ru24.pro
World News
Декабрь
2024
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31

Harvard’dan Turkcell’e: Bir hayalin teknolojiye dönüşen hikâyesi

0

YUNUS EMRE TOZAL


Süreyya Ciliv, yaşadığımız modern dünyanın tahmin edemediğimiz koşul ve şartlarının düzelmesinde kendisine sürekli “Ben ne yapabilirim?” diye sorarak çevresiyle iletişim halinde olan, “Yaşadığım dünyaya nasıl katkı sağlayabilirim?” arayışıyla hayatını şekillendiren önemli bilim insanlarımızdan biri. Gelin, Fırat Demirel’in Kars-Seattle arasında gidip gelen yolculuklarda kendisini dinleyerek yazdığı Süreyya Ciliv: Global İş Dünyasında Sıradışı Bir Lider kitabıyla Süreyya Ciliv’in hayatına daha yakından tanık olalım.

Süreyya Ciliv, baba tarafından Giritli bir aileden gelen Etem Bey’in, anne tarafından ise Filibe’den İstanbul’a göç eden Bulgar bir aileden gelen Müjgân Hanım’ın ilk çocuğu olarak 1958 yılında Zonguldak’ta dünyaya geliyor. Çocukluğundan itibaren gerek babasının yoğun işleri, gerek kendisinden sonra doğan kardeşleri Süleyman ve Selen ile birlikte hayatın zorlulukları karşısında anne Müjgân Hanım ve Etem Bey’in bu evliliği sürdüremeyişi ile annelerinden ayrılıyorlar. Çocuklarının eğitimini üstlenen baba Etem Bey, çocuklarına daha iyi bir eğitim almalarını sağlamak amacıyla kız kardeşi Gönenç Hanım’ın yanına Ankara’ya taşınıyor. Küçük Süreyya için elbette zorlu ama dünyayı tanımaya başladığı yıllar.


Teknolojinin birleştirici bir gücü olduğuna inanıyor

Neil Armstrong ve Buzz Aldrin’in 20 Temmuz 1969’da Ay’a ayak bastığı an, Süreyya’nın teknolojiye olan tutkusunu alevlendiren gelişmelerden. Siyah-beyaz televizyon ekranından bu tarihi olayı izleyen Ciliv, sadece Ay’a inişi değil, o anın nasıl kaydedildiğini ve dünya ile nasıl paylaşıldığını da merak ediyor. İnsanları birbirine bağlayan daha güçlü araçların mümkün olduğunu düşünen Ciliv, teknolojinin birleştirici gücüne inanıyor. Süreyya’nın bir genç olarak elektroniğe olan merakı günden güne artması, onu sınıf arkadaşı Celile ile radyo yapma hayaline kadar götürüyor. Bu hayal, yalnızca bir çocukluk hevesi olarak kalmamış; onun düşünce yapısını ve çözüm odaklı yaklaşımını şekillendiren bir adım olmuş adeta. Süreyya, küçük yaşlardan itibaren çevresini gözlemleyerek, eksikleri fark ederek ve çözüm üretmeye çalışarak büyüyen bir genç. Bir gün, çocukluk merakıyla elektroniği anlamaya çalışırken sınıf arkadaşı Celile’ye, frekanslar ve radyo dalgalarını uzun uzun anlatır. Dalgaların nasıl yayıldığını, görüntü ve sesi taşımanın teorik yollarını kendince tarif ettikten sonra heyecanla şu soruyu sorar: “Seninle radyo yapalım mı?” Bu basit soru, onun merak ve hayallerinin bir yansımasıdır.

Süreyya Ciliv’in kişisel gelişimi, sadece teknik bilgi ve meraktan ibaret değil. Kadıköy Maarif Koleji yıllarında basketbol takımında yer alması, birlikte kazanmayı ve kaybetmeyi öğrenmesi onun liderlik yeteneklerini erken yaşta geliştiren bir başka süreç Sporun kazandırdığı azim ve disiplin, eğitim hayatında da kendini göstermeye başlıyor. Matematik ve geometri konularında üstün başarılar elde etmesi, onun analitik düşünme becerilerini pekiştirmekle kalmıyor, babası Etem Bey’in, her buluşmalarında ona matematik soruları yöneltmesi ve mantık odaklı tartışmalar yapması, Süreyya’nın hayatına entelektüel açıdan disiplinli bir öğrenme alışkanlığı kazandırıyor.


Diplomasız Harvard mezunu olmak

Tabii yıllar geçiyor… Harvard Üniversitesi, birçok kişi için yalnızca bir hayal olabilirken, Süreyya Ciliv için hem bir hedef hem de ciddi bir mücadele alanıydı. Türkiye’den ABD’ye uzanan eğitim yolculuğunda, bu noktaya ulaşması hiç kolay olmamıştı. Ciliv Kadıköy Maarif Koleji’nde kazandığı disiplin ve azmi, Ankara Fen Lisesi’nde aldığı güçlü fen eğitimiyle birleştirdi. ABD’ye gidişi ise ailesinin desteği ve kendi kararlılığı sayesinde gerçekleşti. Lise yıllarında başlayan hayali, Michigan Üniversitesi’nde Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği eğitimi alarak gerçeğe dönüşmeye başladı. Buradaki başarısı ve araştırmalara olan ilgisi, onu dünyanın en prestijli okullarından biri olan Harvard Üniversitesi’ne taşıdı. Harvard’da hem akademik mükemmeliyet gereklilikleriyle hem de finansal sıkıntılarla mücadele etti. Ailesinden maddi destek almadan, okul masraflarını karşılamak ve geçimini sağlamak için farklı işlerde çalıştı. Süreyya Ciliv’in hayatındaki bu dönem, yalnızca bilgi birikimini artırdığı değil, aynı zamanda dayanıklılığını ve kararlılığını sınadığı bir süreçti.

Mezuniyetine az bir süre kala Ciliv’in karşısına bir dönüm noktası çıktı. Harvard diplomasını almak için gereken ücreti ödeyemediği için diplomasını rehin bırakmak zorunda kaldı. Bu riskli karar, onun pragmatik düşünme yeteneğini ve geleceğe olan inancını ortaya koyuyordu. Diplomasız bir şekilde ABD iş dünyasına girip kendini kanıtlama cesareti, Süreyya Ciliv’in sınırları zorlayan karakterini yansıtıyordu. Bu cesaret, yalnızca kişisel başarısını değil, aynı zamanda Türkiye’nin teknoloji ve bilgi alanındaki dönüşümüne olan katkı motivasyonunu da derinleştirdi. Harvard yıllarından öğrendiği en önemli ders, zorluklar karşısında yılmadan mücadele etmek ve her koşulda yeni fırsatlar yaratmaktı.


Turkcell’de dijital dönüşümün mimarı

Yıllar sonra Ciliv’in 2007’de Turkcell Genel Müdürü olarak göreve başladığı dönemde, Türkiye’nin teknoloji sektöründe küresel ölçekte varlık göstermesi hâlâ bir hayalden ibaretti. Ancak Ciliv, bu hayali gerçeğe dönüştürmek için yola çıktı. Görevde bulunduğu süre boyunca yalnızca Turkcell’in değil, Türkiye’nin dijital altyapısının da gelişimine öncülük etti. En büyük başarılarından biri, 3G teknolojisini Türkiye’ye getirmek ve bu teknolojiyi yaygınlaştırmaktı. Ciliv’in vizyoner liderliği sayesinde, Turkcell kısa sürede mobil iletişimde yalnızca Türkiye’de değil, dünya çapında örnek gösterilen bir şirket haline geldi. 3G’nin hayata geçirilmesiyle, milyonlarca insanın daha hızlı ve güvenilir bir iletişim altyapısına kavuşması sağlandı. Bunun yanında, Superonline projesiyle genişbant internet altyapısını güçlendiren adımları, dijitalleşmenin yalnızca bireyler için değil, kurumlar ve sektörler için de ne kadar kritik olduğunu kanıtladı. Fiber optik altyapının 2015’e kadar 32 bin kilometreye ulaştırılması, bu dönemin en dikkat çeken başarılarından biri oldu. Bu projeler, bireylerin yanı sıra işletmelerin de dijitalleşmesine katkıda bulundu. Ciliv, sadece yeni teknolojileri getirmekle kalmadı; bu teknolojilerin Türkiye’nin her bölgesine eşit şekilde ulaşmasını sağlayarak “dijital adalet” kavramını gündeme taşıdı.


Liderlik felsefesi ve ilham kaynağı

Süreyya Ciliv’in 8 yıllık görev süresi boyunca, Turkcell sadece finansal performans açısından değil, aynı zamanda Türkiye’nin dijitalleşme hikâyesindeki öncü rolüyle de unutulmaz bir dönem yaşadı. Bu başarılardan sonra 2015 yılında görevinden ayrıldığında, Turkcell’i küresel bir teknoloji markası ve Türkiye’nin en değerli şirketlerinden biri olarak bırakmayı başardı. Ciliv, Turkcell’de yalnızca teknolojik atılımlar gerçekleştiren bir lider değildi; aynı zamanda insana değer veren bir yönetim anlayışının temsilcisiydi. “Bir takım kaptanı, en zor anda mürettebatını terk etmez” felsefesini benimseyen Ciliv, çalışanlarının yeteneklerini ve potansiyellerini keşfetmeye büyük önem verdi. Liderliği boyunca ekip üyelerine verdiği destek, sadece motivasyon değil, aynı zamanda performans artışı olarak da geri döndü.Fırat Demirel iyi ki Süreyya Ciliv’in hayatını kitaplaştırmış; onun sayesinde, yalnızca bir liderin başarılarını değil, aynı zamanda kararlılığın, yenilikçiliğin ve cesaretin insan hayatını nasıl dönüştürebileceğini öğreniyoruz. Ciliv’in hikâyesi, teknoloji dünyasının sınırlarını zorlayan bir liderin, en büyük yatırımı insanın kendine ve çevresine yapması gerektiğine dair güçlü bir mesaj taşıyor. Sezai Karakoç’un şiirindeki gibi Ciliv, dünyada olup bitenler için mücadele veren, Turgut Cansever’in hayat felsefesiyle “dünyayı güzelleştirmek” için kendisini adayan sıradışı liderlerden biri. Bu kitap, gençlere, her zorluktan bir fırsat çıkarma gücünü, risk almanın önemini ve başarıdan daha değerli olanın, geride bırakılan anlamlı bir miras olduğunu hatırlatıyor. Süreyya Ciliv, yalnızca dijitalleşmenin değil, aynı zamanda umut ve vizyonun lideri olarak, bugünün ve yarının liderlerine ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Onun yaşam felsefesiyle, “Daha güzel bir dünya mümkün” diyen herkes, kendi potansiyelini gerçekleştirme yolunda cesaret bulacak.


Besteci ve solist kazancı arasında uçurum var

Güzellikler üzerine film yapıyorum

Barış Manço dinliyorum