ru24.pro
World News
Декабрь
2024
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31

Kara hile ak direniş İran’da fuhuş tuzağı

0

İBRAHİM DEMİRCİ


Hece Yayınlarının 764. Kitabı olarak 2024 Kasım ayında okura sunulan Kara Hile adlı roman, 27 bölümden oluşan 158 sayfalık bir kitap. Kitabın yazarı Muhammed Taki Bahar, 1886 yılında İran’ın Meşhed şehrinde doğmuş. Kitaptaki kısa biyografi, bize onun da babası gibi şair olduğunu, çeşitli türlerde eserler verdiğini, en önemli eseri Şiir Divanı’nın şairin ölümünden sonra yayımlandığını söylüyor. “Şiir Divanı” tamlamasını görür görmez Kara Hile’yi Türkçeye çeviren, 1996 yılında İstanbul’da doğmuş olan Rugeyye Babazade’nin ana dilinin Türkçe olmayabileceğini düşündüm. Kitabı okurken bu düşüncem kesinlik kazandı. Çünkü bu çeviride Türkiye’de bugün konuşulmakta olan Türkçede kolay kolay göremeyeceğimiz ifadeler hiç de az değil. Bu ifadeleri yadırgamak da mümkün, ilginç ve sevimli bulmak da. Ben, önce çok yadırgadım, sonra pek çoğunu sevimli ve eğlenceli buldum. Hiç anlamadığım, meraka düştüğüm ve fırsat bulursam araştıracağım kelimeler de oldu. Bunlardan biri: “Ormancılar/ormancılar”.


YOKSUL AİLE KIZLARINA TUZAK

Farsça eğitimi alan ve hâlen bu alanda eğitim gören Rugeyye Hanım, İran yahut Azerbaycan kökenli olmalı. Onun adı ülkemizde Rukiye şeklinde söylenir; Rukıyye, Rukayye şeklinde söyleyip yazanlar da vardır (Rahmetli ninem, herhâlde “Ürkiye” derdi.).

Romana adını veren “kara hile” fuhuş tuzağıdır. Yeşilçam filmlerinde sıkça rastladığımız fuhuş tuzaklarından biri, genç kızların içeceklerine uyutucu, uyuşturucu tozlar karıştırarak onları bayıltmaktır. Kara Hile’de karşımıza çıkan tuzak ise nikâh tuzağıdır. Özellikle maddi durumları iyi olmayan, herhangi bir desteğe muhtaç olan ailelere yaklaşarak ve “Hacı” sıfatının vaad ettiği maddi ve manevi zenginlikle göz kamaştırarak kızlarına talib olan Hacı, kızları nikâhladıktan hemen sonra bir bahane uydurup onları Tahran’dan çıkarmakta ve Reşt şehrindeki fuhuş evlerine satmaktadır.


AŞK VE PARA

Kara Hile’nin baş kahramanı İsmet Hanım da bu kara hilenin tuzağına düşen ve fakat ak, pak, sağlam, kavi, muhteşem, inanılmaz bir direniş göstererek o tuzaktan kurtulmayı başaran bir kadındır. Kadın demek doğru değil, 16 yaşında bir genç kız. Yaşının küçüklüğü ve okuma yazma bile bilmiyor oluşu, romanın inandırıcılığını zedeliyor mu? Hayır! Kurgusal metinleri okurken içimizde onlara inanmaya hazır bir çocuk vardır sanki.

Kara Hile’nin birinci sayfası bittiği hâlde birinci cümle sona ermiyor, nokta ikinci sayfanın ilk satırının sonuna konuyor. Cümlenin başından birkaç satır okuyalım: “Tahran’ın güneyinde anca iki üç kişinin omuz omuza rahatça yürüyebildiği, yoldan geçen iki kişi birbirleriyle karşılaştıklarında, küs dahi olsalar sokağın darlığı sebebiyle birbirlerini kucaklamaya mecbur kaldıkları sokaklardan birinde, -bu nedenle bu sokaklar “Barışanlar Sokağı” olarak meşhurdur- 1297 kışının soğuk havası nedeniyle çamurun donduğu, öğlenden iki saat geçmesine, soğuk havaya ve sokağın ucunda güneşin doğmasına rağmen gecenin buzlarının sokağın ortasındaki dar nehirde hâlâ baki kaldığı, ayak izlerini ve taşların çıkıntılarını belli eden donmuş çamurların sertliğini koruduğu bu sokakların birinde, üzerinde çini ile yedi numara yazan hakir bir kapı…”

Burada duralım ve soralım: Kapının üzerinde ne yazıyor? a) 7, b) VII, c) Yedi, d) Yedi Numara, e) No: 7, f) Nu. 7. Seçenekleri çoğaltabilirim ama bunu yapmayacağım. Buradaki maksadım, çeviri işinin hiç de kolay ve yeterli olmadığına, -belki olamayacağına da- dikkati çekmek. Doğru çeviriyi ancak o sokakları ve çini ile yazılmış numaraları görenler yapabilir. Yüz küsür yıl öncesinin sokağını olduğu gibi korumaya yatkın bir anlayışımız da olmadığına göre… Fotoğraflar? Evet, belki.


ZAMAN DİLİMİNDE ANLAŞILMAZLIK

Tahran’ın 1297 yılı İstanbul’un veya Londra’nın hangi yılına denk geliyor? İran’ın kullandığı takvim, hicrî-şemsî miydi? Küçük bir çalışma gerekli bunu öğrenmek için. 1297 doğru hesaplayabildiysem 1919 yılına denk geliyor. Olabilir. Çünkü romanın geçtiği mekânlarda ne elektrik ışığı görüldü ne otomobil. Yolculuklar at arabasıyla ve faytonlarla yapıldı. (Çevirmen, faytonun bölümleri için “oda” kelimesini kullanmış.)

Kara Hile’yi okurken İran toplumunun din anlayışı ve gelenekleriyle ülkemizdeki anlayış ve âdetler arasındaki benzerlik ve farklılıkları görmek fırsatını da bulabilirsiniz: Daha ilk bölümde genç kızın delikanlıya oranla daha atak, konuşkan ve cesur olduğu dikkatimizi çekiyor. Birbirlerini seven iki teyze çocuğundan kız olanı 16 yaşındaki İsmet, babasının kendisini Hacı’ya vereceğini düşünen Ali’nin uysallığına, bu oldubittiye rıza göstermesine isyan etmektedir. Fakat delikanlı, daha gerçekçidir: “Para müşkülleri çözer. Bu şehirdeki her sağlam kilit, altın veya gümüş anahtarla açılabilir” (s. 6) Ayrıca: “… baban söz verdi, istihare de hayırlı geldi ve yapması da vacip.” (s. 8) Bir işin hayırlı olup olmadığına karar vermek için başvurulan “istihare” yöntemi bizde de uygulanır. Ancak istihare ile ortaya çıkan sonuca uymanın “vacib” olduğunu sanmıyorum (TDV İslâm Ansiklopedisi herhangi bir hükümden söz etmiyor, âdet sayıyor; istiharenin yedi kez tekrarlanabiliyor olması da ilginç doğrusu: neredeyse kaderi zorlamak!)

İsmet’in babası Kerbelai, Ali’yi çocuk saymakta, pipo içişini yanlış bulmakta, ellili yaşlarındaki olgun Hacı’yı bir çeşit lütuf saymaktadır. İsmet’i bu evliliğe ikna etmek için gösterilen şu sebep çok tanıdık: “Allah kerimdir, ilk geceden karı koca arasında öyle bir sevgi ve muhabbet yaratıyor ki kadın her şeyi unutuyor.” (s. 11)

Romanın ilk 14 bölümü, İsmet’in merkezde olduğu maceraları, kalan 13 bölümü de Ali’nin merkezde olduğu maceraları geriye dönerek anlatır: Bölümün ilk cümlesi şudur: “Ali Bey’i sevgili ustasıyla faytona bindiği hâlde bırakmıştık.” (s. 81) Ali’nin terzi ustası Usta, Kara Hile’nin en yapıcı, en olumlu, en güçlü, en sağduyulu, en yardımsever, en deneyimli kahramanıdır. Kara hilenin boşa çıkarılmasında ak direnişin zafere ermesinde en büyük pay onundur.

Siyasete de ilgi duymuş olan Muhammed Takî Bahar, Kara Hile’de oldukça etkili bir eleştiri dili kullanmış; toplumun nasıl ve ne kadar ahlâksızlaşabileceğinin, güvenlik ve yargı bürokrasisinin akıl almaz derecede çürüyebileceğinin çarpıcı örneklerini sergilemiştir. Bunu yaparken didaktik bir ideolog veya popülist bir politikacı gibi değil duyarlı bir şair veya bilge bir psikolog gibi davranmıştır. Örnek olsun diye şu cümlelerini aktarayım: “… İsmet’in babası Kerbelai’yi hiçbir hile ve çözümle bu düğünden vazgeçirmek mümkün değildi, zira çoğunlukla gençlere güvenmezdi o. Kendisi yaşlıydı ve bazı yaşlılar kendilerinden başka kimseye inanmazlardı.” (s. 81)


Bavula sığan şiirler

Öznesi erkek/öznesi kadın

Cumhuriyet yıllarında Namık Kemal