TCMB Başkanı Karahan: Enflasyon tahmininde değişiklik yok
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, Merkez Bankası İdare Merkezi'nde yılın Üçüncü Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla bilgilendirme toplantısı düzenledi.
Orta vadeli tahminler oluşturulurken, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceği ve ekonomi politikalarındaki eş güdümün korunacağı bir görünümün esas alındığına işaret eden Karahan, "Bu çerçevede, 2024, 2025 ve 2026 yıl sonu enflasyon tahminlerimizde değişikliğe gitmedik. Enflasyonun 2024 yılı sonunda yüzde 38'e gerileyeceğini öngörüyoruz. 2025 ve 2026 tahminlerini sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde koruduk. Orta vadede ise enflasyonun yüzde 5'te istikrar kazanmasını hedefliyoruz. Yıl sonunun yaklaşması nedeniyle 2024'e denk gelen tahmin aralığının mekanik olarak daralması gerekirdi. Ancak son dönem jeopolitik gelişmeler ve küresel finansal oynaklıklar neticesinde artan belirsizlikler nedeniyle tahmin aralığımızı yüzde 34 ila 42 arasında koruduk." diye konuştu.
Karahan, 2024 yıl sonu tahmin muhasebesinde aşağı ve yukarı yönlü etkilerin birbirini dengelediğini gördüklerine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Talep koşullarındaki dengelenme ve enflasyon beklentilerindeki gerilemenin öngörülerimizden daha yavaş gerçekleşmesi, tahminimizi 0,2'şer puan yukarı yönlü etkiledi. Buna karşılık, Türk lirası cinsi ithalat fiyatları ve yönetilen-yönlendirilen fiyat varsayımlarımızdan gelen toplam etkiyi eksi 0,4 puan olarak hesaplıyoruz. Yıllık enflasyonun mayıs ayında zirveye ulaşmasıyla, politika iletişiminde sıklıkla vurguladığımız dezenflasyon dönemine girmiş bulunmaktayız. Yılın üçüncü çeyreğinde geçen yıldan gelen olumlu baz etkisinin de katkısıyla enflasyon belirgin şekilde gerileyecek. Para politikasındaki kararlı duruşumuz, yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşürmeye devam edecek. Para politikasındaki temkinli duruşun sürdürülmesiyle enflasyonun yılın kalanında da istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Ayrıca, finansal koşullardaki sıkılaşmayla beraber talep koşullarında görülen dengelenmenin önümüzdeki dönemde daha da belirginleşeceğini tahmin ediyoruz."
Mevsimsellikten arındırılmış ortalama aylık enflasyonun yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 2,5 civarına, son çeyrekte ise yüzde 1,5'in bir miktar altına gerileyeceğini öngördüklerini bildiren Karahan, sıkı parasal duruşun sürdürülmesi ve hizmet enflasyonundaki katılığın zayıflamasıyla, enflasyonun ana eğiliminde gerilemenin 2025'te de devam edeceğini, para ve maliye politikalarının eş güdümünün de bu sürece katkı sağlayacağını söyledi.
"Kararlılıkla sürdürülecek"
Karahan, para politikasındaki sıkı duruşu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceklerinin altını çizerek, "Daha önce de vurguladığımız gibi, bu süreçte iki ana koşul gözetiyoruz: Birincisi, aylık enflasyonun ana eğiliminin, belirgin ve kalıcı düşüş göstermesi. Bu kapsamda, ana eğilim, iç talep, ithalat ve finansal koşullara ilişkin göstergeleri yakından izliyoruz. İkincisi ise enflasyon beklentilerinin öngörülen tahmin aralığına yakınsaması. Bu çerçevede, geniş kapsamlı enflasyon beklentisi göstergelerini takip ediyoruz. Her iki kriterde de alınacak bir miktar mesafe olduğunu değerlendiriyoruz. Bu nedenle para politikasında sıkılığı korumaya devam edeceğiz." diye konuştu.
Fiyat istikrarının, sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşul olduğunu belirten Karahan, "Haziranda başlayan dezenflasyon sürecinde, enflasyonu belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz." dedi.
"Dezenflasyon süreci öngördüğümüz şekilde başladı"
Dezenflasyon sürecinin öngördükleri şekilde başladığına işaret eden Karahan, makroekonomik göstergelerin bu süreçle uyumlu ilerlediğini söyledi.
Karahan, sıkı para politikası duruşları sonucunda kredi büyümesindeki yavaşlamanın son dönemde belirginleştiğine dikkati çekerek, "Yurt içi talep ikinci çeyrekten bu yana azalmakta. Talepteki dengelenmenin güçlenerek devam edeceğini öngörüyoruz. Bu dengelenmenin etkisiyle cari işlemler açığında düşüş sürüyor." diye konuştu.
Bir önceki rapor döneminden bu yana değişmeyen tek unsurun para politikasındaki kararlı duruşları olduğunu vurgulayan Karahan, gelecek dönemde de bu duruşlarını sürdürerek, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde hareket edeceklerini dile getirdi.
Karahan, küresel büyümede sınırlı toparlanma eğiliminin hizmetler sektörü öncülüğünde sürdüğünü, büyüme tahminlerinin Avro Bölgesi'nde sınırlı olarak yukarı, Orta Doğu ve Afrika bölgesi ülkelerinde ise aşağı yönlü güncellendiğini bildirdi.
Türkiye'nin dış talep görünümünün bir önceki rapor dönemine göre yatay seyrettiğini ifade eden Karahan, 2025'te ise daha belirgin bir toparlanma bekledikleri bilgisini paylaştı.
Karahan, küresel büyüme görünümü, jeopolitik riskler ve arz yönlü faktörlerin, emtia fiyatları üzerinde belirleyici olmaya devam ettiğine dikkati çekerek, enerji dışı emtia fiyatlarının son dönemde ılımlı giderken petrol fiyatlarının dalgalı seyrettiğini anlattı.
Küresel manşet ve çekirdek enflasyondaki düşüşün devam ettiğine işaret eden Karahan, "İş gücü piyasasındaki normalleşme eğilimi sürerken hizmet enflasyonundaki katılıklar zayıflıyor. Enflasyon görünümüne bağlı olarak, gelişmiş ülkelerin bazıları faiz indirim süreçlerine başladı. Başta ABD olmak üzere, gelişmiş ülkelerin genelinde daha hızlı bir faiz indirimi fiyatlanıyor. Gelişmekte olan ülkelerde ise indirimler yavaşlayarak devam etti." değerlendirmesinde bulundu.
Karahan, ılımlı büyüme ve enflasyon görünümünün, merkez bankalarının ilerleyen dönemde de parasal sıkılığı azaltabileceklerine işaret ettiğini, merkez bankalarının kalıcı dezenflasyon tesis edilinceye kadar gerekli parasal sıkılığı koruyacakları ve indirim süreçlerini temkinli götürecekleri yönündeki iletişimlerinin devam ettiğini dile getirdi.
"Net ihracat ilk kez büyümeye pozitif katkı verdi"
Bu yılın ilk çeyreğine ilişkin verilerin, iktisadi faaliyete iç talebin yıllık bazdaki katkısının halen yüksek olmakla birlikte azaldığını gösterdiğini belirten Karahan, şunları kaydetti:
"Bu dönemde net ihracat 2022 yılının üçüncü çeyreğinden bu yana ilk kez yıllık bazda büyümeye pozitif katkı verdi. Böylelikle, büyümenin talep yönünden kompozisyonu daha dengeli gerçekleşti. İkinci çeyreğe ilişkin mevcut veriler ise yurt içi talepte yavaşlama gösteriyor. Perakende satış ve ticaret satış hacim endeksleri çeyreklik bazda azalış ima ediyor. Perakende satış hacmindeki bu azalış, elektrikli eşya ve mobilya gibi finansman koşullarına duyarlı harcama kalemlerinde daha belirgin. İkinci çeyrekteki iki bayram tatili ve köprü günleri, talepteki yavaşlamanın seviyesi hakkında net bir fikir edinmeyi zorlaştırıyor. Buna karşın, üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler, iç talepteki normalleşmenin devamına işaret ediyor. İmalat sanayisi firmalarının yurt içi sipariş beklentileri, temmuz ayı itibarıyla çeyreklik bazda gerilemeyi sürdürdü. Benzer şekilde, firma görüşmelerinden elde ettiğimiz bulgular da iç talepteki normalleşmenin devam ettiğini teyit ediyor."
Karahan, kartla yapılan harcamaların seviye olarak yüksek olmakla birlikte son dönemde görece yatay seyrettiğini, bu normalleşme eğilimine, harcama kalemlerini ihtiyari ve zorunlu harcamalar şeklinde ayırarak daha detaylı baktıklarını bildirdi.
Gıda, giyim ve yemek gibi zorunlu harcamaların yatay seyrettiğini gördüklerine işaret eden Karahan, "Kuyumculuk, elektronik ve araç kiralama gibi ihtiyari harcamaların ise son dönemde azaldığını izliyoruz." dedi.
Karahan, parasal sıkılaşmanın, özellikle ihtiyari harcamalarda etkisini gösterdiğini, beyaz eşya ve otomobil satışlarındaki azalmanın da bu değerlendirmelerini destekler nitelikte olduğunu söyledi.
"İç talepteki dengelenme devam edecek"
Arz koşullarına baktıklarında, mayıs verilerine göre ikinci çeyrekte sanayi üretiminin düştüğünü hatırlatan Karahan, köprü günleri ve oynaklığı yüksek sektörler dışlandığında, üretimdeki azalışın daha ılımlı olduğunu aktardı.
Karahan, kapasite kullanım oranı ve PMI gibi anket bazlı göstergelerin de sanayi sektöründeki söz konusu ivme kaybını teyit ettiğine dikkati çekerek, "Hizmet üretim endeksi de mayıs ayı itibarıyla çeyreklik bazda ılımlı azaldı. Göstergelere bütün olarak baktığımızda, üretimdeki azalışın, sanayi üretim endeksinin ima ettiği kadar derin olmadığını görüyoruz. Bununla birlikte, söz konusu düşüş talepteki ivme kaybıyla uyumlu." diye konuştu.
Yurt içi talebin ikinci çeyrekte, halen enflasyonist düzeyde olmakla birlikte yavaşladığını değerlendirdiklerini vurgulayan Karahan, şöyle devam etti:
"Farklı yöntemlerle hesapladığımız göstergeler, ikinci çeyrekte çıktı açığının gerilediğini gösteriyor. Bu gerilemenin üçüncü çeyrekte de devam edeceğini öngörüyoruz. Bu noktada altını çizmek isterim ki sıkı para politikamız sonucunda iç talepteki dengelenme devam edecektir. Yılın geri kalanında negatif düzeylere düşecek olan çıktı açığı, dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olacaktır."
Karahan, iç talepteki dengelenmeye paralel olarak dış ticaret dengesindeki iyileşmenin devam ettiğine işaret ederek, "Bunun yansımasıyla, ikinci çeyrekte, cari açığın milli gelire oranının yüzde 2,5'in altına gerilediğini tahmin ediyoruz. Temmuz ayı itibarıyla ise yıllıklandırılmış cari açığın gerilemesini sürdürerek 20 milyar dolar civarına inmesini bekliyoruz." dedi.
Parasal sıkılaştırma dönemlerinde cari dengede düzelme olduğunu belirten Karahan, ilerleyen dönemde, sıkı parasal duruşla uyumlu olarak cari dengedeki olumlu seyrin süreceğini öngördüklerini bildirdi.
"Enflasyonun ana eğilimindeki yavaşlama sürüyor"
Karahan, enflasyonun seyrine ilişkin değerlendirmede bulunarak, mayısta tepe noktasına ulaşan yıllık enflasyonun, takip eden 2 ayda düşüş sergilediğini hatırlattı.
Tüketici enflasyonunun temmuzda yüzde 61,8 ile önceki Enflasyon Raporu'nda öngördükleri tahmin aralığının içinde gerçekleştiğine dikkati çeken Karahan, "Yıllık enflasyonla birlikte, aylık enflasyon gelişmelerini de yakından takip ediyoruz. Çeşitli göstergelerin yakın dönem seyrine baktığımızda, enflasyonun ana eğilimindeki yavaşlamanın sürdüğünü görüyoruz. Son 6 ayda ortalama yüzde 2,9 olan ana eğilim, son 3 ayda yüzde 2,6'ya, son 2 ayda ise yüzde 2,4'e geriledi." bilgisini verdi.
Karahan, enflasyonun ana eğilimindeki zayıflamanın, öngörüleriyle uyumlu seyrettiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İkinci çeyrekte fiyat artışları B endeksini oluşturan alt grupların tümünde yavaşlarken temel mallardaki zayıflama ön plandaydı. Temmuz ayında ise ana eğilim haziran ayına göre sınırlı bir artış gösterdi. Ancak nisan ve mayıs aylarıyla kıyaslandığında, yavaşlamanın sürdüğünün altını çizmemiz gerekiyor. Bu noktada temmuz ayına parantez açmak istiyorum. Temmuz ayında tüketici enflasyonu, para politikasının görece etki alanı dışında kalan, yönetilen-yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamaları gibi unsurlar neticesinde geçici olarak arttı. Bu unsurların, aylık tüketici enflasyonu üzerindeki etkisinin 1,4 puan olduğunu hesaplıyoruz. Buna karşın, bu dönemde başta temel mallar olmak üzere çekirdek göstergelerdeki yükseliş daha sınırlı oldu. Hizmet enflasyonu son dönemde yavaşlıyor olsa da bu gruptaki fiyat artışlarının, temel mallara kıyasla güçlü olduğunu görüyoruz. Hizmet sektörü genelinde yaygın olan zamana bağlı ve geriye dönük fiyatlama davranışı, hizmet enflasyonundaki zayıflamanın gecikmeli olarak gerçekleşmesine neden oluyor."
Ataletin hizmet grubunda mal grubuna göre yüksek olduğunu gördüklerini ifade eden Karahan, hizmet alt kalemleri arasında ise özellikle kira enflasyonun yüksek ataleti ile ön plana çıktığını kaydetti.
Karahan, kira yıllık enflasyonunun tüketici fiyatları ana grupları arasında halen yüksek seyri ile dikkat çektiğini, buna karşın öncü göstergelerin bir süredir yönünü aşağı çevirdiğini söyledi.
Gerek internetteki ilan fiyatları gerekse konut kredisi değerleme raporlarına dayanan göstergelerin uzun süredir azalış eğiliminde olduğunu belirten Karahan, "Perakende Ödeme Sistemi verilerinden elde edilen yeni ve yenilenen sözleşmelerdeki kira artış oranları, TÜFE'deki mevcut kira enflasyonunun altında değer almakta. Bu durum, önümüzdeki dönemde yıllık kira enflasyonunun azalacağını ima ediyor." değerlendirmesinde bulundu.
Karahan, dezenflasyon dönemlerinde, temel mal enflasyonunun daha hızlı ve belirgin şekilde yavaşladığına işaret ederek, parasal sıkılaşma dönemlerinde döviz kurunda sağlanan istikrar ve talepteki dengelenmenin bu olgunun temel nedenleri olduğunu ifade etti.
Bu dönemde, söz konusu faktörlerin desteğiyle, temel mal grubunda, özellikle dayanıklı mallarda, fiyat artışlarının sınırlı gerçekleştiğini vurgulayan Karahan, "Hatta bazı dayanıklı mal kalemlerinde fiyat düşüşleri izlemeye başladık. Grafiklerden görüleceği üzere, temel mallarda son üç aylık dönemde yıllıklandırılmış ana eğilim yüzde 20 seviyesinde, dayanıklı mallarda ise yüzde 10'un altı ile zayıflama daha belirgin." diye konuştu.
"Manşet enflasyondaki düşüşle sektörlerin beklentilerinde gerileme öngörüyoruz"
Karahan, enflasyon beklentilerinin tahmin aralığına yakınsamasının, dezenflasyon açısından kritik önemde olduğunu, yakın dönem enflasyon görünümünün de etkisiyle beklenti eğrisinin rapor döneminde aşağı kaydığını gördüklerini ifade etti.
Mevcut durumda, piyasa katılımcılarının yıl sonu enflasyon beklentisinin bir önceki raporda sunulan tahmin aralığının üst noktasının bir miktar üzerinde seyrettiğini bildiren Karahan, "12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerinde ise dağılımın sola kaymasıyla, iyileşme eğilimi sürüyor." dedi.
Karahan, piyasa katılımcılarının beklentilerinin finansal piyasalardaki fiyatlamalar açısından önemli olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Firmalar da enflasyon beklentileri doğrultusunda fiyatlama, ücret belirleme, stok tutma ve yatırım stratejilerini oluşturuyor. Tüketicilerin beklentileri ise tüketim, tasarruf ve portföy kararları üzerinde belirleyici oluyor. Enflasyon beklentilerini incelediğimizde, firmaların ve özellikle tüketicilerin beklentilerinin piyasa katılımcılarına göre yüksek seyri göze çarpıyor. Bu durum enflasyonun düşük olduğu dönemlerde dahi gözleniyor. Enflasyon beklentilerini şekillendiren dinamikleri incelediğimizde, manşet enflasyon üç grup için de etkili bir unsur olmakla birlikte, buna en hassas birim olarak firmalar öne çıkıyor. Tüketicilerin beklentilerinin, sıklıkla tüketilen gıda ve akaryakıt ürünlerine hassasiyeti yüksek. Manşet enflasyondaki düşüşle birlikte, tüm sektörlerin beklentilerinin gerileyeceğini öngörüyoruz. Sıkı para politikası duruşumuzla, beklentilerin dezenflasyon sürecine katkı verecek şekilde oluşmasını sağlamakta kararlıyız."
"Türk lirası zorunlu karşılık oranlarını artırarak likidite fazlasını sterilize ettik"
Geçen yılın haziran ayında sıkılaşma döngüsünü başlattıklarını, politika faizini yüzde 8,5'ten bu yılın mart ayı itibarıyla yüzde 50'ye çıkardıklarını anımsatan Karahan, ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı parasal aktarımın etkinliğini artırmak amacıyla makro ihtiyati politikaları uygulamaya devam ettiklerini bildirdi.
Karahan, mayısta Türk lirası zorunlu karşılık oranlarını artırarak likidite fazlasını sterilize ettiklerini aktardı.
Yabancı para kredilere aylık büyüme limiti getirdiklerini ve finansal koşullardaki sıkılığı artırdıklarını anlatan Karahan, şöyle konuştu:
"Kur korumalı mevduatta (KKM) yenileme ve dönüşüm hedeflerini değiştirmenin yanı sıra asgari faiz oranını düşürerek KKM bakiyesindeki azalmayı hızlandırdık. Kredi piyasasında sağlıklı fiyat oluşumunu desteklemek amacıyla ticari kredi azami erken ödeme ücretlerini güncelledik. Dönemsel olarak ortaya çıkan likidite fazlasını zorunlu karşılıklar ve mevcut araç setimizi kullanarak sterilize ediyoruz. Likidite fazlasını özellikle Türk lirası depo alım ihaleleri ile sterilize etmeye devam ediyoruz. Ayrıca, Borsa İstanbul repo pazarlarında ve bankalararası para piyasasında gecelik vadede sterilizasyon yapıyoruz. Bunlara ilave olarak, Türk lirası karşılığı döviz ve altın swap ihaleleri ile gün içinde iki kez farklı vadelerde depo alım ihaleleri uygulamaya başladık. Önümüzdeki dönemde diğer para piyasalarında da işlem yapmaya başlayarak likidite fazlasını sterilize etmeye devam edeceğiz."
Karahan, likidite koşullarını muhtemel gelişmeleri göz önünde bulundurarak yakından izlediklerinin, gerektiğinde sterilizasyon araçlarını çeşitlendirerek etkin şekilde kullanmaya devam edeceklerinin altını çizdi.
"Uyguladığımız politikalarla enflasyon ve kur beklentilerinde iyileşme yaşandı"
Ticari kredi ve mevduat faizlerinin bileşik bazda yüzde 60, tüketici kredilerinin de yüzde 70 civarında fiyatlandığını belirten Karahan, "Mevduat faizlerinde, politika faizi, piyasadaki likidite ve makro ihtiyati politikaların yanı sıra enflasyon ve kur beklentileri de belirleyici oluyor. Uyguladığımız politikaların bir sonucu olarak son aylarda enflasyon ve kur beklentilerinde önemli bir iyileşme yaşandı. Bu iyileşmenin de mevduat faizlerinin son dönemdeki hareketinde belirleyici olduğunu düşünüyoruz. Para politikası duruşumuz ve makro ihtiyati çerçevemiz, mevduat faizlerinin Türk lirasına geçişi sürdürecek ve tasarrufları artıracak seviyelerde kalmasını sağlayacak." değerlendirmesinde bulundu.
Karahan, tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi tesis edecek hızda seyretmesinin kritik önemde olduğuna dikkati çekerek, bu yılın ilk çeyreğinde kredi talebinin hızlanmasının, tüketici kredi büyümesinin kredi kartı ve ihtiyaç kredisi kaynaklı artmasına neden olduğunu bildirdi.
Bu kapsamda devreye aldıkları makro ihtiyati önlemler ve sıkı para politikası duruşu ile ikinci çeyrekten itibaren tüketici kredilerindeki büyümenin zayıfladığına işaret eden Karahan, Türk lirası ticari kredi büyümesinde mart ayında daha bağlayıcı hale getirdikleri aylık büyüme sınırlarının etkili olduğunu belirtti.
Karahan, temmuzda ise Türk lirası ticari kredi büyümesinin aylık büyüme sınırlarının dahi altında olduğunu söyledi.
Söz konusu yavaşlamanın enflasyon beklentilerindeki iyileşme ile uyumlu olduğunu belirten Karahan, şunları kaydetti:
"Firmaların enflasyon beklentilerinin düşmesi, Türk lirası kredi talebini azalttığını gösteriyor. Enflasyon beklentilerindeki iyileşme ile reel kredi maliyetleri artıyor ve firmaların kredi iştahı azalıyor. Bunun sonucunda firmalar ancak daha ucuz maliyetle daha az miktarda kredi kullanıyor. Firmaların enflasyon beklentilerindeki iyileşme ile birlikte yabancı para kredi talebi artıyor. Artan yabancı para kredi talebinin genişleyici etkisini ve reel sektörün kur riskini sınırlamak için bu kredilere mayısta getirdiğimiz aylık büyüme sınırını temmuzda daha da düşürdük. Bu sınırlamaların etkisiyle yabancı para kredilerdeki büyüme yavaşladı ve toplam ticari kredi büyümesi geriledi."
"KKM hedeflerinin etkisiyle, Türk lirası mevduat payındaki artış devam edecek"
Karahan, son dönemdeki kredi büyüme gelişmelerinin, finansal koşullardaki sıkılığın dezenflasyon sürecini destekleyecek düzeyde olduğunu teyit ettiğini aktardı.
Kararlılıkla sürdürülen sıkı parasal duruşun Türk lirası varlıklara olan ilgiyi artırdığına dikkati çeken Karahan, "Mart ayından bu yana Türk lirası mevduatın payı yükselerek yıl sonu hedefimiz olan yüzde 50'yi aşarken, kur korumalı mevduatın payı ise yüzde 11'e geriledi. Para piyasası fonlarını da mevduat gibi değerlendirdiğimizde Türk lirası payını daha yüksek hesaplıyoruz. KKM'nin hedefleri ve asgari faizinde atılan adımların da etkisiyle Türk lirası mevduat payındaki artışın devam edeceğini düşünüyoruz." dedi.
Karahan, Türkiye'nin mevcut politika duruşunun, ülkeye yönelik risk algısının iyileşmesini, risk priminin düşüş sürecini de desteklediğini bildirerek, "Mart ayı içerisinde aldığımız kararlarla sıkı para politikası duruşumuz pekiştirilmiş, uyguladığımız politikalara olan güven artmış ve rezerv görünümü iyileşmiştir. Ayrıca bu süreçte kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırımları dış finansman görünümünü desteklemiştir. Jeopolitik gelişmeler sebebiyle oynak bir görünüm izlese de risk primi ılımlı seyrini sürdürmektedir." ifadelerini kullandı.
Risk primindeki görünümün, Türkiye'ye yönelik portföy akımlarını desteklemesine karşın haziranda portföy çıkışlarının gözlendiğini dile getiren Karahan, sermaye hareketlerinin temmuzda dengelendiğini söyledi.
Karahan, önceki rapor döneminden bu yana portföy girişlerinin ağırlıklı olarak DİBS piyasasında yoğunlaştığını, off shore swap kanalıyla da girişlerin gözlendiğini aktardı.
Sermaye girişlerinin ilerleyen dönemde jeopolitik gelişmelere bağlı oynaklık gösterebileceğine işaret eden Karahan, şu bilgileri verdi:
"Mart ayında yaptığımız ilave parasal sıkılaştırma, yurt içi ve dışı yerleşiklerin Türk lirasına güvenini artırdı ve rezervlere olumlu yansıdı, TCMB taraflı swap bakiyesini 31 Temmuz itibarıyla sıfıra indirdik. Sonrasında sterilizasyon amaçlı olarak ters yönde swap işlemlerine başladık. 22 Mart ile 2 Ağustos arasında brüt rezervler 26,5 milyar dolar artış gösterirken, net döviz pozisyonumuz 93,1 milyar dolar iyileşti. 2 Ağustos itibarıyla brüt rezerv düzeyimiz 150 milyar doların üzerine çıktı. Swap hariç net rezervlerimiz, yurt içinde yaptığımız Türk Lirası karşılığı döviz swapları da dahil ettiğimizde 28,6 milyar dolara yükseldi."
Karahan, dış talebe ilişkin varsayımları 2024 ve 2025 yılları için sınırlı bir miktar güncellediklerini belirterek, "Ham petrol fiyatı varsayımımızı gerçekleşme kaynaklı olarak 2024 yılı için aşağı çekerken, 2025 yılı için büyük oranda koruduk. Gıda fiyatları varsayımımızı ise sabit tuttuk." diye konuştu.
"Enflasyon hedefi için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız"
Karahan, bilgilendirme toplantısında, Başkan Yardımcıları Hatice Karahan ve Osman Cevdet Akçay ile soruları da yanıtladı.
Yıl sonu enflasyon hedefine ilişkin soru üzerine Karahan, aylık enflasyonun önce yüzde 2,5, son çeyrekte de yüzde 1,5'in altına inmesini beklediklerini söyledi.
Bu konuda her zaman her şeyi yapmaya hazır olduklarını dile getiren Karahan, "Aksiyonla da gösterdiğimizi düşünüyorum. Son dönemde yabancı para olan kredilere limiti yüzde 2'den yüzde 1,5'e indirdik. Enflasyon hedefi için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Bu kararlılığımızı da metinde vurguladık." diye konuştu.
Karahan, talep tarafında dengelemenin net şekilde ortaya çıktığını vurgulayarak, cari dengede de iyileşmenin devam ettiğine dikkati çekti.
İthalattaki düşüşün de devam ettiğini anlatan Karahan, şu ifadeleri kullandı:
"Tahminlere noktasal olarak yaklaşmak çok sağlıklı olmayabiliyor. Çünkü yüzde 75 civarında enflasyondan geliyoruz ve 40'ın altına gideceğimizi öngörüyoruz. Tam olarak tahmin hedefi koymak kadar kolay değil. Alt-üst sınırlar çerçevesinde bakmakta fayda var. Yukarı yönler olduğu malum. Bunu zaten PPK metinlerimizde her seferinde vurguluyoruz ama aşağı yönlü riskler de bir miktar mevcut. Haziran ayındaki enflasyon gerçekleşmesi hem piyasanın hem bizim tahminimizin altındaydı. Bu sene bizim öngördüğümüz petrol fiyatlarının altında seyrediyor. Veri akışıyla bizim öngörülerimizi kıyasladığımızda geçen dönemden bu yana tahminleri değiştirmek için bir neden göremedik."
"Piyasa katılımcıları tahmin bandımıza yaklaşıyor"
"Sektörel enflasyon beklentileri raporundaki katılımcıların beklentilerindeki makasın geniş olduğunun" belirtilmesi üzerine Karahan, şu değerlendirmede bulundu:
"Enflasyon beklentilerinin tahmin aralığımızla uyumlu olması, dezenflasyonu destekler nitelikte olması politika duruşumuz açısından kritik önemde. Dezenflasyon sürecinde 3 unsurdan bahsediyoruz. Reel değerlenme, talepte dengelenme ve beklentilerin çıpalanması. Şimdi ilk ikisinden bir süredir dezenflasyona katkı alıyoruz. Bu, verilerde çok net gözüküyor. Enflasyon beklentileri de olumlu seyrediyor ama sektörler arası farklılık gösteriyor. Piyasa katılımcıları bir süredir bizim tahmin bandımıza gittikçe yaklaşıyor. Hane halkı beklentileri ve sektörel enflasyon beklentileri seviyenin oldukça üstünde. Enflasyonun uzun bir süre tek hanede seyrettiği döneme baktığımızda dahi yani yatay seyrettiği ve düşük olduğu döneme baktığımızda dahi hane halkı beklentileri o seviyelerin oldukça üstünde. Dolayısıyla burada seviyeden ziyade beklentilerdeki seyre bakmak lazım."
"Enflasyonun düşmesiyle fiyatlama davranışları düzelmeye başladı"
Karahan, beklentileri neyin şekillendirdiğine ilişkin de konuşarak, enflasyon düştükçe beklentilerin de düşeceğini söyledi.
Hane halkı tarafında özellikle akaryakıt ve gıdanın öne çıktığını dile getiren Karahan, "Bunların enflasyonu düşerse hane halkı beklentisine katkı verecek. Enflasyonun düşmesiyle fiyatlama davranışları bir miktar düzelmeye başladı. Bununla birlikte bu beklentilerde de bir toparlanmanın olacağını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde enflasyonun da düşmesiyle, güvenin artmasıyla beklentilerin daha olumlu seyredeceğini ve dezenflasyon sürecine daha net bir katkı vermeye başlayacağını değerlendiriyoruz." dedi.
"Arz talep dengesi biraz daha yerine geliyor"
Enflasyonu etkileyen sebepler göz önüne alındığında yıl sonundaki yüzde 38 hedefinin nasıl etkileneceği yönündeki bir soru üzerine Karahan, enflasyon tahminlerini oluştururken belli varsayımlarda bulunduklarını dile getirdi.
Burada görüşlerini değiştirecek şeyin, "beklediklerinin çok üstünde bir gerçekleşme" olduğunun altını çizen Karahan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bakarız ki bu, bizim tahminimizin üzerinde, o zaman orta noktayı ya da üst bandı değiştirmemiz gerekir ama bu dönemde gerçekten kurumlar arası eş güdüm üst düzeyde. Hem enerji fiyatlarında yapılan düzenleme hem de diğer konularda atılan adımlar patikamız içinde gerçekleşti. Dolayısıyla bizim için sürpriz olan bir durum yok. Bunun neticesinde de 3 ay öncesine göre, şu anda baktığımızda, veri akışı da olumlu geldi. Önümüzdeki dönem için talep de sağlıklı bir şekilde soğuyor. Arz talep dengesi biraz daha yerine geliyor. Bu koşullar çerçevesinde bu görünüm altında yüzde 38 hedefini, üst bant ve alt bandı olduğu gibi korumaya karar verdik."
"Ülke olarak büyüme sorunumuz yok"
Karahan, arzulanan ekonomik soğumaya ne kadar uzaklıkta olunduğuyla ilgili soru üzerine talep görünümünün bir önceki enflasyon raporundaki öngörüleriyle genel olarak uyumlu olduğunun altını çizdi.
Karahan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Fiyatlama gelişmeleri de bu şekilde. Burada temel olarak 2 kaynaktan destek aldık. Birincisi reel değerlenme, diğeri ise talepte soğuma. Fiyatlama değişmeleri konusunda, enflasyonun düşmesiyle, beklentilerden de önümüzdeki dönemde destek alacağımızı düşünüyoruz. Dolayısıyla arzuladığımız dengelenme gerçekleşiyor."
Türkiye'nin büyümeye dair sorununun olmadığına işaret eden Karahan, geçmiş verilere de bakıldığında ülkenin potansiyel büyümesinin oldukça yüksek olduğunu söyledi.
Buna karşın sürdürülebilir ve uzun vadeli olması açısından büyümenin kompozisyonunun iyileşmesi gerektiğini anlatan Karahan, şu değerlendirmede bulundu:
"Buna ulaşmak da ancak fiyat istikrarıyla mümkün. Biz de bu doğrultuda çalışıyoruz. Zaten bize kanunla verilen görev de fiyat istikrarını sağlamak. Dolayısıyla bütün adımlarımızı bu doğrultuda atıyoruz. Dezenflasyon sürecinde büyümede bir miktar azalma yaşanabilir. Kısa vadede bir miktar yavaşlayabilir. Bunun belirtileri de zaten gerçekleşiyor ama fiyat istikrarına ulaştığımızda büyümenin getirdiği refah artışının toplumun çok daha geniş kesimleri tarafından kalıcı olarak paylaşıldığını göreceğiz."
"TÜİK ve Merkez Bankası arasında bir komite oluşturduk"
Karahan, "enflasyon hesaplama yöntemini, şeffaflık adına, paylaşmayı düşünüp düşünmediklerine" yönelik bir soruya şu yanıtı verdi:
"Bunun daha iyisini yapacağız. Hedeflediğimizi söylediğimiz sayıyı bizim açıklamamız ideal değil. Biz kendimiz hesaplıyoruz. Yani arındırmayı biz yapıyoruz ama enflasyon verisini TÜİK açıklıyor. Bu doğrultuda TÜİK ve Merkez Bankası arasında bir komite oluşturduk. Bizim çalışma arkadaşlarımız TÜİK'teki konunun uzmanlarıyla bu konuda teknik bir çalışma yürütüyorlar. Süreç başladı. Bu çok önemli bir konu. Tamamlanması ne zaman olur bunu kestirmek zor ama mümkün olduğu kadar kısa sürede burada bir mesafe alınacağını düşünüyorum."
"Bizi sürprize uğratan bir gelişme olmadı"
Elektrik ve doğal gaz zamlarının uygulanan politikalarla uyumuna ilişkin bir soru üzerine Karahan, son 2 yıldır enerji fiyatlarının, çeşitli sübvansiyonlar nedeniyle büyük ölçüde sabit kaldığını dile getirdi.
Söz konusu dönemde yapılan toplam zamlara bakıldığında yüzde 4 civarında bir oranın ortaya çıktığını anlatan Karahan, şunları kaydetti:
"Bu süreçte enflasyonist ortamda enerjiye dair harcamaların hane halkı bütçesi içindeki payı oldukça düştü. Dolayısıyla bunların beklenti üzerindeki etkisi daha sınırlı olacaktır. Onun dışında eş güdümün üst düzey olduğunu görebilirsiniz. Çünkü elektrikte yüzde 38'lik zam yapıldı, doğal gazda daha da az. Dolayısıyla burada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın, Merkez Bankası hedefini ne kadar ciddiye aldığını ne kadar içselleştirdiğini görebilirsiniz. Genel olarak bu eş güdüm bütün kurumlar arasında üst düzeyde. Bizi şu ana kadarki gerçekleşmelerde sürprize uğratan bir gelişme olmadı. Bunun dışında tabii ki bunun geçici olduğunu değerlendiriyoruz ama veri odaklı gittiğimizi de her seferinde söylüyoruz. Önümüzdeki dönem verilerini değerlendireceğiz. Yıl başıyla şu an arasında bir fark var. Şu anda talep koşulları hızla iyileşiyor. Arz talep dengesi bir miktar yerine geldi, fiyatlama davranışları biraz daha düzeliyor. Dolayısıyla geçici etkilerin daha uzun vadeye yayılması ihtimalini daha düşük görüyoruz."
"Gelişmelere göre gerekeni yapmaya hazırız"
Kur Korumalı Mevduat (KKM) konusuna da değinen Karahan, zararın kaynaklarını faaliyet raporlarında açıkladıklarını belirtti.
Bu konuda "bakiyeyi azalttıklarını" anlatan Karahan, şu ifadeleri kullandı:
"Bugüne kadar 140 milyar dolardan şu anda 60 milyar doların altına geldi. Mevcut dönemde, beklentilerin de iyileşmesiyle, daha hızlı gerçekleşebilmesi için düzenlemelerde bulunduk. Dolayısıyla bunun yıl sonuna kadar iyileşmeye devam edeceğini düşünüyoruz. Geçmişteki gibi bir dönem bu sene olmayacağını düşünüyorum. Geçmiş zarar konusunda şu andaki anlaşmamız önümüzdeki dönem karlarından bunun düşülmesi, önümüzdeki yıllarda bunun mahsuplaşılması yönünde ama likidite gelişmeleri çerçevesinde diğer opsiyonları da değerlendirebiliriz. Bu konuda biraz da küresel gelişmelere bağlı olarak oynaklık yaşanabiliyor. Gelişmelere göre gerekeni yapmaya hazırız."
"Uzun süre sıkı duruşu korumamız gerekecek"
Enflasyon hedefine ilişkin soru üzerine de Karahan, şu değerlendirmede bulundu:
"Enflasyon hedefi konusunda bu seneki gerçekleşme de önemli olacak. Bu sene sonu için enflasyon beklentileri yüzde 45'ti hatta çok daha yüksek beklentiler de vardı. Şu anda geldiğimiz noktada piyasa yüzde 43'e çok yakın bir rakama geldi. Genel olarak çok daha yüksek beklentilerin indiğini görüyoruz. Dolayısıyla bizim tahminimize yakınsayan bir süreç oldu. Önümüzdeki sene de sıkı duruşun korunmasıyla talepteki dengelenme ve enflasyon gerçekleşmeleriyle daha olumlu bir seyir olacağını değerlendiriyoruz. Bu da dezenflasyon sürecine katkı verecektir. Tam olarak nereye geleceğini göreceğiz. Enflasyon hedeflerini de bu doğrultuda dinamik olarak değerlendireceğiz ama bu, biraz da bizim duruş niyetimizi belli etme açısından önemli. Çünkü 2026 sonunda da tek haneli bir enflasyon hedefimiz var. Bununla birlikte de uzun süre sıkı duruşu korumamız gerekecek. Bu demek değildir ki faiz, bu süreçte asla inmeyecek. Faiz indirimi döngüsüne girildiği zaman da sıkı duruş korunabilir ama enflasyon orta vadeli hedefimize yaklaşana kadar sıkı duruşu korumamız gerekecek."
"Aylık enflasyonda bir düşüş olduğu ve bunun belirgin olduğu net"
Olası faiz indirimine ilişkin sorular üzerine Karahan, "İki koşul gözetiyoruz. Bunlardan bir tanesi, yıllık enflasyona değil aylık enflasyona vurgu yapıyoruz. Çünkü yıllık enflasyon son dönemde baz etkisi nedeniyle aylıktaki görünümden farklı olabiliyor. Burada da ana eğilime bakıyoruz. Bu ana eğiliminde belirgin ve kalıcı düşüş olmasını değerlendiriyoruz. Son aylara baktığımızda aylık enflasyonda bir düşüş olduğu ve bunun belirgin olduğu net. Kalıcı olduğu noktasında yeteri kadar emin değiliz. Bunun kalıcı olduğundan emin olmak istiyoruz." diye konuştu
Karahan, diğer bir hususun beklentiler olduğuna işaret ederek, "Piyasa katılımcıları daha olumlu seyrediyor. Hane halkı beklentileri de sene başından beri azalma eğiliminde. Son ay biraz farklıydı. Reel sektör beklentilerinde henüz ilerleme yok. Burada da dezenflasyona katkı alacağımızdan emin olmak istiyoruz. Bu duruş konusunda atacağımız adımları sadece bu sene sonu hedefini gözeterek değil, 2025 ve sonrası projeksiyonlarımızı, hedeflerimizi de gözeterek belirleyeceğiz." ifadelerini kullandı. Karahan, enflasyonda orta vadeli hedeflerinin yüzde 5 olduğunu ve bunu değiştirmenin doğru bir davranış olmayacağını bildirdi.
"Enflasyonun düşmesi en çok düşük gelirliyi olumlu etkileyecek"
Ücretlere yapılan artışın enflasyona etkisine ilişkin de değerlendirmede bulunan Karahan, "Bize kanunla verilen görev, fiyat istikrarını sağlamak. Burada toplumsal refaha yapabileceğimiz en büyük katkı da bu görevi başarıyla yerine getirmek olacak. Enflasyonun kalıcı olarak tek haneye düşmesi, büyümenin getireceği refah artışının toplumun her kesimine daha sağlıklı şekilde yansımasına, dağılmasına sebep olacak. Enflasyonun düşmesi en çok düşük gelirliyi olumlu etkileyecek. Çünkü zorunlu harcamaları fazla olan düşük gelir grupları yüksek enflasyondan daha olumsuz etkileniyor. Dolayısıyla bu grupta refah artışı olabilmesi için öncelikle fiyat istikrarının sağlanması gerekiyor. Bu konuda da kararlıyız, attığımız adımlarla da bunu gösteriyoruz."dedi.
Karahan, asgari ücret artışına ilişkin karar verici veya tavsiye kurumu olmadıklarına da işaret etti.
Sermaye şirketlerinin karlarının dünyada birçok ülkede tartışıldığını ve akademik çalışmalar da yapıldığını anımsatan Karahan, konuyu yakından takip ettiklerini ama fikir birliğine varılamadığını gördüklerini söyledi.
Kovid-19 salgını sonrası küresel çapta arz ve talep dengesinin bozulduğuna dikkati çeken Karahan, şöyle devam etti:
"Küresel ölçekte önce arz koşullarının bozulmasıyla, daha sonra da arz toparlandığında fiyatın yüksek kalması sebebiyle karlılıklarda artış oldu. Enflasyonun arttığı dönemlerde göreli fiyat algısı bozulabiliyor. Buna, metinlerimizde fiyatlama davranışlarındaki aksaklık şeklinde değiniyoruz. Firmalar bu dönemde maliyetlerin üzerinde fiyatlama yapıyor ya da maliyetleri birebir fiyatlarına yansıtabiliyor. Bu, hem enflasyona hem de karlılığa yansıyor. Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde karlılıklar tarihsel ortalamalarının üzerine çıkabiliyor. Bizim için önemli olan fiyatlama davranışlarının normale dönmesi. Bu da ancak fiyat istikrarı sağlandığında olacak. Biz de adımlarımızı bu doğrultuda atıyoruz."
"Politika duruşunu değerlendirirken iki unsuru gözetiyoruz"
Karahan, politika duruşunu değerlendirirken iki unsuru gözettiklerine dikkati çekerek, "Birincisi, enflasyonun ana eğilimin düşmesi. Çünkü bizim tek hedefimiz bu sene değil, önümüzdeki sene ve ondan sonraki sene de iddialı bir hedef var. Dolayısıyla bunu gözetmek durumundayız. İkincisi de beklentiler. Enflasyon beklentileri düzelmezse bu hedeflere ulaşmak daha zor oluyor. Dolayısıyla bu iki koşulu gözetmek durumundayız. Enflasyon gerçekleşmeleriyle beklenti arasında çok büyük fark olduğu durumlarda reel faiz hesaplamak o kadar kolay olmuyor. Birçok merkez bankasının yaptığı gibi veri odaklı gidiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"TÜİK, uluslararası metodolojiye uygun şekilde veri açıklıyor"
Kamuoyunda enflasyon ölçümüne ilişkin tartışma yaşandığının hatırlatılması üzerine ise Karahan, şunları kaydetti:
"Son dönemde artan bir tartışma var. Bu da enflasyonun düştüğü döneme denk geldi. TÜİK'in inandırıcılığı önemli. Metodolojisine baktığımızda uluslararası metodolojiye uygun şekilde veri açıklıyor. EUROSTAT'ın normlarına göre hareket ediyor. Dönem dönem denetleme çalışmaları bağımsız denetçiler tarafından yurt dışından gerçekleşiyor. Bu, işin bir boyutu. İkinci boyutu, bizim ay içinde fiyat gelişmelerini anlamak için belli çalışmalarımız var. Çok daha küçük ölçekte de olsa bir miktar fiyat topluyoruz. Bir de ay içi diğer gelişmeleri de kullanarak bir tahminde bulunuyoruz. Son dönemde TÜİK gerçekleşmeleriyle kendi ay içi tahminlerimizi karşılaştırdığımızda ciddi fark görmüyoruz. Ortalamada oldukça yakın. Hatta bazı aylarda ciddi yukarı yönlü sürprizler olduğunu da söyleyebilirim. Şubat ve mayıs ayları bunun örnekleri. Burada sık sık İTO'yla karşılaştırma yapılıyor. Zaman zaman gözlemlenen bir ayrışma var ama burada metodoloji olarak gerçekten çok farklı, endeksler farklı. Alt kalemler oldukça farklı şekilde toplanıyor. Bir de coğrafi kapsamı farklı. Dolayısıyla bu iki endeks her zaman birbiriyle aynı olmayabilir."
Karahan, kur korumalı mevduatın (KKM) maliyetinin "100 milyar doların üzerinde" olduğu iddialarının sorulması üzerine, "O sayı kesinlikle doğru değil." ifadesini kullandı.
KKM'nin maliyetinin büyük kısmının geçen sene gerçekleştiğini bildiren Karahan, şunları söyledi:
"Bu sene için baktığımızda kur ödemelerinde bir miktar ödeme var. Bunun sebebi de geçen sene haziran öncesi yapılan bazı hesapların vadelerinin bu sene içinde gelmiş olması. Geçen sene yaz aylarında yaşanan kur gelişmeleri neticesinde onların ödemeleri bu sene yapıldı. Biraz da kurda reel değerlenmeyle birlikte kur farkı ödemesi yapılmadı. Dolayısıyla bu seneki görünüm geçen seneye göre oldukça olumlu, bu sene yapılan ödemeler de geçen sene kaynaklı."
TCMB Başkan Yardımcısı Hatice Karahan
Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın, Bankanın İdare Merkezi'nde bu yılın üçüncü Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla düzenlediği bilgilendirme toplantısında bazı sorulara Başkan Yardımcıları Hatice Karahan ve Osman Cevdet Akçay yanıt verdi.
Başkan Yardımcısı Hatice Karahan, kira artışlarında yüzde 25 sınırının kaldırılmasının enflasyona etkisine ilişkin soru üzerine, "Üç öncü gösterge takip ediyoruz. Bunlardan birisi kiralık ilanların takip edildiği online platformlardan elde ettiğimiz veriler. Diğeri konut kredisi değerleme raporlarındaki emsal niteliğindeki konut birim fiyatları. Diğeri de perakende ödeme sistemimizden elde ettiğimiz kira ödemeleri verileri. Öncü göstergeler bize kira enflasyonunda düşüş sinyalleri olduğunu gösteriyor. Tüketici fiyat endeksindeki kira enflasyonuna bunların yansıması biraz gecikmeli olabiliyor. O nedenle biz önümüzdeki dönemde kira enflasyonunda düşüş öngörüyoruz. Düzenlemeyle ilgili olarak da bu takip ettiğimiz göstergeler şu anda düzenlemenin kalkması kaynaklı ek bir enflasyonist baskıya işaret etmiyor." ifadelerini kullandı.
Arz ve talep dinamiklerinin önemine dikkati çeken Hatice Karahan, yaz aylarında talepte bir miktar artış olabileceğini söyledi.
Karahan, bunun enflasyonist bir etkisinin olabileceğini ama aynı zamanda arz tarafında da bu tür düzenlemelerin normalleşmesi ve fiyat sınırlamalarının kalkmasıyla birlikte diğer ülkelerde de bunların görülebildiğini anlattı. Kiralık ev arzının artışıyla enflasyonist etkinin azaltılabildiğini vurgulayan Hatice Karahan, "Dolayısıyla önümüzdeki verileri takip ederek buradaki etkiyi daha net görmeyi ümit ediyoruz ama genel gidişat olumlu yönde." diye konuştu.
Akçay'dan "enflasyonda beklenti ve hissiyat farkı" değerlendirmesi
Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Osman Cevdet Akçay da Enflasyon Beklenti Anketi'nde katılımcıların beklentilerindeki farklılığa ilişkin soruları yanıtladı.
Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde enflasyon şoku yaşandığını anımsatan Akçay, bu şokun ortak birtakım faktörleri içerdiğini söyledi. Akçay, düşük ve yüksek enflasyona yakalananlar arasında ciddi bir ilişki ortaya çıktığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Ortak noktalar nedir? Birincisi, öngörülemiyor. Fed'in 'Bu geçici' demesi gibi. İkinci ortak nokta, enflasyon zirveye çıktığı zaman beklentiler karamsar bir meyille revize ediliyor. Karamsar bir meyille sürekli revize edilen enflasyon beklentileri var, hem gelişmiş ülkelerde hem gelişmekte olanlarda. Meali şu, bizi hemen sokağın dibinde kötü bir şey bekliyor. Dolayısıyla o hissiyatı beklenti anketlerinde biz de görüyoruz. O anketlere verilen cevaplarda aslında beklenti ve hissiyatın ağırlıklı ortalaması var."
Düşük enflasyonlu ekonomilerde şoka yakalandıktan sonra dezenflasyona girildiğinde beklenti bileşeninin öne çıktığını, hissiyatın geride kalmaya başladığını vurgulayan Akçay, "Yüksek enflasyonda şoka yakalanmış bizim gibi bir yerde tam tersini görüyorsunuz. Hissiyat ağırlığı azalmamakta direniyor, beklenti öne çıkamıyor. Gördüğümüz ayrışmayı aslında biz burada yaşıyoruz." diye konuştu.
"Orta noktayı zorluyoruz"
Enflasyon tahmini ve ara hedef ayrıştırmasının iyi yapılması gerektiğine dikkati çeken Akçay, şunları kaydetti:
"Biz nokta atışı yapmıyoruz. Tahminlerimizde şunu kullanıyoruz, orta nokta üzerinden tanımlanmış olan tahmin aralığı üzerinden gidiyoruz. O aralıkta kaldığımız sürece 'Tamamız' diyoruz ama orta noktayı zorluyoruz. Gidemeyebiliriz ama orta noktayı zorlayarak bandın içinde zaten kalıyoruz. Belirsizliğin iki yönlü arttığını gördük. Yani hem yukarı hem aşağı yönlü belirsizlikler olduğu için tahmin aralığımızı daraltmadık. Yoksa, mekanik olarak daralması gerekiyor. Belirsizlik arttığı için bunu yapmadık."