ru24.pro
World News
Декабрь
2024
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31

Doğa Defteri’nin ayrıntıları

0

İSMAİL KARAKURT


Tabiat yıllardır her şeyiyle şiirlerimin, yazılarımın ve hala devam eden günlüklerimin vazgeçilmez temalarından. Bu temayı odağına almış eserleri görünce büyük heyecan duyuyorum. İçimde bir ışıma yaşıyorum. İşte onlardan biri daha. Deniz Gezgin’in Doğa Defteri* adlı deneme kitabı Gündönümleri, Fırtınalar, Uçanlar, Çiçek Açanlar alt başlığıyla Yapı Kredi Yayınları arasından çıktı.

Kendisine çalışma alanı olarak antropoloji, mitoloji, edebiyat, kültür tarihi, söylence gibi disiplinleri seçen Deniz Gezgin; bitki, hayvan ve su temalarını mitos bağlamında değerlendirerek kitaplar, makaleler, romanlar yazmıştır. Doğayı tema olarak seçmek başlı başına yaratıcı ve bilinçli bir farkındalıktır. Her mevsimin simgesel anlamı da vardır. Tohumlar, kuşlar gibi: “Onların tarihi doğanın da tarihi, bulutların, rüzgârların ve mantarların, bütün yağmurların, denizlerin ve yürüyen otların, sesin ve ilk nidanın.” diye başlayan Doğa Defteri’nin ana gövdesini dört mevsimin oluşturur. Eserde doğaya ve onda olan bitene mitoloji, halk takvimi, halk kültürü, halk inançları, halk söz varlığı, şiir ve mevsimlerin penceresinden bakılır. Kitap, mevsimlerden sonra Sondeyiş, Yerden Göğe Doğa Takvimi, Kaynakça ve Okuma Listesi bölümleriyle tamamlanır.


UYANIŞTAN TİLKİ DÜĞÜNÜNE

Toprağın, bitkilerin, hayvanların, bulutların, yağmurların, suların, tohumların, otların, ağaçların, kuşların hareketi ve canlılık halidir ilkbahar mevsimi. Bu anlamda Doğa Defteri, çeşitli tanımlar ve açıklamalarla devam eder. Kitapta, Deniz Gezgin’in Yerden Göğe Doğa Takvimi’ne ya da eskilerin halk takvimine göre ilkbaharın huyu, geçişleri, fırtınalarıyla ilgili o kadar çok deneyim ve bilgi var ki? Uyanış mevsimi ilkbaharın hareket imgesi cemrelerdir. Eskiden beri cemre için kullanılan “dünyanın karnı ısındı” ifadesi okura yeniden hatırlatılır. Eskiler bir dönüm noktası olan mart ayı için “yıl sırtı” da demişler. Çünkü berdelacuz/ kocakarı soğuklarının etkisinden kurtuluşun sınırı 21 Mart’tır, 21 Mart yeni yılın başlangıcıdır. Nevruzdur. Bugünden itibaren ilkbahar bütün hareketi ve bereketiyle gelir. Ağaçlara su yürür. Leylekler, kırlangıçlar havanın ısındığını haber verirler. Tomurcuklar kabarır. Yerden göğe çiçeklerin şenliği başlar. Ama bir de martın dokuzu gerçeği vardır. Kır ya da yaban hayatı için önemlidir. Hatta bir değil üç dokuzu vardır martın. Bu üç dokuz bitmeden havalara güven olmaz. Eskilerin tecrübe takvimine göre mart gülmeli, nisan ağlamalı, mayıs çağlamalıymış. Yine bu mevsimin önemli bir olayı da Aprilin Beşidir. Boşuna dememişler: Kork Abrilin beşinden öküzü ayırır eşinden. İlkbaharın fırtınaları meşhurdur. O fırtınalar, baharı başlatmak ve onu yaza çevirmek içindir. Ayrıca kitapta sık sık mitolojiler ve inançlarla bağlar kurulur. Hıdırellez ve Hızır Mayası yazdan önce bahara, canlılığa, hayata bağışlanmış bir şenlik ritüelidir.


RÜZGARLARIN ÜFLEYİŞİYLE

İkinci mevsim, Hilmi Yavuz’un, “ne uzun bir büyü’sün, yaz” dediği mevsimdir. Yılın en uzun gündüzü ve en kısa gecesi yazda yaşanır. Günışığı onda en canlıdır. Otların tohuma, meyvelerin bala dönüştüğü mevsimdir yaz. O, “içinde hem kendini hem de bütün baharları taşır.” Daha başında sepet örmeye, kamış kesmeye, incir iliklemeye başlanır. Yaz mevsiminin de kendine özgü fırtınaları vardır. Gündönümün ardından mevsimi çevirecek rüzgarlar başlar. Yaz, şifalı otların en yoğun olduğu ve şifalı çiçeklere karışılacak zamandır, diye kayıt düşer Deniz Gezgin. Yaz ritüellerine göre geceleri gökyüzünde ışıldayan üç parlak yıldız yaz üçgenini oluşturur. Bunun da ayrı bir hikayesi vardır ve kitapta yerini almıştır. Yaz ortalarında Eyyamı Bahur adı verilen en sıcak günler başladıktan sonra otların yanında kimi meyveleri, sebzeleri derlemenin; orağın, biçimin, hasadın vakti gelmiştir. Eskilerin doğdu kuyruk kalmadı koruk sözü ile bağbozumunu da müjdelenir.

Deniz Gezgin, yazın o baş döndürücü ışığı, uzun ve sıcak gündüzlerinden sonra doğayı sarıdan kızıla boyayan sonbahar mevsimine başlar. Nedense ben hep güz sözcüğünü tercih etmişimdir yazılarda, şiirlerde sonbahar için. Hazan eskilerden kalma. Her şeyde yazdan gelen bir yorgunluk; “bitkiler tohumda, ağaçlar tozlu, hayvanlar yavaş, denizler bitkin…” Eskiler için sonbahar üzümün kesildiği, darının büküldüğü, ışığın kırıldığı, cevizin toplandığı, zeytinin çırpıldığı hasat zamanıdır. Güz rüzgarları sadece yaprakları dökmez, kuşları da göç yoluna düzer. Fırtınalar peş peşe gelir. Hasat Dolunayında hububat ekimi yapılır. Hasat, harman ve ekim işleri bitince çiftçilerin avare ayları başlar. Saksağan ve sığırcıkla baş başa kalırlar.

“Kar da dönüyor ya suyun/ zamansız çiçeğine”. Doğa Defteri’nde, önü ve ardı bahar olan kışla ilgili de ilginç bilgilere yer verilir. Dona, ayaza rağmen uçanlar ve yüzenler olsa da kış pek çok varlık için çekilme, durma, uyuma zamanıdır. Karakış, kıran, bahri günleri, zemheri, yılın en uzun gecesi, erbain yani kırk günlük çile, kurt dolunayı, karakoncolos fırtınası, gücük ayı, bağ budama zamanı ve cemreler derken sonunda baharın az az güneşini gösterir kış.


HEP ÇINLAYACAK BİLGİLER

Doğayı hazine arar gibi esaslı bir bakışla dolaşmak sabır ister. Eskilerden günümüze, yılın başından sonuna kadar yaşanan/ görülen doğanın çınlayan bilgilerini sıralamak bir başarıdan öte bir gönül meselesidir. Mevsimlerin çarkları, yağmurların veya fırtınaların başlangıcı, gündönümleri, kuşların gelişi ya da göçleri, çiçeklerin açışları, hasat zamanları ve tohumlar bahsi açısından iyi bir kaynaktır Doğa Defteri. Edebi bir dilin tercih edildiği kitap, kapağı ve iç desenleri çok şirin, hacmine göre oylumlu bilgileri içermektedir.


İyi romanların iyi öykülerden geçtiğini sizden öğrendim

Bavula sığan şiirler

Öğretmene el feneri olacak kitap