Fahrettin Altun: İsrail'in yürüttüğü soykırıma gençlerin verdiği mesajlar hakikati en çıplak şekliyle gören yaklaşım
İstanbul
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde alanında uzman genç gazeteci, akademisyen, sivil toplum örgütü üyeleri ve girişimcilerin seslerini duyurması ve fikir alışverişinde bulunulması amacıyla düzenlenen TRT World NEXT Forumu'nda konuştu.
Forumun, gençleri edilgen değil temel bir aktör, nesne değil özne olarak gören bir yaklaşımı olduğunu belirten Altun, bugünün küresel dünyasının belki en önemli kavramının belirsizlik olduğunu, belirsizlik çağında yaşandığını ve insanlığın çeşitli kaoslarla karşı karşıya kaldığını ifade etti.
Altun, bütün dünyada normlarını yitirmiş uluslararası bir düzenden bahsedildiğine işaret ederek, bu düzende kuralların ne yazık ki belgelerde kaldığını dile getirdi.
Dünyada adalet ve hakikat krizi olduğunun altını çizen Altun, "Bütün bu krizler, bütün bu yaşadığımız kaotik ortam, bütün bu belirsizlikler aslında hepimize şu soruyu sorduruyor, 'Bizi ne bekliyor? Bundan sonra hangi meydan okumalarla karşı karşıya kalacağız? Dünyamız hangi krizlere gebe? Bizler birey olarak kendimiz, ailemiz, çevremiz bu krizlerden nasıl etkilenecek?' Her birimiz, bu tarihin hızlandığı, mekanların birbirine yakınlaştığı bu dönemde bir kaotik ortamda kendimizi, çevremizi, ailemizi, ülkemizi hatta değerlerimizi korumak adına uğraş veriyoruz." diye konuştu.
Altun, bugün korumacılığın, küresel anlamda egemen değer haline geldiğini, bunu gerek küresel ve bölgesel aktörlerin ülke siyasetlerinde gerekse daha küçük ulus devletlerinin siyasetlerinde gördüklerini söyledi.
Batılı modernliğin norm kriziyle karşı karşıya kaldığını dile getiren Altun, daha önce kurumlarıyla uluslararası alanı dizayn eden Batılı modernliğin, bugün bu kurumlarıyla uluslararası düzeni şekillendiremediğine işaret etti.
Altun, İsrail'in Gazze'ye saldırısıyla ilgili, "İsrail'in Gazze'deki soykırımı karşısında hiçbir somut adım atamayan ve siyonizmin tamamen esareti altına girmiş bir uluslararası sistemle karşı karşıya kaldık. Uluslararası sistem esas itibariyle bütün seküler, bütün aydınlanmacı söylemine rağmen siyonizmin sözüm ona dini diskuruna teslim oldu. Bu dini diskur üzerinden esas itibarıyla bugün uluslararası sistemin Gazze'de yaşanan soykırımı meşrulaştırmaya çalıştığına şahit olduk." ifadelerini kullandı.
Adalet ve hakikat kriziyle afetler, diğer salgın hastalıklar, terörizm, savaşlar, ekonomik krizler, düzensiz göçler ve yabancı düşmanlığının dünyayı esaret altına aldığını belirten Altun, bu sorunlar karşısında sistematik işleyen, fonksiyonel bir uluslararası düzenin olmadığını ve düzen arayışının da bulunmadığını kaydetti.
"Hakikatten yana çok açık tavır almak durumundayız"
Altun, çelişkilerin ve belirsizliklerin belirgin hale geldiği bu dönemde, çalışmak ve üretmek zorunda olduklarını, haktan, adaletten, hakikatten yana çok açık tavır almaları gerektiğini vurguladı.
Bunlara ek olarak teknolojik devrimler yaşandığını anımsatan Altun, bu teknolojilerin varlığıyla beraber insansızlaşma ve kültürsüzleşme riskiyle karşı karşıya kaldıklarını söyledi.
Ne olursa olsun dezenformasyona müsaade etmeden iletişimden yana, gelir adaletsizliğine müsaade etmeden üretimden ve kalkınmadan yana, insansızlaşmaya, kültürsüzleşmeye müsaade etmeden teknolojik gelişmelerden yana tavır ortaya koymak durumunda olduklarının altını çizen Altun, bunun da farkındalıkla yapılması gerektiğini anlattı.
"İletişimin ötekisi sessizlik değil, gürültüdür"
İletişim Başkanı Altun, gençlerin teknolojiyle daha yoğun muhatap olduğu belirterek, şöyle devam etti:
"Baktığımızda, en başından sanayi devriminden, bugün yapay zeka devrimine kadar yaşadığımız, muhatap olduğumuz bütün teknolojik devrimler, toplumların hayatına çok önemli katkılar yapan unsurlar. Fakat aynı zamanda bu teknolojiler küresel anlamda adaletsizliği ve yine küresel anlamda hakikat krizini derinleştiren unsurlara dönüşmüş durumda. Biz nasıl ki bir teknofili, yani teknoloji seviciliği yapmayacaksak, elbette teknofobi, yani bir teknoloji korkusu içerisinde de yaşamayacağız. Çünkü teknofili de teknofobi de bu anlamda teknolojik determinizmin, yani teknolojinin, kültürlerin ve insanların üstünde olduğu ve onları her halükarda, her şartta belirlediği yaklaşımının birer ürünüdür. Hayır, biz insanlığı, kültürü savunacağız ve teknoloji karşısında insansızlaşmayı ve kültürsüzleşmeyi ne olursa olsun reddedeceğiz. Kültüre inanacağız, insana inanacağız ve sadeliğin gücüne inanacağız. Çünkü hepinizin malumudur, iletişimin aslında ötekisi sessizlik değildir. İletişimin ötekisi gürültüdür. Bu gürültülü ortamda bizler sağlıklı bir iletişim için gerçek diyalog zeminleri için ne olursa olsun insana, kültüre ve sadeliğin gücüne inanacağız, güveneceğiz. Her şeyden önce burada biz, hakikat ve adalet namına bunu yapacağız."
Dünyadaki sistemlerin her şeyden önce gençleri birer hedef, ideolojilerini yayacak nesneler olarak gördüğünü belirten Altun, "Ürettiklerini tüketecek, sorgulamadan daha fazla tüketecek müşteriler olarak gördü. Aslında ikincil unsurlar, pasif nesneler olarak varsaydı. Bunu reddetmeliyiz. Her şeyden önce bu uluslararası aksak sistemin önümüze koyduklarını sorgusuz tüketen genç formasyonunu kabul etmemeliyiz ve etmediğinizi görüyorum." şeklinde konuştu.
Altun, bunların gençlerin adalet, hakkaniyet, sadelik, heyecan, hayret ve merhamet duygularıyla kayıtlı olan yapısını, aslında onları hak ve adalet mücadelesinde daha direngen, daha güçlü bir toplum kesimi haline getirdiğini kaydetti.
Bunun Türkiye'de 15 Temmuz 2016'da görüldüğünü dile getiren Altun, şöyle konuştu:
"15 Temmuz'da silahlı kuvvetlerin içine sızmış bir terör örgütü Türkiye'de darbe yapmaya kalktı. Bu darbeyi gençler başta olmak üzere, Türkiye'de toplum, sivil insanlar bastırdı ve başarısız olmasını sağladı. Elbette Cumhurbaşkanı'mızın oradaki dirayetli tutumu ve öncelikle bunun altını özellikle vurguluyorum, gençlerin gösterdiği güçlü tepkiyle birlikte bu darbe başarısızlığa uğradı. Türkiye'de bugün demokratik bir süreç işlemeye devam ediyorsa Türkiye'de bugün Türkiye Yüzyılı diyerek birçok kazanımdan bahsediyorsak o gün orada; ki gençlerimiz de şehit oldular, Allah rahmet eylesin, onların sayesindedir."
"Gençlerin merhametine, adalet duygusuna ve direncine ihtiyacımız var"
Altun, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yine bugün bütün dünyada gördüğümüz üzere, İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırıma gençlerin verdiği, vermeye devam ettiği mesajlar, gerçekten gençlerin merhametini, gençlerin hakikati en çıplak şekliyle gören yaklaşımını, adaletli tutumunu ortaya koyan bir yaklaşım. Bu nedenle biz bu enerjiye güvenmeliyiz.
Bugün içinde olduğumuz dünyada gençlerin merhametine, sadeliğine, adalet duygusuna ve direncine ihtiyacımız var. Bu dünyada bu gençlerin, sizlerin küresel anlam işbirliğine ihtiyacımız var. Açık ve samimi diyaloğunuza, göz hizasında ilişkiler kurmanıza ihtiyacımız var. Sizlerin uluslararası alandaki sivil inisiyatiflerde var olmanıza ihtiyacımız var. İnsanlık olarak buna ihtiyacımız var. Küresel sömürü düzenine karşı bir güç oluşturmanıza, diğer taraftan yabancı düşmanlığına, ırkçılığa karşı, bütün dünyada ortak bir şekilde ses vermenize insanlık olarak ihtiyacımız var."
Aydınlanmacı aklın kibrinin, modern dönemde yıkımlar, savaşlar ve ağır tahribatlar ürettiğini belirten Altun, "Bugün tahribatların hala biz faturasını ödüyoruz. Yeni ve ağır tahribatların yine bugün gerek Karadeniz'de gerek Orta Doğu'da izleriyle karşı karşıyayız. Bunlara karşı direngen olmalıyız. Yaşadığımız dünyayı dönüştürmeye dair enerjimizi canlı tutmalıyız. Adalet mücadelemizi ve hakkaniyet mücadelemizi küresel bir dil oluşturarak yürütmek durumundayız. Bu konuda bizlere düşen ne varsa bu konuda yapabileceğimiz ne olursa biz burada elimizden gelen gayreti göstermeye çalışıyoruz, çalışacağız." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde alanında uzman genç gazeteci, akademisyen, sivil toplum örgütü üyeleri ve girişimcilerin seslerini duyurması ve fikir alışverişinde bulunulması amacıyla düzenlenen TRT World NEXT Forumu'nda konuştu.
Forumun, gençleri edilgen değil temel bir aktör, nesne değil özne olarak gören bir yaklaşımı olduğunu belirten Altun, bugünün küresel dünyasının belki en önemli kavramının belirsizlik olduğunu, belirsizlik çağında yaşandığını ve insanlığın çeşitli kaoslarla karşı karşıya kaldığını ifade etti.
Altun, bütün dünyada normlarını yitirmiş uluslararası bir düzenden bahsedildiğine işaret ederek, bu düzende kuralların ne yazık ki belgelerde kaldığını dile getirdi.
Dünyada adalet ve hakikat krizi olduğunun altını çizen Altun, "Bütün bu krizler, bütün bu yaşadığımız kaotik ortam, bütün bu belirsizlikler aslında hepimize şu soruyu sorduruyor, 'Bizi ne bekliyor? Bundan sonra hangi meydan okumalarla karşı karşıya kalacağız? Dünyamız hangi krizlere gebe? Bizler birey olarak kendimiz, ailemiz, çevremiz bu krizlerden nasıl etkilenecek?' Her birimiz, bu tarihin hızlandığı, mekanların birbirine yakınlaştığı bu dönemde bir kaotik ortamda kendimizi, çevremizi, ailemizi, ülkemizi hatta değerlerimizi korumak adına uğraş veriyoruz." diye konuştu.
Altun, bugün korumacılığın, küresel anlamda egemen değer haline geldiğini, bunu gerek küresel ve bölgesel aktörlerin ülke siyasetlerinde gerekse daha küçük ulus devletlerinin siyasetlerinde gördüklerini söyledi.
Batılı modernliğin norm kriziyle karşı karşıya kaldığını dile getiren Altun, daha önce kurumlarıyla uluslararası alanı dizayn eden Batılı modernliğin, bugün bu kurumlarıyla uluslararası düzeni şekillendiremediğine işaret etti.
Altun, İsrail'in Gazze'ye saldırısıyla ilgili, "İsrail'in Gazze'deki soykırımı karşısında hiçbir somut adım atamayan ve siyonizmin tamamen esareti altına girmiş bir uluslararası sistemle karşı karşıya kaldık. Uluslararası sistem esas itibariyle bütün seküler, bütün aydınlanmacı söylemine rağmen siyonizmin sözüm ona dini diskuruna teslim oldu. Bu dini diskur üzerinden esas itibarıyla bugün uluslararası sistemin Gazze'de yaşanan soykırımı meşrulaştırmaya çalıştığına şahit olduk." ifadelerini kullandı.
Adalet ve hakikat kriziyle afetler, diğer salgın hastalıklar, terörizm, savaşlar, ekonomik krizler, düzensiz göçler ve yabancı düşmanlığının dünyayı esaret altına aldığını belirten Altun, bu sorunlar karşısında sistematik işleyen, fonksiyonel bir uluslararası düzenin olmadığını ve düzen arayışının da bulunmadığını kaydetti.
"Hakikatten yana çok açık tavır almak durumundayız"
Altun, çelişkilerin ve belirsizliklerin belirgin hale geldiği bu dönemde, çalışmak ve üretmek zorunda olduklarını, haktan, adaletten, hakikatten yana çok açık tavır almaları gerektiğini vurguladı.
Bunlara ek olarak teknolojik devrimler yaşandığını anımsatan Altun, bu teknolojilerin varlığıyla beraber insansızlaşma ve kültürsüzleşme riskiyle karşı karşıya kaldıklarını söyledi.
Ne olursa olsun dezenformasyona müsaade etmeden iletişimden yana, gelir adaletsizliğine müsaade etmeden üretimden ve kalkınmadan yana, insansızlaşmaya, kültürsüzleşmeye müsaade etmeden teknolojik gelişmelerden yana tavır ortaya koymak durumunda olduklarının altını çizen Altun, bunun da farkındalıkla yapılması gerektiğini anlattı.
"İletişimin ötekisi sessizlik değil, gürültüdür"
İletişim Başkanı Altun, gençlerin teknolojiyle daha yoğun muhatap olduğu belirterek, şöyle devam etti:
"Baktığımızda, en başından sanayi devriminden, bugün yapay zeka devrimine kadar yaşadığımız, muhatap olduğumuz bütün teknolojik devrimler, toplumların hayatına çok önemli katkılar yapan unsurlar. Fakat aynı zamanda bu teknolojiler küresel anlamda adaletsizliği ve yine küresel anlamda hakikat krizini derinleştiren unsurlara dönüşmüş durumda. Biz nasıl ki bir teknofili, yani teknoloji seviciliği yapmayacaksak, elbette teknofobi, yani bir teknoloji korkusu içerisinde de yaşamayacağız. Çünkü teknofili de teknofobi de bu anlamda teknolojik determinizmin, yani teknolojinin, kültürlerin ve insanların üstünde olduğu ve onları her halükarda, her şartta belirlediği yaklaşımının birer ürünüdür. Hayır, biz insanlığı, kültürü savunacağız ve teknoloji karşısında insansızlaşmayı ve kültürsüzleşmeyi ne olursa olsun reddedeceğiz. Kültüre inanacağız, insana inanacağız ve sadeliğin gücüne inanacağız. Çünkü hepinizin malumudur, iletişimin aslında ötekisi sessizlik değildir. İletişimin ötekisi gürültüdür. Bu gürültülü ortamda bizler sağlıklı bir iletişim için gerçek diyalog zeminleri için ne olursa olsun insana, kültüre ve sadeliğin gücüne inanacağız, güveneceğiz. Her şeyden önce burada biz, hakikat ve adalet namına bunu yapacağız."
Dünyadaki sistemlerin her şeyden önce gençleri birer hedef, ideolojilerini yayacak nesneler olarak gördüğünü belirten Altun, "Ürettiklerini tüketecek, sorgulamadan daha fazla tüketecek müşteriler olarak gördü. Aslında ikincil unsurlar, pasif nesneler olarak varsaydı. Bunu reddetmeliyiz. Her şeyden önce bu uluslararası aksak sistemin önümüze koyduklarını sorgusuz tüketen genç formasyonunu kabul etmemeliyiz ve etmediğinizi görüyorum." şeklinde konuştu.
Altun, bunların gençlerin adalet, hakkaniyet, sadelik, heyecan, hayret ve merhamet duygularıyla kayıtlı olan yapısını, aslında onları hak ve adalet mücadelesinde daha direngen, daha güçlü bir toplum kesimi haline getirdiğini kaydetti.
Bunun Türkiye'de 15 Temmuz 2016'da görüldüğünü dile getiren Altun, şöyle konuştu:
"15 Temmuz'da silahlı kuvvetlerin içine sızmış bir terör örgütü Türkiye'de darbe yapmaya kalktı. Bu darbeyi gençler başta olmak üzere, Türkiye'de toplum, sivil insanlar bastırdı ve başarısız olmasını sağladı. Elbette Cumhurbaşkanı'mızın oradaki dirayetli tutumu ve öncelikle bunun altını özellikle vurguluyorum, gençlerin gösterdiği güçlü tepkiyle birlikte bu darbe başarısızlığa uğradı. Türkiye'de bugün demokratik bir süreç işlemeye devam ediyorsa Türkiye'de bugün Türkiye Yüzyılı diyerek birçok kazanımdan bahsediyorsak o gün orada; ki gençlerimiz de şehit oldular, Allah rahmet eylesin, onların sayesindedir."
"Gençlerin merhametine, adalet duygusuna ve direncine ihtiyacımız var"
Altun, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yine bugün bütün dünyada gördüğümüz üzere, İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırıma gençlerin verdiği, vermeye devam ettiği mesajlar, gerçekten gençlerin merhametini, gençlerin hakikati en çıplak şekliyle gören yaklaşımını, adaletli tutumunu ortaya koyan bir yaklaşım. Bu nedenle biz bu enerjiye güvenmeliyiz.
Bugün içinde olduğumuz dünyada gençlerin merhametine, sadeliğine, adalet duygusuna ve direncine ihtiyacımız var. Bu dünyada bu gençlerin, sizlerin küresel anlam işbirliğine ihtiyacımız var. Açık ve samimi diyaloğunuza, göz hizasında ilişkiler kurmanıza ihtiyacımız var. Sizlerin uluslararası alandaki sivil inisiyatiflerde var olmanıza ihtiyacımız var. İnsanlık olarak buna ihtiyacımız var. Küresel sömürü düzenine karşı bir güç oluşturmanıza, diğer taraftan yabancı düşmanlığına, ırkçılığa karşı, bütün dünyada ortak bir şekilde ses vermenize insanlık olarak ihtiyacımız var."
Aydınlanmacı aklın kibrinin, modern dönemde yıkımlar, savaşlar ve ağır tahribatlar ürettiğini belirten Altun, "Bugün tahribatların hala biz faturasını ödüyoruz. Yeni ve ağır tahribatların yine bugün gerek Karadeniz'de gerek Orta Doğu'da izleriyle karşı karşıyayız. Bunlara karşı direngen olmalıyız. Yaşadığımız dünyayı dönüştürmeye dair enerjimizi canlı tutmalıyız. Adalet mücadelemizi ve hakkaniyet mücadelemizi küresel bir dil oluşturarak yürütmek durumundayız. Bu konuda bizlere düşen ne varsa bu konuda yapabileceğimiz ne olursa biz burada elimizden gelen gayreti göstermeye çalışıyoruz, çalışacağız." şeklinde konuştu.