ru24.pro
World News
Февраль
2025
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22
23
24
25
26
27
28

‘Rejim artıkları’ dağlarda: İstikrarsızlık için faaliyet gösteriyorlar

0

Savaşın hayalet şehre çevirdiği, Suriye’nin iki ana kara yolunun kavşak noktasındaki stratejik önem sahip Serakib’den gün batımına yakın ayrıldık. Serakib’den sonra hafif güneybatıya meyleden M5 yolu üzerinden Şam’a 306 kilometre yolumuz vardı ve tahminen dört saate kadar Şam’da olmalı idik. Ama, yolun her zaman sürprizlere gebe olduğunu bilecek kadar da tecrübe sahibi idik. M5 yolu bizdeki bölünmüş yollar gibi, fazla tahrip olmamış bir kara yolu idi. Dolaştığımız birçok bölgede de bölünmüş yollar gördük.


YIKIM YOLU

Yolda ilerledikçe yolun iki tarafında terkedilmiş ve hayalet şehre dönmüş yerleşimlerin yanından geçiyorduk. Maarratun Numan, Han Şeyhun üzerinden Morek kasabasına kadar 60 kilometrelik bir yıkım hattından geçtik. Kasabalar ve köyler yıkılmış, sakinleri tehcir edilmişti. Gerçi, 13 yıllık savaşta Suriye’nin konut stokunun dörtte biri yıkılmıştı ve buralar o yıkım haritasının sadece bir bölümünü oluşturuyordu. Esed rejimi kendi halkına karşı İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yapmak istediğini yapmıştı. Hem milyonlarca vatandaşının evini başlarına yıkmış ve hem de bölgelerinden tehcir etmişti.


VERIMLI TOPRAKLAR

Türkiye'den giriş yaptığımız Hemmame bölgesinden Han Şeyhun kasabasına kadar adeta bir zeytin ağacı denizi ortasından yol almıştık. Han Şeyhun’dan sonra Hama’ya kadar da ağırlıklı olarak Suriyelilerin Halep fıstığı (Fustuk Halebi) bizim ise Antep fıstığı dediğimiz fıstık ağaçları vardı. Ülkenin çeşitli bölgelerinde de zeytin ve fıstık ağacı vardı ama zeytin ve fıstığın kalbi kuzey ve Humus’a kadar olan orta Suriye’de atıyordu. Mihmandarımız Medyen Rızk kırmızıya yakın bir renge sahip bölge topraklarının tahıl ve sebze açısından çok verimli olduğundan ve çiftçilerin topraklarından birkaç hasat aldıklarından bahsediyordu.


HAMA

Gün batarken Hama şehrinin doğusundan geçtik. Gazze’ye benzer bir şekilde direnişleri ile ünlü Hama’nın gönlümüzde ayrı bir yeri vardı. Aslında, Sünni Soykırımı olarak kavramsallaştırabileceğimiz süreç Beşşar Esed’in babası ve Esed hanedanının öncüsü Hafız Esed döneminde başlatılmıştı. 1982 yılında şehri kuşatan Suriye ordusu kendi halkını topa tutmuş, on binlerce insanın kanına girmişti. Hama katliamı ile birlikte, bir yerde, mezhepçi yönetim konsolide edilmişti. Hama özeldi, birkaç gün sonra 1982 katliamının yıl dönümü idi ve biz Hama’ya özel olarak gelecektik.


GÜVENLI YOLLAR

Doğrusunu söylemek gerekirse, seyahatin başında güvenlikle ilgili endişelerimiz vardı. Bize, bölgeyi ziyaret eden ve burada yaşayan meslektaş ve dostlarımızca uzun yolları gündüz kullanma tavsiyesi verilmişti. Gerçi bazı savaş bölgeleri ve güvenlik açısından sorunlu bölgelerden tecrübemizde bize ihtiyatlı olmayı ve bunu söylüyordu. Ama gümrük değişimi ve aynı zamanda yolumuzun biraz daha uzaması bize zaman kaybettirmiş ve yolun yarısında akşam olmuştu. Mihmandarımız Medyen Rızk’a yollardaki güvenlik durumunu sorduğumuzda güvenlikle ilgili ana yollar üzerinde fazla bir sorun olmadığını ama Tartus – Lazkiye arasındaki sahil şeridinin dağlık bölgesinde, Hama ve Humus’un kırsal bölgelerinde zaman zaman güvenlik sorunları yaşandığını söyledi.


‘REJIM ARTIKLARI’

Yönetimi ele geçiren devrimcilerin ‘Rejim artıkları’ (Fululun nizam) diye tanımladıkları eski rejimin mensuplarının dağlara kaçtıklarını ve oralarda istikrarsızlık oluşturmak için faaliyet gösterdiklerini anlattı. Suriye’de geçirdiğimiz süre içerisinde zaman zaman medyada ufak tefek silahlı eylem, adam kaçırma gibi bazı suç haberleri duyurduk ama büyük bir devrim yaşamış, görece büyük bir coğrafyada vakayı adiyeden sayılacak kadar nadirdi.


YOL KONTROLLERI YOK DENECEK KADAR AZ

Yolda dikkatimiz çeken başka bir husus ise, bu tür olağanüstü durumlarda çok sıkı olması gereken emniyet tedbirlerinin yol boyunca gözümüze çarpmaması oldu. Rejim değişikliğinin silahla gerçekleştiği ortamlarda yollarda çok sıkı arama taramalar olur ama seyahatimiz boyunca bu tür durumlarla pek karşılaşmadık. Bazı durumlarda sadece arabanın içini gözle kontrol edip ‘devam et’ diyorlardı.


RASTAN KÖPRÜSÜ

Karanlık iyice çökmüştü ve biz M5 yolu üzerinden iki saate kadar Şam’a ulaşmayı düşünüyorduk. Ama, vaktimizi alacak ve yolumuzu uzatacak başka bir engel daha çıktı. Hidroelektrik barajı ve balıkları ile ünlü Rastan’a ulaşmış ve M5 üzerinde derin bir vadinin iki ucunu birbirine bağlayan Rastan Viyadüğü'nden geçmek üzere idik ki, trafiğin servis yoluna yönlendirildiğini fark ettik. Meğerse devrimcilerin Hama’yı ele geçirip Humus’a doğru ilerlediği 6 Aralık 2024’te uçaklar tarafından vurulan köprü işte bu viyadük imiş. Daha sonra Hama’ya gelirken anladık ki, uçaklar viyadüğü tam olarak tahrip edememişler, viyadüğün Humus’tan Hama yönüne giden bölümünden geçmeye müsaade ediliyor ama Hama’dan Humus’a giden bölümü daha hasarlı olduğu için geçişe müsaade edilmiyor.


RUS UÇAKLARI MI VURDU?

Basında viyadüğü Rus uçaklarının vurduğu yer alsa da Suriyeliler bunun rejim uçakları tarafından yapıldığını söylüyor. Sebep olarak da ‘Eğer Ruslar vursaydı sağlam vururlardı, böyle yarım yamalak tahrip etmezlerdi’ diyor. Muhtemelen rejim yıldırım hızıyla ilerleyen devrimcilerde ‘Ruslar’ yanımızda algısını oluşturmak ve hızlarını yavaşlatmak için böyle bir saldırı ile psikolojik baskı oluşturmak istemişti. Ama başarılı olamamıştı.


SONUNDA ŞAM

Rastan Viyadüğü'ne giremeden servis yoluna girip barajın etrafını dolaşmamız ve Humus trafiğine girmemiz de bayağı vakit kaybettirdi. Humus trafiğinden kurtulup tekrar M5’e bağlanarak yeniden hızlı yol almaya başladık. Sonunda Şam’a ulaşmıştık. Önceden rezervasyon yaptırmadığımız ama kalmayı planladığımız, Şam’ın merkezinde sayılabilecek otele gece 22 sularında ulaştık. Resepsiyonla konuşunca bir şok da orada yaşadık. Yer yoktu.


KIZIL ALTIN

Han Şeyhun’dan sonra Hama’ya kadar ağırlıklı olarak, Suriyelilerin Halep fıstığı (Fustuk Halebi) bizim ise Antep fıstığı dediğimiz, fıstık ağaçları var. Suriyelilerin ‘Kızıl Altın’ olarak niteledikleri fıstığın başkenti olarak da Hama’nın 40 km kadar kuzeyindeki Morek kasabası biliniyor. Savaş ve 2024’e kadar ki bölünmüşlük nedeniyle istatistikler değişebilir ama, dokuz buçuk milyon adet fıstık ağacına sahip olduğu bilinen Suriye, savaştan önce, fıstık üretiminde Türkiye, İran ve Amerika Birleşik Devletleri'nin ardından dördüncü sırada yer alıyormuş ve Hama, İdlib ve Suveyda vilayetlerinde senelik 80 bin tona kadar üretim yapılıp ihraç ediliyormuş. Konu ile ilgili raporlara göre, ülkede fıstık üretimine ayrılan 170 bin dönüm arazinin dörtte biri, devam eden savaş nedeniyle zarar görmüş. Arapçada beşer, şecer, hacere (insan, ağaç ve taş) zarar verme diye bir tabir vardır, maalesef bunların hiçbiri rejimin zulmünden kurtulamadı ve zarar gördü. Esed rejimi, aynen zeytin ağaçlarına yaptığı gibi, 5 bin dönümden fazla bir alandaki fıstık ağacını yakarken, 8 bin dönüme de sahiplerinin ulaşımını engellemiş. Savaşın fıstık ağaçlarını ve üretimi oldukça olumsuz etkilediğini belirtmekte fayda var. Savaşın sona ermesiyle Suriye’de önümüzdeki yıllarda fıstık üretiminde iyi bir atılım görebiliriz.


YEŞİL ALTIN

Türkiye'den giriş yaptığımız Hemmame bölgesinden Han Şeyhun kasabasına kadar, mihmandarımızın tanımlamasıyla adeta bir zeytin ağacı denizi ortasından yol almıştık. Savaş öncesinde Suriye’nin hem zeytin ve hem de zeytinyağı üretiminde dünya ölçeğinde bir ülke olduğunu fark ediyoruz. Suriye’nin 2004'ten 2008'e kadar, yani savaş öncesinde zeytinyağı üreten ülkeler arasında küresel olarak dördüncü sırada yer aldığını, ancak savaş, bölünme ve barışı simgeleyen zeytin ağaçlarının rejim güçleri tarafından kesilmesi nedeniyle, 2018'de yedinci, 2019'da onuncu sıraya gerilediğini görüyoruz. 696 bin hektarlık bir alanda 103 milyon civarında zeytin ağacına sahip Suriye’nin zeytin rekoltesi 2024 yılında dokuz yüz doksan bin ton civarında gerçekleşmiş. 2024 zeytinyağı üretimi ise istatistiklere göre 95 bin ton civarında olmuş. Savaş öncesinde zeytinyağı üretiminin 198 bin tona kadar çıktığını söylersek, savaşın üretimi ne kadar etkilediğini daha iyi anlamış oluruz. Esed rejiminin devrilip ülkeye barış gelmesiyle birlikte zeytin ve zeytinyağı üretiminde artış olması, bunun ekonomiyi olumlu etkilemesi ve hem de önemli ölçüde tahrip edilmiş zeytin sahalarının yeniden ağaçlandırılması ve üretime kazandırılması beklenir.


İstanbul-Şam uçuşu ilk sırada yer aldı: Üç bin kişi canlı olarak izledi

Bakan Fidan'dan Şam'a çağrı: PKK/YPG'den kurtulmamıza yardımcı olmalarını bekliyoruz

Normalleşme hızla artıyor: Suriye’ye bilinç turizmi