Fiyat Biat Eğrisi…
Para; ihtiva ettiği değerli maden ile ayarlı, kendisini basanın armasının da olduğu, tekrar geri alınacağının garanti edildiği bir ödeme aracıdır.
Kağıt ya da madeni para, ülkenin üretim miktarına bağlı emisyon hacmi ile sınırlı tutulandır. Emisyonunun artırılması, yani üretim artmadan para basılması, ya da üretim düşerken para basılması, paranın ihtiva ettiği değerli maden, ürün, hizmet miktarını azaltır. Temsil ettiği toplumu da değersizleştirir.
Hukuki tanımında, istendiğinde geri alımı da taahhüt edilmişti. Ama hükmedenin yettiremediği, hesapsız harcamaları varsa, bunun için de en kolay yol olan fazladan para basma uygulanırsa, ülke parasına değer katmak için çabalayan, üreten toplumun cebinden çaktırmadan, tırnakçı edasıyla eksiltilmiş olacaktır.
Para; piyasada olması gerekenden fazla basılınca, kaçınılmaz olarak değersizleşir. Paranın değersizleşmesi ile olası ‘geri al’ talebi artık aynı miktar olmayacaktır. Merkez Bankalarının x tarihinde piyasaya çıkartılan ve mesela 10 litre benzin alan bir itibari paranın elbette yıllık vadede 15 litre benzin alması hedefidir. Çünkü para seni parlatan, çalıştıran, üretir kılandır. Keşfin, yetiştirdiğin, ürettiğin karşısında değer kazanmanı sağlayandır. Kaşifleri tarafından da tamamen iyi niyetlerle sana değer katması için tasarlanmıştır. Eğer oldu da 12 ay sonra tersine 5 litre benzin alan itibari paran olduysa, bu hükümet tanımına elbette sığmayacaktır…
Burada hükmedene, yani yöneten, yön verene, “Yön verememiştir.” denir. Hükmeden, yani egemen kılan, önderlik yapan, göndere, göğe yükseltmeye talip olmuşa “Yukarıdan aldı, aşağıya çekti.” de denebilir.
Değer ölçmeye yarayan para, değersizliği ölçmeye başlar. Yaşam, yaşama fiyatları yükselir. Yaşamanın, yasamanın biatı yükselir. Emeğinin değeri ölçmeye değmez kalan çalışan, tüccar, esnaf kıymetsiz olur. Kıymet görmeyen motivasyonunu kaybeder, çalışmaz olur. Halkına kıymet katamayanlar, bir de üzerine halkı kıymetsiz görmeye başlar. Çalışmaması, geçinebileceği bir iş bulamaması, hacizlerle uğraşması, işyerini kapatıp kapatmaması umursanmaz olur.
Evet, fiyat yüksekliği biat yüksekliği getirmiştir.
Birçok kişi biat peşinde koşmaya başlar. Son çare, hükümetten iş kapma yarışı başlamıştır. Usulsüz olan rüşvet, ‘Hediye canım ne olacak?’ diye anılır. Kurumlar yozlaşır, bozulur. Bozulan zehirler. İş kapma yarışında ilk yanaşanlara, var olan işlerden verilir. İş kapanda özünde sadece günü kurtarır. Ama günü kurtarmak, devamlılığı esas olan devlette işe yaramayacaktır. Günü kurtarmak, geleceğe, çocuklarına, soyuna çare olmayacaktır. İş kapamayan ya da iş kapmanın çare olmadığının farkında olanlar erimeye direnç gösterir. Ama birlik olmadan dirilik, dirlik asla gelmez. Sorunları görmezden gelip arka kapılardan iş kapanlar, aslında ve sadece üretimine odaklananların erimelerinden bir parça pay almaya talip olmuştur. Enflasyon işte budur. Geçici kaydırma sağlar. Üzerine bastığın çalışmanın, sermayenin ilk etapta beşere biat edene akmasını sağlar. Ama her şey gibi o da sermayesi de topluma bulaştırılmış erime virüsünden kaçamaz. Şirket kapamaları artar. Var olan işler adım adım azalır. Bilinçsizce kurgulanmış bu yokluk sistemi, kendi kendini yer bitirir. Ve bu sarmaldan kimse kurtulamaz. Günü geldiğinde yanaşan da yanaştıran da eriyecektir.
Artık ne yapsan boştur. “Kağıt paranı al kardeşim, karşılığı olan değerli madenimi ver” demek istersin…
Ama madenin çoktan ellere kaptırılmıştır. Yerinde, karşılığında yeller eser.