanıştığında veya orjinal adıyla When Harry Met Sally, erkeklerle kadınlar arkadaş olarak kalabilir mi sorusuna cevap arayan bir başyapıt.Sally bu soruyu üniversite mezuniyetinin ardından Chicago'dan New York'a arabayla ülke çapında bir yolculuk sırasında tanışan iki kişinin hikayesi aracılığıyla yanıtlamaya çalışıyor. Harry Burns (Billy Crystal) ve Sally Albright (Meg Ryan) başlangıçta birbirlerinden hoşlanmazlar. Sonraki on yıl içinde ara sıra karşılaşmalar nedeniyle duyguları değişir. Bir kariyer değişikliği, bazı ayrılıklar ve ardından gelen birkaç parti ve Harry ile Sally'nin uyumlu kimyası, bir zamanlar platonik olan dostluklarına sızar.Yönetmenliğini Rob Reiner'ın üstlendiği When Harry Met Sally, alışılmadık yöntemler kullanarak izleyicilerin filmin ikonik doruk noktasına hayran kalmasını sağlayacak, yavaş yavaş ilerleyen bir aşk hikayesini anlatıyor. Keskin ve esprili diyaloglarla desteklenen "Yapacaklar mı, yapmayacaklar mı?" anlatısı, kaçınılmaz bir gece her şeyi değiştirmeden önce aşkın gerçekten de acelesini nasıl alabileceğini vurguluyor.

James Cameron'ın gişe rekorları kıran kültr çalışması Titanik (Titanic), Titanic'in talihsiz ilk yolculuğunun arka planında geçen kurgusal bir aşk hikayesiyle birleştiren destansı bir aşk ve felaket filmi.Film, zengin ve kibirli Cal Hockley (Billy Zane) yüksek sosyeteden bir kadın olan Rose DeWittBukater'in (Kate Winslet) hikayesini anlatıyor.Ayrıcalıklı ama bir o kadar da boğucu hayatında sıkışıp kalan Rose, gemide kendisini özgürlük ve macera dolu bir dünyayla tanıştıran beş parasız sanatçı Jack Dawson (Leonardo DiCaprio) ile tanışır. Aşkları çiçek açar, ancak bir buzdağının ortaya çıkıp gemiyi batırmasıyla trajik bir şekilde sona erer.James Horner'ın ikonik film müziğinin yanı sıra filmin kendisiyle eşanlamlı hale gelen Celine Dion'un My Heart Will Go On da gelmiş geçmiş en iyi film müzikleri arasında yer alıyor.1997 yapımı filmi bu kadar eskimeyen bir başyapıt haline getiren, Jack ve Rose'un tutkulu ve yıkıcı aşkı olduğunda şüphe yok.



Ve favorim Toscana Güneşi elbette... San Francisco’lu bir yazar olan Frances Mayes’in (Diane Lane) mükemmel gibi görünen hayatı ani bir olayla sarsılır. Verdiği bir partide, kitabını eleştirdiği için ondan hoşlanmayan bir başka yazar kocasının onu aldattığını söyler. Boşanma süreci, Frances’i derinden etkiler ve artık yazı yazamaz hale gelir. Hatta, en yakın arkadaşı olan lezbiyen Patti bile, Frances’in bir daha artık kendini toparlayamayacağını düşünmektedir.

 Yeni boşanan kadın, iş stresiyle dolu hayatından uzaklaşmak üzere Toscana'da bir villa alır ve yeni bir yaşam kurar. Evini restore ederken, İtalyan güneşinin altında farklı bir hayat yaşamaya başlayacaktır. Zamanla yeni bir aşk kapıdan yüzünü göstermeye başlar.

Güzel bir hafta olsun herkese…