Yenidoğan Çetesi davasında ikinci perde: Mahkeme başkanı tek tek sordu ölüm çarkının para kasası ifşa oldu
Türkiye'de infiale neden olan Yenidoğan Çetesi ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede, şüpheliler hakkında yüzlerce yıl hapis istemiyle dava açıldı. İstanbul'da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan 'Yenidoğan Çetesi'nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı dava ikinci gününde de devam ediliyor. Yeni Şafak muhabirleri Neslihan Altun ve Emin Gülgönül Bakırköy Adliye'sinden Türkiye'nin merak ettiği davanın detaylarını aktarıyor.
Caniler yeniden hakim karşısında
Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22'si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 2. gününde devam ediyor. Sanık Hasan Basri Gök'ün savunmasının alınmasının ardından mahkeme heyeti tarafından duruşmaya 45 dakikalık ara verilmişti. Verilen aranın ardından duruşma sanık savunmalarıyla devam ediyor.
Şirketin para kasası ifşa oldu
Duruşma 45 dakikalık aranın ardından yeniden başladı. Savunmasını yapan sanık Hemşire Deniz Korkmaz, epikriz raporlarını Hasan Basri Gök ve Sümeyye Nur Aslan'ın yazdığını belirterek ayrıca
Gmz sağlık isimli şirket, sana mı ait yoksa fırat sarının senin üstüne açtığı bir şirket mi?
Evet Fırat Sarı'nın açtığı bir şirket. Gerçek sahibi Fırat Sarı ve Sümeyye Nur Aslan, evrakta benim.
Neden kabul ettin?
Bu kadar büyük bir şey olduğunu bilmiyordum.
Mahkeme salonunda sorulan soru üzerine örgüt olduğundan bahsedildi ve bir avukat örgütün henüz kanıtlanmadığını söyledi. Mahkemede kısa süreli gerginlik yaşandı.
Hemşire Hasan Bahri Gök vicdansız çarkın tüm detaylarını tek tek anlattı
'Yenidoğan Çetesi' üyesi olan ve etkin pişmanlıktan faydalanmak isteyen hemşire Hasan Basri Gök, mahkeme salonunda elleri arkadan bağlı savunma yapmaya başladı. Mahkeme başkanının "Neden ellerin arkada?" sorusu sonrası sanık ellerini düzeltti.
"Resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık, suç örgütüne üye olma suçundan açılan dava hakkında, savcılık ve emniyette anlattım. Tekrar anlatmaya gerek yok gözümle gördüğüm bildiğim şeyler. Epikriz değiştirme olayı, hastanın bir egzersiz sistemi vardı, bebeklerin değerlerini girerdik, karşıdaki görevlinin verdiği bilgileri girerdik. Bu sistem savcılıkta var. Reyap, Silivri, Duygu hastanesinde çalıştım. 2019-2021 Reyap Hastanesinde çalıştım. Fırat Sarı’nın bir sene kadar normal hemşiresiydim. Son 6 ayda epikrize yardım ettim son zamanlarda da şoförlüğünü yaptım. Özel Reyap hastaneleri tam işletme gibi değildi. Avcılar, Doğa, Birinci, Silivri Kolon Hastanesi, Bağcılar Şafak, TRG Hastanesi gibi hastaneler. Bebek sevklerini Fırat Sarı ve 3 kişi daha yapıyordu. Esenyurt'ta Tıp merkezinde doğan bebek, araya 112 girmeden Fırat Sarı hastaneye sevkini yaptırıyordu. Aileye ise yakında bu hastane var oraya sevkini yapıyoruz diyorlardı." dedi.
"Bebek başına 5 bin TL"
Gök, İlker ve Fırat zaten yöneticiydi. Mehtap ile görüşmem konusunda ise denetimlerde Fırat Sarı’nın talimatı üzerine hareket ettik. Hasta üzerinden kullanılmış gibi gösterilen gaz ve ilaçlar vardı, onlarla ilgiliydi. Serdarova bebeğin ailesinden para istediğimiz konusunda ise Fırat Sarı aradı, sevk vardı ancak ailenin parası yoktu. Toplamda yaklaşık 40 bin lira para toplandı. Hastaneye parasını verdik, Fırat Sarı kendi komisyon ücretini aldı. Bana da yemek parası verdi. " dedi.
'Çocuğu öldür' mesajı soruldu
, "Mehtap, 50 satürusyonlu çocuk mu olur, öldür" ifadelerine ilişkin, "Bebeklere bunu mu yapıyordunuz?" diye sordu. Hemşire olan sanık Hasan Basri Gök ise, "Bebek 45 gün yaşadı. Bebeği görmedim bilmiyorum. Çirkin bir cümleydi. Diğerlerine göre yaşama şansı yoktu bebeğin. Bebeğin nabzı belli bir seviyede tutuluyordu. Bu da sürekli kalbinin durmasına neden oluyordu. Ben bebeği görmek istedim ama kalbi durmuştu" dedi.
Gök, Fehmi Alperen ile 'Benim bölgeme girmiyorsun değil mi?' mesajlaşmasını ise, 'İstanbul’u bölgelere bölmeden ziyade semt olarak tanıdığı kişiler, doktorlar sayesinde bebekleri alıyorlardı. Zuhal ile mesajlaşmasını da Ocak ayında kapanan dosyanın tam tekbir olmasını istiyordu onunla ilgili konuşmamız" şeklinde açıkladı.
"Her şeyin bir ücreti vardı"
Gök, "20 yatışa uygun epikriz raporu yazılmasını hatırlamıyorum. Fırat Sarı düşük ücretler ödüyordu. Fırat Sarı, tüm sorumlulara para ödüyordu. Epikriz değiştirme şöyleydi; bir şablon sistemi vardı, hastane hemşireleri atardı, ona göre yapılırdı. Bunlar görevli kişilerin gönderdiği notlardı. Ben 2019 yılından beri hemşire olarak çalışıyorum. Fırat Sarı'nın normal hemşiresiydim. Son 6 ayda epikrize yardım ettim. Bebek sevklerini Fırat Sarı, İlker Gönen ve Gıyasettin Mert Özdemir yapıyordu. Esenyurt'ta tıp merkezinde doğan bebeğin doktoru, Fırat Sarı'nın tanıdığı doktordu. 112 araya girmeden sevk yapıyorlardı. Bebeğin doğduğu hastanenin çocuk doktoru ile Fırat Sarı kendi arasında sevki ayarlıyordu. Bebek sevklerinden para kazanıyorlardı. dedi.
Sanığın itirafı kan dondurdu
Sanık Doğukan Taşçı'nın mahkemedeki itirafı ise kan dondurdu. Sigortası olmayan Türkmenistan uyruklu bir çocuğun, ailesinin maddi durumunun yetersizliği nedeniyle ameliyata alınamadığını belirten Taşçı, hastane yönetiminin kendisine, "Neden bu çocuğu yaşatıyorsun" dediğini söyledi.
Mahkeme Başkanı sanık Doğukan Taşçı'nın Hasan Basri ile bir konuşmasını okuyarak sordu: Burada ne diyorsunuz?
Hastane yönetimi ve Fırat Sarı 'Neden yaşatmak için uğraşıyorsun' dedi.
Bu çocuk sigortası olmayan Türkmen bir çocuktu. Ailesinin durumu yoktu, ameliyat edilmezse yaşamını yitirecekti. Ben çok uğraştım, devlet hastanelerini bile aradım. Ailenin yatış parasını karşılayacak durumu yoktu. Ailesi, maddi durumları kötü olduğu için ameliyatı kabul etmedi. Bu hastanın durumu kötüydü ama yaşamaya devam etti. Ancak masrafları vs. olunca bana "Bu hasta zaten ölecek, neden yaşatmak için uğraşıyorsun?" dediler.
Kim dedi?
Hastane yönetimi ve Fırat Sarı.
Sen ne yaptın?
Ben devam ettim, zaten kayıtlar da bunu gösteriyor.
(Hasan Basri ile ilgili başka bir konuşmasını okuyor)
Suçlamaları reddetti
Tutuklu sanık Hakan Doğukan Taşçı ise bugün görülen duruşmada, "Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum" dedi. Taşçı, mahkemedeki ifadesine şöyle devam etti:
Diğer sanıklardan kimleri tanıyorsun?
Sağlık sektöründe çalıştığım için hemen hemen hepsini tanıyorum. Fırat Sarı'yı Reyap Hastanesi'nden tanırım. Hakkımda yöneltilen çok sayıda suçlama var. Bu sadece bu hastanelerle ilgili değil. Ben 10 yıldır çalıştığım tüm hastanelerde bunu gördüm; daha fazla para kazanmak için bu kurumlar bunu yapıyor. Ama her yıl denetlenen bu kurumlarda, hiçbir kusur bulunmadığı yerlerde hemşireler suçlanıyor. Biz, epikriz raporundan para kazanmıyoruz. Yüzde 70, hiçbir hastanede yenidoğan ünitesinde doktor bulunmuyor. Biz, orada doktor olmadan müdahale ediyoruz.
Kayıt için ödeme şartı koştular
Tapede Fırat Sarı ile konuşuyorsun, ne anlatıyorsun?
Her hastane sahibi para kazanmak ister, daha fazla kazanmak ister. Hastane sahibi Fırat Sarı'ya baskı yapıyor, o da bana söylüyor.
Mert Özdemir ile konuşmanı açıkla.
Hasta kötüydü, ben de hasta yakınıyla konuştum. Bebek kötü olduğu için otelde hastanede de Mert'e, "Ailelere kötü bir şey söyleme" dedim.
"Bebeğin naaşını vermediler"
Beni doktor biliyorlar diye konuşman ne? Sen doktor gibi mi tanıttın kendini?
Yoğun bakıma bir hasta geldiğinde, aileye doktor olmadan bilgi veriyordum. Aile de bana doktor diye hitap ediyordu. Ben de doktor değilim demiyordum.
O çocuk 20 gün önce ölecek, tanısını açıkla.
Türkmen hastaydı. 500 bin lira ameliyat parası vardı. Aile, paramız olmadığı için ameliyatı kabul etmedi. Bir hafta yaşardı, ama şans eseri 1 haftadan fazla yaşadı. Hastanın kullandığı ilaçlar ve hastane yönetimiyle Fırat Sarı, "Bu çocuk zaten ölecek, bu kadar ilaç kullanmaya ne gerek var?" dedi. Ancak 44 gün yaşadı.
Ben neden çocuğu öldüreyim? Öldürmem kafana sok, diye bir konuşmam var.
Sen hala bebekle niye uğraşıyorsun? Ben de yaşaması için müdahale ettim.
Ölüsünü vermemişsiniz, bizi patlatacaklar diyorsun, neden?
Çocuğun babaannesi aradı, "Bebeğin naaşını vermediler" dedi. İçeride ödeme olduğunu, ödenmedikçe naaşını vermeyeceklerini söylediler. Ben de şok oldum, hastane yönetimiyle konuştum ve onlara yardımcı oldum.
'Doktor 'Çek fişi gitsin' dedi'
Doktor Şehmuz Çelik adını bazen doktor Şehmuz Çelik adıyla hasta kabul ediyorum. Kaya Bebek ile ilgili, 'Çocuk gözümün önünde öldü' sözlerimin üzerine, gece 3 civarı Batuhan Çelik aradı, arkadaşım, ellerinde bebek olduğunu ve doktora ulaşamadığını, doktorun 'Çek fişi gitsin' dediğini söyledi. Rıza Hocaymış doktor, ama tanımıyorum, çocuk doktoru olarak biliyorum. Hasta kötüydü, ben de telefondan yardımcı olmaya çalıştım. O bebek öldü. Aileye böyle bir durum olmadı gibi gösterdiler. Batuhan hemşire yardımcısıydı, arkadaşımdı. Doktorun müdahale etmesi gerekiyordu.
Yenidoğan çetesi davasında gergin anlar: Mahkeme koridorunda tansiyon yükseldi
Yenidoğan Çetesi davasında ilk gün: Duruşma sona erdi Fırat Sarı'nın skandalları ifşa edildi
Yenidoğan Çetesi soruşturması derinleşiyor: İşte örgütün şeması
Bebek katilleri hakim karşısında: Bin 400 sayfalık iddianameyle istenen cezalar belli oldu