Suriye’nin geleceği
Dr. Ersin Aksoy - Araştırmacı - Yazar
Yarım asırdan fazladır Suriye’yi yöneten Esed rejimi düştü. Muhalif grupların başlattığı son operasyonun 13. gününde Rejimin devrilmesi dünya kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı. Hama ve Humus başta olmak üzere birçok bölgede ciddi bir direniş göstermeden geri çekilen Rejim güçleri, Esed ailesinin kaçmasıyla ve muhtemelen Doha’da yapılan görüşmelerin etkisiyle Şam’ı savaşmadan teslim etti.
Süreç boyunca muhalif gruplar verdikleri pozitif mesajlarla yerel halkın ve diğer ülkelerin endişelerini gidermeye çalışırken, planlama ve uygulama sürecinde gayri resmi olarak operasyona destek veren Türkiye, yürüttüğü diplomasiyle olası bir dış müdahaleye izin vermemiştir. Muhalif gruplar sahada ilerleme kaydederken, Türkiye Doha’da Rejimin en büyük iki destekçisini dizginlemek ve ikna etmek için çaba göstermiştir. Rejim güçlerinin Şam’da büyük bir varlık göstermeden teslim olması bu sürecin bir başarısı olarak okunmalıdır. Ayrıca Doha görüşmeleri sürecinde Türkiye, Arap ülkelerinin Suriyeli muhaliflere olan ön yargılarını ve endişelerini yönetmede aktif rol almıştır.
BAZI SORU İŞARETLERİ
Netice itibarıyla gerçekleşen bu başarılı hamlelerin ardından ellerinde yüzbinlerce masum Müslümanın kanı olan Suriye rejimi devrilmiştir. Gelinen noktada Yeni Suriye’nin geleceğine dair bazı soru işaretleri ortaya çıkmaktadır. Toplumsal ve siyasi alanda iç huzurun sağlanmasının, Suriye’de yeni statükonun önceliği olduğu gözlemlenmektedir. Muhalif gruplar arasındaki kimlik ve ideolojik farklılığın bu sürece etkisi merak edilen konuların başında gelmektedir. Şimdiye kadar verdikleri mesajlarda hiçbir kesimi dışlamadan ve kapsayıcı bir söylem geliştirmeleri olumlu karşılanmıştır. Yeni kurulacak sistemin siyasi ve anayasal yapısı belirlenirken diyalog ve uzlaşıdan yana bir tutum sergilenmediği takdirde, bu durumun ülke içinde yeni bölünmelere yol açacağı aşikardır. Özellikle bütün grup ve devletlere karşı pozitif mesajlar veren ve dönüştüğü izlenimi veren HTŞ’nin bu söylemlerinde ne kadar samimi olduğu merak edilmektedir. Bundan sonraki süreçte barışçıl söylemlerin pratiğe ne kadar yansıyacağı bu sürecin iç siyasetteki başarısını belirleyecektir.
ANKARA’NIN BEKLENTİSİ
Esed rejimine karşı mücadelede ve rejimin devrilmesinde muhaliflere en büyük desteği sağlayan Türkiye olmuştur. Türkiye’nin Suriye’den en büyük beklentisi PYD ve bağlı oluşumlarının yok edilmesi veya kontrol altında tutulmasıdır. Yeni Suriye’de bu sorunun nasıl çözüleceği ve PYD’nin ne kadar sınırlandırabileceği önemli bir diğer gündem maddesini oluşturmaktadır. Suriye Milli Ordusu yakın zamanda Münbiç ve Deyre ez-Zor bölgelerini YPG’den temizledi. Deyr ez-Zor bölgesinin sahip olduğu petrol kaynakları bu bölgeyi Suriye’nin yeniden kalkınmasında daha da önemli hale getiriyor.
Suriye’nin kısa vadede çözmesi gereken önemli konulardan biri de göçmenlerin geri dönüşü ve yeniden entegrasyonu meselesidir. Bilhassa Türkiye’de önemli sayıda Suriyeli göçmen nüfusu barınmaktadır. Rejimin devrilmesiyle birlikte göçmenlerin güvenli bir şekilde geri dönüşü hızlanacaktır. Yeniden entegrasyon sürecinde Suriye’ye mali destek vermesi beklenen Batı ülkeleri, bunu siyasi nüfuz elde etmek amacıyla da kullanmak isteyebilir. Suriye’nin yeniden kalkınması meselesi de düşünüldüğünde siyasi bağımsızlık ve ekonomik destek arasındaki dengenin korunması Suriye’de yeni statükonun karşılaşması muhtemel önemli sorunlarından birini oluşturmaktadır.
İRAN VE RUSYA’YA DİKKAT
Her ne kadar şu anki konjonktür gereği geri adım atsalar da İran ve Rusya’nın Suriye’deki emellerinden/çıkarlarından uzun vadede vazgeçmeyeceği düşünülmektedir. Bu durum Yeni Suriye’nin iç ve dış siyasetini etkileyen bir faktöre dönüşebilir. Muhalif grupların operasyonun başından itibaren çözüm odaklı bir yaklaşım geliştirmesi, İran’ın tutumunu kısmen etkilemiştir. İran medyasında muhaliflere yönelik olarak kullanılan dilin değiştiği gözlemlenmektedir.
Suriye’de yeni statükonun karşılaşacağı diğer bir önemli zorluk İsrail sorunudur. Filistin’de soykırım yapmaya devam eden İsrail belirli aralıklarla Suriye’ye de saldırmaktadır. ABD’nin bu süreçte oynayacağı rol bu sorunun Suriye’ye etkisinin derecesini gösterecektir. ABD’nin Suriye politikası konusunda henüz bir netlik bulunmamaktadır. Trump yaptığı açıklamada Muhaliflerin gerçekleştirdiği bu operasyonda müdahale etmeyeceklerini ve kendilerini ilgilendirmediklerini ifade etti. Diğer yandan bazı ABD yetkilileri DEAŞ bahanesiyle PYD’ye destek verebileceklerinin sinyalini verdi. ABD’nin bir kısım muhalif gruplarla olan irtibatı düşünüldüğünde sürecin nereye evrileceğini tahmin etmek zorlaşıyor.
Gelinen noktada Suriye’de oluşturulacak olan yeni yönetim ve bu yönetimin politikalarına dair önemli soru işaretleri söz konusuyken, yüzbinlerce Müslümanı katleden zalim Esed rejimin devrilmesi son derece sevindirici bir gelişme haline gelmiştir. Geçiş sürecinin doğru yönetilmesi durumunda Suriye hem iç sorunlarını çözmede hem de bölgesel barışa katkıda bulunmada önemli rol oynayabilir.