Ziraat Katılım Genel Müdürü Metin Özdemir: 'Tüm finansal kiralama sektörünün lideri konumundayız'
Özdemir, İstanbul Finans Merkezinin katkılarıyla hazırlanan Anadolu Ajansı (AA) Finans Masası'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak soruları yanıtladı.
Katılım bankacılığının Türkiye'de 40 yılı aşkın bir süredir yapılmakta olduğunu anlatan Özdemir, özellikle 2000'li yıllardan sonra katılım bankacılığının büyümesinin hız kazandığını söyledi.
Özdemir, bugün gelinen noktada katılım bankacılığının bankacılık içinden aldığı payın yüzde 8,5'i aştığına dikkati çekerek, "2000'li yılların başlarında bu oran yüzde 2,5'lerdeydi. O yıllardan sonra yapılan düzenlemeler sektörün önünü açtı ve hızlı bir büyüme trendine girdi. Ziraat Katılım ailesi olarak biz bu sektöre 2015'te dahil olduk. 2015'ten itibaren de kamunun bu sektöre girmesiyle birlikte bu büyümenin biraz daha ivme kazandığını görüyoruz. 2000'li yıllarda sektörden aldığımız pay yüzde 2,5'lardaydı. 2015'te kamunun ilk katılım bankası olarak Ziraat Katılım faaliyete başladığında bu oran 4,5'lere gelmişti. 15 yılda aşağı yukarı ikiye katlanmış" diye konuştu.
Gelecek 5 yıllık süreçte de katılım bankacılığının payının yine ikiye katlanarak yüzde 20'leri aşacağına inandıklarını dile getiren Özdemir, sektöre sürekli yeni oyuncuların da girdiğini belirtti
Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz sektöre dahil olduğumuzda 4'üncü bankaydık. Akabinde iki kamu katılım bankası daha faaliyete başladı. Uzun yıllar, bu 10 yıllık süreç içinde belki ilk yarısını 5 oyuncu ile tamamladık ama ikinci 5 yılda yeni oyuncular hızla dahil olmaya başladı. Dijital katılım bankalarımız, Türkiye'nin ilk dijital bankaları katılım bankaları olmuş oldu. Yeni faaliyete geçmek için iznini almış olan katılım bankalarımız hazırlık süreçlerini devam ettiriyorlar. Yani önümüzdeki dönemde de yeni katılım bankalarımız hayata geçecek ve sektörün büyümesine önemli katkılar da bulunacağına inanıyoruz. Bizim hedefimiz tabiİ ki ilk etapta yüzde 15'e ulaşmak, ondan sonra da sektörü yüzde 25-30'lara taşıyabilmek. Ben az önce de söylediğim gibi 2030'a kadar yüzde 20 bandını aşacağımıza inanıyorum."
"Sadece katılım bankacılığı sektöründe değil, tüm finansal kiralama sektörünün lideri konumundayız"
Ziraat Katılım Genel Müdürü Özdemir, gelecek dönemde hedeflerine değinerek, bankanın sektörün en önemli ihtiyaçlarından birisi olduğunu ve kamunun bu alanda yatırım yapmasının sektöre güven enjekte etmesini sağladığını kaydetti.
Özdemir, bankanın kuruluşunun sektördeki rekabeti hızlandırdığına işaret ederek, şöyle devam etti:
"Ziraat Katılım'ın özellikle büyük bir finans grubunun içinden gelerek bunu yapmış olması, arkasında büyük bir tecrübeyi taşıyor olması, büyük bir güveni toplum nezdindeki marka değerini taşıyor olması sektöre çok büyük bir ivme kazandırdı. Sektöre rekabet getirmiş oldu. Bu 10 yıllık süreçte de ben öyle inanıyorum ki Ziraat Katılım ailesi olarak sektörün daha önce yapmaktan çekindiği konulara, projelere imza attık. Ekonomik olarak, reel sektöre ve kamunun ekonomi teşvikler, ekonomik desteklerini katılım bankacılığı prensipleri doğrultusunda vatandaşlarımıza ulaştırılmasını temin etmiş olduk. Özellikle salgın sürecinde devletimizin çok büyük destekleri oldu vatandaşımıza. Bunlara katılım bankası olarak biz de destek vermiş olduk. Bu 10 yıllık süreçte geldiğimiz noktada katılım bankacılığında sektörün ikinci büyük bankası olma başarısını elde etmiş olduk. Tüm bankacılık sektöründe de 12'nci sıraya gelmiş olduk."
Markanın verdiği gücü uluslararası piyasalarda da bu gücü kullandıklarını anlatan Özdemir, çıkmış oldukları uluslararası sukuk ihraçlarında talebin çok üzerinde ilgi gördüklerini bildirdi.
Özdemir, "Görüşmelerimizde uluslararası bankalarla, fon kuruluşlarıyla, yatırımcılarla görüşmelerimizde bankamıza olan ilginin üst seviyede olduğuna şahitlik ediyoruz. Markanın bize vermiş olduğu güçle, kamunun, devletimizin vermiş olduğu bu güçle, üzerimize düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirdiğimize inanıyorum. Güzel işlere imza attığımıza inanıyorum. Sektöre, insan kaynağı kazandırmak açısından da bankamız hakikaten şu ana kadar yeni mezun arkadaşlarımızı özellikle katılım bankacılığı sektörüne katmaya gayret sarf ediyoruz. Onların bu alana ilgi duymasına da vesile oluyoruz. Ben Ziraat Katılım ailesi olarak faaliyete başladığımız günden itibaren rutin işlerimizin dışında farklı işler de yapma gayretinde olduk hep sürekli" şeklinde konuştu.
Banka olarak, özellikle finansal kiralama alanında şu an sektörün lideri konumuna gelmiş durumda olduklarını vurgulayan Özdemir, "Sadece katılım bankacılığı sektöründe değil, tüm finansal kiralama sektörünün lideri konumundayız. Bu bizim için çok anlamlı, kıymetli bir ürün oldu. Bunu da biz sürekli ön plana çıkartıyoruz. Bu anlamda liderliğimizi devam ettirmeye çalışıyoruz. 2023 yılı itibariyle de tarımsal sübvansiyonlu kredilerin katılım bankacılık prensipleri doğrultusunda vatandaşlarımıza, çiftçilerimize ulaştırılması vazifesini de üstlenmiş durumdayız. Orada da hızlı bir gelişim gösteriyoruz" ifadelerini kullandı.
"Bu ürün katılım bankalarının ve katılım hassasiyeti olan müşterilerin uzun yıllardır beklediği bir üründü"
Metin Özdemir, Hazine ve Maliye Bakanlığı desteğiyle ihracatçılar ve katılım hassasiyeti olan firmaların uygun şartlarda finansmanı erişim imkanlarını artırmak amacıyla yeni destek paketleri uygulamasına değinerek, bu ürünün katılım bankalarının ve katılım hassasiyeti olan müşterilerin uzun yıllardır beklediği bir ürün olduğunu belirtti.
Özdemir, Türk Eximbank tarafıyla yapmış oldukları işbirliği, karşılıklı görüşmelerin bu ürünü katılım bankacılık prensipleri doğrultusunda vatandaşlara, firmalara sunma imkanı tanıdığını ve hızlı bir şekilde de yol almaya başladıklarını anlattı.
Her alanda devletin birtakım teşvikleri olduğunu aktaran Özdemir, "Özellikle ihracat Türkiye için çok kıymetli, çok önemli bir alan. Bu alanda da katılım hassasiyeti olan müşterilerimizin bu ürüne ulaşabilmeleri çok kıymetli bir çalışma oldu. Bununla birlikte katılım bankalarımız, ihracat destekli kredilerini müşterilerine ulaştırıyorlar. Tabii burada belli şartlara haiz olmak gerekli. Vatandaşların, firmalarımızın bunlara ulaşmak için birtakım kolaylıklar, süreçlerle alakalı birtakım kolaylıklar da bu geliştirmeler, bu kullanımlar neticesinde kendini geliştiriyor. Bu alanda hem bankamızın hem de katılım bankalarımızın, Katılım Bankaları Birliğimizin önemli adımları oluyor. Firmalarımız bu ürüne ulaşabilmelerini sağlamak için süreçlerimizi mümkün olduğunca dijitalleştirmeye çalışıyoruz. Onların bilgi belge temini ve bizlere ulaştırmalarını kolaylaştırmaya çalışıyoruz" açıklamasında bulundu.
Özdemir, bu süreçte hem Türk Eximbank hem de Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafındaki muhataplarla bir araya gelerek eksiklikleri gidermeye çalıştıklarını belirtti.
Katılım bankacılığının daha çok KOBİ'lere hizmet eden bir sektör olduğunu kaydeden Özdemir, "KOBİ'lerimiz de ihracat anlamında çok hareketli, çok dinamik. Bu ürünü çok kullanmak istediklerini bize yıllardır iletiyorlardı. Bu anlamda da böyle bir ürünün hayata geçmiş olması onlar için de çok büyük bir avantaj oluşturmuş oldu. Bu alanın daha da gelişeceğine inanıyorum. Süreçlerimizin daha hızlı ve kolay bir şekilde vatandaşlarımızın firmalarımızın kullanımını sağlayacağına, geliştireceğine göreceğiz. Bu anlamda hazine destekli, ihracat desteklerimiz, teşviklerimiz çok yeni başlamış olmamıza rağmen hemen hemen bize tahsis edilen limitlerin yarısını doldurmuş durumdayız. Yani çok hızlı bir şekilde bir gelişim gösteriyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
"Önümüzdeki yılın ilk yarısında bu izin süreçlerini tamamlayarak borsada gong çalmak hedefindeyiz"
Özdemir, Ziraat Katılım'ın halka arz sürecine ilişkin, halka arzı ilk defa geçen yıl Anadolu Ajansı aracılığıyla gündeme getirdiklerini anımsattı.
O günden bugüne yapmış oldukları hazırlıklar neticesinde geçen ay esas sözleşmede bir takım değişiklikler yapmaları gerektiklerini belirten Özdemir, "Kayıtlı sermayeye geçmemiz gerekiyor. Bu anlamda gerekli başvurularımızı yapmış olduk. Süreci resmen başlatmış olduk. Bundan sonraki aşamalarda SPK'nın, gerek BDDK'nın bu süreçlerle alakalı izinlerini tamamlayacağız. Hedefimiz önümüzdeki yılın ilk yarısında bu izin süreçlerini tamamlayarak borsada gong çalmak hedefindeyiz" diye konuştu.
Özdemir, bunun kendilerine ne kazandıracağına değinerek, katılım bankalarının büyümesinin önündeki en büyük engellerden birisinin sermaye olduğunu vurguladı.
Halk arzdan elde edecekleri fonu tamamen sermayeye katarak, güçlendirerek ve büyüterek reel ekonomiye daha fazla destek olabilme imkanını yakalamış olacaklarını kaydeden Özdemir, "Böylelikle hem Ziraat Katılım ailesini büyütmüş olacağız hem de katılım finans sektörünün genişlemesine, büyümesine önemli bir destek sağlamış olacağız. Tabii şu an Borsa İstanbul'da bildiğim kadarıyla bir tane katılım bankamız işlem görmekte. Hem kamunun bir parçası olarak hem de katılım finansının bir parçası olarak ikinci bir oyuncu olarak borsada yerimizi alacağız. Vatandaşlarımızın katılım finans sektörüne yatırım yapmalarına oradan bizim kazançlarımızı katılım finans camiasının kazançlarını paylaşma imkanına kavuşmuş olacağız. Zaten bizim Ziraat Katılım ailesinin mottosu 'paylaştıkça daha fazlası' diyoruz. Biz de inşallah bu emeklerimizi, kazançlarımızı vatandaşlarımızla paylaşmayı ümit ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Katılım bankacılığının birçok düzenlemeye tabi olduğunu ifade eden Özdemir, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından birçok düzenlemelere sahip olduğunu söyledi.
Özdemir, katılım bankacılığının içinden doğduğu bir değerler sistemi olduğunu, bunun yaptıkları işleri sınırlandırdığını söyledi.
Yurt içinde kendi aralarında dayanışmak, vatandaşların bu alana ilgisini arttırmak gibi görevlere sahip olduklarını belirten Özdemir, yurt dışında katılım finans prensipleri doğrultusunda yatırım yapmak isteyen veya yatırımlarını değerlendirmek isteyen büyük bir kitlenin olduğunu aktardı.
Özdemir, bu kitleyi de katılım finans sistemi ile tanıştırmak gibi bir vazifeleri olduğunu anlatarak, sözlerine şöyle devam etti:
"Dünyada da katılım finans sektörü hızlı şekilde büyüyor. Şu an bu büyüklük 4,5-5 trilyon dolar civarına ulaşmış durumda. Önümüzde kısa bir süre içinde bunun 7,5-8 trilyon dolara ulaşacağını tahmin ediyoruz. Özellikle Körfez Bölgesi'nde petrol fiyatlarının da etkisiyle ortaya çıkan bir nakit gücü var. (Körfez ülkeleri) Bunlar bu güçlerini, bu imkanlarını hem kendi ülkelerinde hem dünyada değerlendirmek istiyor. Kendi bölgelerinde, ülkelerinde bu kısıtlı doğrusu. Dolayısıyla gelişmekte olan özellikle Müslüman ülkelerde katılım finans enstrümanlarında bunları değerlendirmek gibi bir hedefleri var. Bu anlamda Türkiye çok büyük bir imkan sunuyor onlara. Gelişmekte olan bir ülkeyiz. Yatırımlarımız sürekli artıyor. Hem özel hem kamu sektöründe yatırımlarımız devam ediyor. Dolayısıyla dinamik bir ülkeyiz. Katılım finans imkanlarını ülkemize taşıma imkanımız var."
"Katılım finans çalışmalarımızı medeniyet mücadelelerimizin bir parçası olarak görüyoruz"
Özdemir, Türkiye'nin katılım bankacılığının 1980'li yıllara dayandığını anımsatarak, 40 yıllık bir geçmişten çok daha derin bir geçmişin olduğunu aktardı.
Bu geçmişin para vakıflarına kadar dayandırılabileceğini ifade eden Özdemir, "Büyük bir medeniyetin bir parçasıyız. Biz de bu katılım finans çalışmalarımızı bu medeniyet mücadelelerimizin bir parçası olarak görüyoruz" dedi.
Özdemir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın her konuşmasında İFM'nin aynı zamanda İslami finansın da bir merkezi olması hedefini sektöre ilettiğini hatırlatarak, bunun kendilerini motive ettiğini söyledi.
"Ziraat Katılım ailesi olarak yaptıkları görüşmelerde ve uluslararası ziyaretlerde teveccüh gördüklerini" anlatan Özdemir, şunları kaydetti:
"Orta Asya, Orta Doğu, Balkanlar ve Afrika özellikle. Türkiye'den, Ziraat Katılım ailesinden ve muhtemeldir ki diğer katılım bankalarımızdan da kendi ülkelerinde branşlar açarak, şubeleri açarak katılım finansının örneklerini kendi ülkelerinde de görmek istiyor, yaşamak istiyor. Özellikle Orta Asya, Türk cumhuriyetlerimiz, Afrika ülkeleri bize sık sık bu tür taleplere geliyor. İstanbul doğal olarak dünyanın merkezi, dünyanın başşehri. Bunun da bizden beklenmesi gayet doğal. Bu anlamda İstanbul Finans Merkezinin imkanları, teknik altyapısı, hem ülkemize hem de dünyaya hizmet verebilecek kapasitede, kalitede. Bunu iyi değerlendirmemiz gerekiyor."
"Afrika'daki ilk Türk bankası olarak Sudan ve Somali'de şubeler açtık"
Özdemir, İstanbul Finans Merkezinin sadece bir inşaat projesi olarak düşünülmemesi gerektiğini belirterek, bunun içinin doldurulması gerektiğini kaydetti.
Katılım finans oyuncuları olarak en büyük vazifelerinden birisinin bu olduğunu aktaran Özdemir, "Katılım finansın bölgesel bir güç olarak, dünya üzerinde bir güç olarak ortaya çıkmasında İstanbul Finans Merkezimizin önemli katkıda bulunacağına inanıyorum" dedi.
Özdemir, İFM'ye geçtikten sonra faaliyetlerini bir arada yapabilme imkanına kavuştuklarını kaydederek, hem mimari hem de içeriğinin doldurulması açısından çok kıymetli bir proje olduğunu söyledi.
İFM'nin yeni oyuncuların katılım finans sektörüne gelmesinde önemli katkılarının bulunduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uluslararası oyunculara da ülkemizde katılım finans alanında kendi branşlarını oluşturma imkanı sunulacak. İnşallah tam kapasite ile çalışmaya başladıktan sonra da hem dünyaya hem Türkiye'mize hem de dünyamıza katılım finans camiasına insan kaynağı yetiştirme açısından da çok büyük bir destek vereceğine inanıyorum. Bu alan hızlı bir şekilde gelişiyor. Hem Türkiye'mizde yeni oyuncular aramızda katılıyor hem de dünyada böyle bir talep var. Biz tabii Ziraat Katılım olarak buna cevap vermeye gayret sarf ediyoruz. Bu anlamda Afrika'daki ilk Türk bankası olarak Sudan ve Somali'de şubeler açtık. Tabii diğer Afrika ülkelerinden de bize ciddi anlamda talepler gelmeye başladı. Oradaki büyükelçilerimiz sağ olsunlar kendi ülkelerinde de şubeler açmamızı istiyorlar. Tabii bu işte arkamızdaki bu ekosistemin giderek güçlenmesiyle onun dünyaya yansıması olarak görebiliriz"
Özdemir, sektöre katılmak üzere olan, faaliyet iznini almış veya kendi içinde hazırlık çalışmalarına devam eden, hem dijital hem de şubeli bankacılık yapacak oyuncuların bulunduğunu ifade ederek, katılım finansı sadece banka, bankacılık olarak düşünmemek gerektiğini dile getirdi.
Tasarruf finans kuruluşlarının da bir düzenlemeye sahip olduğunu aktaran Özdemir, BDDK'nin oraya da bir nizam getirmiş olduğunu, vatandaşların mağdur olmalarının önüne geçecek birtakım düzenlemeler yapıldığını belirtti.
Yapılacak düzenlemeler, uygulamalar ve geliştirilecek olan ürünlere dönük olarak katılım finans kuruluşlarının ihtiyaç duydukları düzenlemelerin düzenleyici mekanizmalar tarafından geliştirilmesinin temin edildiğini ifade eden Özdemir, bu mekanizmaların bankacılık sektörünün kullanmış olduğu birtakım ürünlerin de katılım finansa uygun hale getirilmesiyle alakalı önemli işlevler görmeye başladığını söyledi.
"2026, katılım bankacılığı ve Türkiye ekonomisi için önemli bir yıl olacak"
Özdemir, geçmişte yasal anlamda muhatap bulamazken artık bu düzenlemeleri oturttuklarını kaydederek, "2026, katılım bankacılığı ve Türkiye ekonomisi için önemli bir yıl olacak diye düşünüyorum" dedi.
İki yıldır mücadele edilen enflasyonun önemli oranda düşeceğine inandıklarını anlatan Özdemir, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Enflasyonun düşmesiyle ekonomik hareketliliğin canlanacağına, piyasada uygulanan kar payı, faiz oranlarının hızlı şekilde düşerek yatırımların önünün açılacağına inanıyoruz. Biz aslında katılım bankaları olarak 2025 yılında yüzde 10'luk barajı (katılım bankalarının genel bankacılık içindeki payı) aşmayı hedeflemekteydik. Son iki yılda uygulanan ekonomik politikalar ve Merkez Bankası'nın birtakım sınırlandırmaları sebebiyle bu tempomuzu biraz düşürmek durumunda kaldık ama payımızı muhafaza ettik. Bu anlamda bir genişleme ve sınırlandırılmaların ortadan kalkmasından sonra da hızlı bir şekilde bu aradaki farkı kapatacağımıza inanıyorum. Bu anlamda yüzde 10'luk barajı 2026'da geçeceğimize inanıyorum. Hem bizim gayretimiz, biriken enerjimiz diyelim hem de bize katılacak olan yeni oyuncuların da gayretiyle bu barajı aşacağımıza inanıyorum."
Özdemir, yeni katılan oyuncuların aslında birçoğunun 2020 yılından sonra, son 2-3 yılda katılım finans sektörüne dahil olduklarını vurgulayarak, onların katkısını alabilmeleri için biraz zamana ihtiyaç olacağını söyledi.
Yeni kuruluşların, kuruluş aşamalarında hem şubeleşme hem insan kaynağı geliştirme noktasında biraz daha o yönlere kendilerini verdiklerini ifade ederek, bu anlamda bu kuruluşların 2-3 yıl sonrasında sektöre katkılarının çok daha fazla olacağına inandığını dile getirdi.
Özdemir, gelecek yıldan itibaren bu katkıları somut olarak göreceklerini düşündüklerini kaydederek, "2026'da katılım finans sektörü olarak ümitliyiz. Bu anlamda sektörümüzün hızlı bir büyüme trendine gireceğine inanıyorum" dedi.
Sürdürülebilirlik kavramı içindeki iklim anlaşmaları, çevre ve insan sağlığı konularının katılım finansa uzak bir terim olmadığını dile getiren Özdemir, katılım finans prensiplerinin insan sağlığına zarar verecek işlere girilmesini engellediğini ifade etti.
Özdemir, danışma kurullarının bu tür işlere yatırım yapılmasını engellediğini, çevre sağlığına zarar verecek yatırımlara finansman sağlanmasının danışma kurulları tarafından önlendiğini söyledi.
Dünyada buna dönük birtakım çalışmalar yapıldığını belirten Özdemir, "Bu alana odaklanmamız isteniyor. Oysa biz katılım finans değerlerine inanan Müslüman camia diyelim, bu anlamda belki dünyada iklim krizi oluşturabilecek faaliyetlere en az katkıda bulunan ülkeler, toplumlarız" dedi.
Özdemir, gelişmiş ülkelerin çevre ve insan sağlığı açısından oluşturduğu tahribatın çok daha büyük olduğunu belirterek şöyle devam etti:
"Onların kendi aralarında böyle bir düzenleme yapmış olmaları aslında sevindirici bir şey. Biz de zaten uymakta olduğumuz düzenlemelere uyuyoruz. Çünkü dünya ticaretine, dış ticarete entegre olabilmemiz için bu düzenlenmelerin getirmiş olduğu kuralları, regülasyona tabi tutarak tüm standartlar doğrultusunda firmaların, müşterilerimizin uymasını temin etmemiz gerekiyor. Çünkü buna birtakım, yani bunu biz gönüllü olarak, yapıyorduk ama artık bunlara birtakım cezalar da getirilmeye başlandı. Dolayısıyla müşterilerimizin zarar görmemeleri için bu düzenlemelere uymalarını temin etmemiz, onları bu anlamda yönlendirmemiz gerekiyor. Bunları teşvik etmek amacıyla da uluslararası finans piyasalarında sürdürülebilirlik çalışmalarına, sektörlerine yatırım yapıldığı takdirde daha uygun finansman temin etme imkanına da sahip oluyoruz."
Özdemir, katılım bankalarının yeşil sukuk ihraç etmeye başladığını dile getirerek, elde edilen finansmanı bu anlamda iklim kanunlarına uygun yatırımlarda kullandırmaya, daha uygun oranlarda, daha uygun maliyetlerde kullandırmaya başladıklarını ifade etti.
Sürdürülebilirlik konusuna, konuşulmaya başlandığı ilk andan itibaren ilgi duyduklarını söyleyen Özdemir, bir mecburiyet gelmeden sürdürülebilirlik çalışmalarına başladıklarını dile getirdi.
Bu doğrultuda ilk strateji belgesini 2021'de ilan ettiklerini belirten Özdemir, "Daha sonra da Çevre Şehircilik Bakanlığı koordinasyonunda çeşitli kurum ve kuruluşlarımızın katkılarıyla oluşturulmuş düzenlemeler somut hale gelince, biz o strateji belgemizi bu yeni düzenlemelere uygun hale getirdik 2023 yılında" diye konuştu.
Özdemir, bu strateji doğrultusunda çalışmalarını sürdürdüklerini, firmalara ve müşterilere sürdürülebilirlikle ilgili yön vermeye gayret ettiklerini söyledi. Özdemir, gerek elektrikli araç kullanımı noktasında gerekse elektrik sarfiyatının tasarruflu hale getirilmesi noktasında bazı tedbirler almaya başladıklarını ifade etti.
"Atıklarımızı sınıflandırarak geri dönüşüme dönme fırsatı tanıyoruz"
Metin Özdemir, Sıfır Atık Projesi'ne geçen ilk katılım bankası olduklarını belirterek, "Bu projeye ilk çıktığı günden itibaren destek veriyoruz ve tüm şube ve genel müdürlük birimlerimizde Sıfır Atık Projesi muvacehesinde atıklarımızı sınıflandırarak geri dönüşüme dönmesine imkan, fırsat tanıyoruz" dedi.
Katılım finansın dünyada da geliştiğini ve ülkelerin kendi standartlarını oluşturmaya çalıştığını ifade eden Özdemir, bu çalışmaların ana odak noktalarından birinin İslam Kalkınma Bankasının etrafında oluşan kuruluşlar olduğunu belirtti. Bu kuruluşlarla da ilişkileri mümkün olduğunca geliştirmeye çalıştıklarını söyleyen Özdemir, sürekli etkileşim içinde olduklarını dile getirdi.
Bu etkileşimi çok kıymetli bulduğunu belirten Özdemir, şunları ifade etti:
"Tabii biz İstanbul Finans Merkezi'nde de böyle bir odağın oluşmasını arzu ediyoruz ama Türkiye olarak bizim katılım finans standartlarına ve kendi işleyişimize dönük uygulamalar geliştirirken örnek aldığımız daha önce uygulamalar var. İşte uzak Asya'da Malezya bu konuda hakikaten ciddi güzel çalışmaları var. Körfez bölgesinde güzel çalışmalar var. Geçmişten beri yapılan birtakım düzenlemeler var. Buralardan esinleniyoruz muhakkak ama kendimize özgü bir katılım finans iklimi oluşturmaya da gayret sarf ediyoruz."
"Yurt içi ve dışında sektörün büyümesi için elimizden geleni yapacağız"
Ziraat Katılım Genel Müdürü Özdemir, Türkiye'de uygulanan katılım finans modelinin İFM'ye ve Türkiye'ye özgü bir model olmasını önemsediklerini belirtti.
Bu anlamda dış dünyaya gözlerini kapatmayacaklarını dile getiren Özdemir, buralardan da istifade edeceklerini söyledi.
Özdemir, katılım finans prensipleri doğrultusunda çalışan bölgesel banka ve kuruluşlarla sık sık bir araya geldiklerini ifade ederek, "Onlarla toplantılar yapıyoruz. Özellikle, eğer uluslararası piyasaya çıkartacağımız bir sukuk ihraç sürecimiz varsa, bu anlamda o bizim için de önemli bir iş oluyor, bahane oluyor. Bu firmalarla, bu bankalarla, finans kuruluşlarıyla, yatırımcılarla irtibatta bulunuyoruz" diye konuştu.
Özdemir, "Ziraat" markasının verdiği güç ve Bankanın 10 yılda hızlı bir şekilde geldiği konumun, yurt dışındaki kuruluşlarca takip ve takdir edildiğini, Ziraat Katılım ailesi için önemli bir intiba bulunduğunu söyledi.
Ziraat Katılım'ın marka değerinin tüm dünyaya yayıldığını belirten Özdemir, özellikle Orta Doğu ve Afrika bölgesinde katılım finansa ilgi duyan ülkelerde ve katılım finansının gelişmesini arzu eden diğer ülkelerde bu misyonu sürdürmek istediklerini vurguladı.
Afrika'daki ilk Türk bankası olma ünvanını elde ettiklerini dile getiren Özdemir, "Sudan ve Somali'deki şubelerimizle hakikaten o bölgedeki Türk müşterilerimizin ve yerli müşterilerin dünyaya açılmasında, para transferlerinin kolaylaşmasında çok büyük bir rol almaya başladık" dedi.
Oradaki faaliyetlere yönelik ciddi anlamda bir memnuniyet oluştuğunu söyleyen Özdemir, gelecekte Ziraat Katılım ailesi olarak hem yurt içinde hem yurt dışında sektörün büyümesi için ellerinden gelen gayreti sarf edeceklerini belirtti.
"Kar-zarar ortaklıklarının tarıma taşınmasına öncülük yapmak istiyoruz"
Metin Özdemir, sağladıkları tarımsal desteklere değinirken de tarım denilince akla ilk olarak "Ziraat"in geldiğini ifade etti. Özdemir, "Biz de katılım finans prensipleri doğrultusunda 2023 Şubat'tan itibaren Cumhurbaşkanı'mızın kararnameyi imzalamasından sonra devletimizin bu teşviklerini, bu imkanlarını katılım hassasiyeti olan özellikle vatandaşlarımıza sunmaya başladık" dedi.
Yıllardır bu imkanların vatandaşlara ve çiftçilere sunulduğunu ama katılım hassasiyeti olup bu imkanlardan faydalanamayan müşterilerin de bulunduğunu dile getiren Özdemir, bu anlamda önemli bir açığı kapattıklarını ifade etti.
Bu noktada malzeme ve birtakım ihtiyaçların teminiyle alakalı olarak "murabaha" ürününün sık sık kullanıldığını söyleyen Özdemir, "Ama bunun dışında makine teçhizat alımlarında finansal kiralama, leasing ürünümüzü de kullandırıyoruz. Bunların haricinde bizden özellikle kooperatifçiliğin geliştirilmesi, mudaraba ve müşaraka dediğimiz kar zarar ortaklıklarının geliştirilmesi noktasında talepler var. Dünyada ve Türkiye'de kar zarar ortaklıklarının geliştirilmesi bekleniyor" diye konuştu.
Bu anlamda kendileri tarafından projelere imza atılmasının beklendiğini belirten Özdemir, değişik alanlarda bu açıdan kar-zarar ortaklıkları yaptıklarını ve bir kısmını sonlandırdıklarını söyledi.
Özdemir, devam eden kar-zarar ortaklıklarının bulunduğunu, bu konuda tecrübeli olduklarını ifade etti.
Tarımsal üretim ve hayvancılık gibi konularda da kar-zarar ortaklıkları yapmayı istediklerini dile getiren Özdemir, şu ana kadar böyle proje ortaklığı yapabilecekleri bir durumun gelişmediğini belirtti.
Örtü altı üretimin bu işe uygun olduğunu söyleyen Özdemir, şunları kaydetti:
"Seracılık, özellikle seralardaki domates üretimi ülkemizde çok yaygın ve ihracatı olan bir ürün. Bu anlamda ülkemiz ihracatına, ekonomisine ciddi bir katkı sağlıyor. Biz de böyle bir projeyle kar-zarar ortaklıklarının tarıma taşınmasına öncülük yapmak istiyoruz. Bu bizim için bir ideal olacak. En kısa sürede bunu gerçekleştirmek arzusundayız. Tarımsal üretime de böyle bir destek vermiş olacağız. Sadece sübvansiyonlu bir kredi kullandırmak değil, değişik ürünlerle de bu alanı desteklemiş olacağız."
