İsmail Heniyye Dünyayı sarsacak suikast
Faruk Önalan / Yazar
Sosyal medyada bazı İranlı hesaplar 31 Temmuz günü 01:15 sularında Tahran’ın kuzeyinde patlama sesleri duyulduğuna dair paylaşımlar yapıyordu. Ancak yetkililerden ya da İran medyasından olayın detayı ile ilgili herhangi bir malumat verilmiyordu. Ta ki sabaha karşı İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun resmî açıklamasına kadar…
MÜCAHİT KARDEŞ ŞEHİT DÜŞTÜ
Açıklamada Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’nin Tahran’da kaldığı evin vurulduğu, Heniyye ve bir korumasının, saldırı sonucu şehit olduğu bildiriliyordu. Daha sonra Hamas da, “Mücahit kardeş, siyasi büro başkanı İsmail Heniyye, Siyonist düşmanın İran cumhurbaşkanının yemin törenine katılmak üzere bulunduğu Tahran’da konakladığı mekana yönelik saldırısında şehit düştü.” açıklaması ile suikastı doğruladı. Saldırıdan saatler öncesinde de İsrail, Beyrut’a düzenlediği saldırıda Hizbullah’ın iki numarası Fuad Şükrü’yü öldürdüğünü ilan etmişti.
Hizbullah’a yönelik saldırıyı üstlenen İsrail Hükümeti ve ordusu Heniyye suikastı ile ilgili ilk andan itibaren sessizlik stratejisi izleme yolunu seçmiştir. İsrail ordu sözcüsü Daniel Hagari, sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda “savunma politikalarında bir değişiklik olmadığını ve durum değerlendirmesi yaptıkları” mesajını vermiştir. Sadece birkaç bakan hadisenin detayına girmeden Heniyye’nin şehit edilmesinden dolayı duydukları sevinci dile getirmiştir. Aşırı sağcı Kültürel Miras Bakanı Amichay Eliyahu, Heniyye’nin ölümünün dünyayı daha iyi bir yere dönüştürdüğünü söylerken, yine aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir suikasttan kısa bir süre önce “Her gün büyük bir gündür.” paylaşımını yapmıştır. İsrail medyası ise Netanyahu’nun kabine ve ordu mensuplarına kesinlikle yorum yapılmaması talimatını verdiğini iddia etmiştir.
HEP AYNI NAKARAT
31 Temmuz sabahı tüm dünyada yankı bulan suikastın öncesinde Netanyahu’nun ABD ziyareti ve kongre konuşması önemli bir detaydır. Beyaz Saray yönetimi, Netanyahu ve güvenlik ekibine geniş saldırılar yapma yerine düşük yoğunluklu ve noktasal operasyonlar yapılması için çağrılarda bulunmaktaydı. Son olayda da Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) istihbari destek verdiği kuvvetle muhtemeldir. İlk anda sessizliğini koruyan ABD’den ilk açıklama Savunma Bakanı Lloyd Austin’den gelmiştir. Her zamanki gibi, bir saldırı olması halinde İsrail’in yanında yer alacaklarını belirten Austin diplomasi için her zaman alan ve fırsatlar olduğunu düşündüğünü, Orta Doğu’da geniş çaplı bir savaşın olmaması için tansiyonu düşürmeye çalıştıklarını beyan etmiştir. Bölge için asıl tehdidin İsrail olduğu gerçeğini, öldürülen bebek ve çocukları görmezden gelip İsrail’in kendini savunma hakkı olduğu nakaratını tekrar etmiştir. Bakan Austin’in sözleri; demokrat ya da cumhuriyetçi görevde hangi Başkanın olduğu fark etmeksizin, ABD’nin İsrail politikalarının asla değişmeyeceğinin açık bir kanıtıdır.
Dışişleri Bakanı Blinken “Bu, bizim haberimizin olduğu veya dahil olduğumuz bir şey değil.” açıklaması ile ABD’nin bir dahli olmadığını belirtmiştir. İşgal altındaki Golan Tepeleri'nde yer alan Mecdel Şems’te 12 kişinin hayatını kaybetmesi, İsrail’in Hizbullah’ı işaret etmesi ve ardından gelişen hadiselerin Netanyahu’nun ABD dönüşünden kısa sonra gerçekleşmesinin bir tesadüf olmadığı açıktır. İlk olarak Irak’ta İran yanlısı Kataib Hizbullah mevzileri vuruldu ve 4 üst düzey isim öldürüldü ardından Beyrut’ta Hizbullah’ın iki numarası Hac Muhsin lakaplı Fuad Şükrü hedef alındı ve son olarak Hamas lideri Tahran’da şehit edildi. Tüm bu olanların eş güdümlü bir istihbarat operasyonu çerçevesinde yürütüldüğü şüphe götürmez bir gerçektir.
ERDOĞAN’DAN TOKAT GİBİ CEVAP
2023 yılı Aralık ayı başlarında sızdırılan bir ses kaydında, İsrail İç İstihbarat Servisi Şin-Bet Başkanı Ronen Bar’ın sözleri bugünkü süreci anlamamıza yardımcı olmaktadır:
“Gazze’deki, Batı Şeria’daki, Lübnan’daki, Katar’daki, Türkiye’deki, her yerdeki Hamas liderlerine ulaşacağız. Bu yıllar alacak ama oraya ulaşacağız. Bu bizim neslimizin Münih’i.”
İsrail basınında geniş yer alan, 1972 yaz Olimpiyatlarında İsrailli sporcuların öldürülmesi olayına da atıfta bulunulan bu sözlere en sert tepki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan gelmiştir. Türkiye içinde Hamas mensuplarına suikast tehdidi karşısında Erdoğan İsrail hükümetini net bir dille uyarmıştır:
“Böyle bir yanlışa tevessül etmeleri halinde şunu bilmeleri gerekir ki bunun bedelini, bunun faturasını çok ama çok ağır öderler. Şu anda Gazze’yi havadan, denizden, karadan kuşatmak suretiyle bu adımları atanlar, bir hafta içinde netice alacaklarını zannediyorlardı. Ne oldu, alabildiler mi? Almadılar. Türkiye’ye, Türklere karşı böyle bir adımı atmaya eğer cüret ederlerse bunun bedelini, bir daha bellerini doğrultamayacak surette, ödemeye mahkûm olurlar. Böyle bir işe kalkışanlar bunun sonuçlarının son derece ciddi olabileceğini unutmamalıdır. Türkiye’nin hem istihbarat hem güvenlik alanında aldığı mesafeyi dünyada bilmeyen yoktur. Ayrıca biz dün kurulmuş bir devlet değiliz. Bunu da kimsenin aklından çıkartmaması gerekir.”
Türkiye topraklarının başka ülkelerin operasyon alanı olamayacağı mesajı, ardı ardına çökertilen yabancı istihbarat hücreleri üzerinden açıkça verilmiş ve verilmeye devam etmektedir. Bu noktada açığa çıkarılan Mossad ağları dikkat çekmektedir.
TAHRAN SUİKAST SARMALINDAN ÇIKAMIYOR
Hamas liderleri yılardır Türkiye’de rahatlıkla hareket etmiş, güvenlikleri sağlanmıştır. Ancak benzer durumun İran için söylenemeyeceği ortadadır. En son örnek, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin töreni için Tahran’da bulunan Hamas lideri İsmail Heniyye’nin şehit edilmesidir. İsrail’in suikast için İran topraklarını seçmesi de ayrıca önemlidir. Yoğun ve ciddi tehditler altında olduğu bilinen bir misafirin rahatlıkla hedef alınması Tahran Yönetimi açısından büyük zafiyet örneğidir. Mossad, CIA bazen de MI6 desteğiyle, İran topraklarında ses getiren operasyonlar gerçekleştirmiştir. İranlı önemli bilim insanları, Devrim Muhafızları Ordusu Komutanları öldürülmüş, Natanz’daki nükleer santrallere sabotajlar düzenlenmiştir. İran nükleer programının babası olarak bilinen İranlı fizik bilimcisi Muhsin Fahrizade Tahran’da suikasta uğramıştır. İran dışında da Kasım Süleymani, Razi Musavi gibi isimler etkin oldukları Bağdat ve Şam’da öldürülmüştür. Hamas’ın iki numarası Salih el Aruri Hizbullah’ın kalesi olan Beyrut’ta suikasta kurban gitmiştir. İsrail eski Başbakanı Naftali Bennett, Wall Street Journal için kaleme aldığı yazısında, İran’ın kalbinde gerçekleştirdikleri iki Mossad operasyonunu deşifre etmişti:
“İran’ın Şubat 2022’de İsrail’e iki başarısız İHA saldırısı düzenlemesinin ardından İsrail, İran topraklarındaki bir İHA üssünü imha etti. Mart 2022’de İran’ın terör birimi Türkiye’de İsrailli turistleri öldürme girişiminde bulundu ve başarısız oldu. Kısa bir süre sonra bu birimin komutanı Tahran’ın merkezinde suikasta kurban gitti.”
HAVADA UÇUŞAN SALVOLAR
Tüm bu saldırıların ardından intikam yeminleri eden, Tel-Aviv’i, Hayfa’yı yerle bir edeceği tehditlerini savuran İran, Heniyye’nin şehit edilmesinden sonra benzer söylemlere devam etmektedir. ABD ve İsrail ise her zaman olduğu gibi fazla konuşmayarak olayı soğutma stratejisi yürütmektedir.
Hamas lideri İsmail Heniyye’nin, Tahran’da suikasta uğrayarak hayatını kaybetmesi, yalnızca Hamas ve Filistinliler için değil, bölgedeki tüm siyasi dengeleri etkileyebilecek bir gelişme olarak ön plana çıkmaktadır. Öncelikli olarak İran, bu suikastın kendi topraklarında gerçekleşmiş olmasından dolayı prestij kaybı yaşayacaktır. Bunun giderilmesi için de hiç şüphesiz hamlelerde bulunacaktır. İlk olarak Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki vekil güçleri üzerinden İsrail’e karşı misillemeler gelecektir. Ardından Tahran yönetiminin de belirli hedeflere yönelik hamleler yapması muhtemeldir. Bu noktada akıllara ilk gelen, 2020 yılında Kasım Süleymani’nin İran’ın misillemelerine dair dönemin ABD Başkanı Trump’ın itirafları olacaktır. Söz konusu suikastlar (Süleymani, Mehdi el-Mühendis vd.) sonrasında İranlı yetkililerin kendisine ulaştığını belirten Trump dikkat çekici söylemlerde bulunmuştur:
“İranlılar bizi aradılar, ‘Başka çaremiz yok, itibarımızı kurtarmak için sizi vurmamız lazım. Belli bir askeri üsse 18 füze fırlatacağız ama endişelenmeyin, füzeler üsse ulaşamayacak.’ diyerek garanti verdiler. Söyledikleri gibi 18 füze atıyorlar, 5’i havada imha oluyor. Diğerleri üssün çevresine düşüyor.”
“SANMAYIN Kİ İSRAİL GAZZE’DE DURACAK”
Barış görüşmelerinin, esir takaslarının yapıldığı bir ortamda Heniyye suikastı bölgesel gerginliği daha da artıracaktır. Kıvılcımın savaşa dönüşmesi ise sadece Orta Doğu değil Avrupa’yı da derinden etkileyecek, tüm dengeleri derinden sarsacaktır. 7 Ekim olayları sonrası İsrail’in, ilk açıklamalarının “bölgede haritaların değişeceği” fikri üzerine yoğunlaşması bugünü anlamlandırmak adına önemlidir. İsrail, Golan’daki işgalini meşrulaştırmak, Gazze şeridi açıklarındaki zenginliklere çökmek hatta Lübnan sınırındaki bazı alanları ele geçirmek için planlar yapmaktadır. Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri yarını anlamamız açısından önemlidir:
“Sanmayın ki İsrail Gazze’de duracak. Sanmayın ki Ramallah güvenlik içinde olacak. Bu azgın devlet, bu terör devleti, eğer durdurulmazsa ‹vaad edilmiş topraklar’ hezeyanıyla gözünü er ya da geç Anadolu’ya dikecek. İsrail, Gazze’de sadece Filistinlilere saldırmıyor; bize saldırıyor bize. Hamas, Gazze’de, Anadolu’nun ileri hat savunmasını yapıyor. Bunu göremeyecek kadar kör müsünüz? Bunu anlamayacak kadar mı idrakiniz kapandı?”
GÜNDEM DEĞİŞTİRMEKTE MAHİRLER
Öte yandan İsrail›in Guantanamo’su niteliğindeki Sde Teman Gözaltı Merkezi’nde 10 kadar İsrail askerinin tecavüz ettiği Filistinli bir tutuklunun hastaneye kaldırılması olayı sonrası İsrail polisi ve askeri polis, Askeri Başsavcı Tümgeneral Yifat Tomer-Yerushalmi’nin emriyle tecavüz zanlısı askerleri göz altına almıştı. Ben Gvir, Smotrich dahil olmak üzere bazı aşırı sağcı bakanlar şüphelilerin gözaltına alınmalarına itiraz edip onları “kahraman” olarak ilan etmiş ardından İsrailli aşırı milliyetçi gruplar Beyt Lid askeri üssüne saldırılar düzenlemiş, olaylar büyüme potansiyeli göstermişti. Heniyye suikastı bu olayların da önüne geçmiş, İsrail’in Lübnan’a ve Yemen’e yönelik saldırıları da Gazze’yi gündemden düşürmektedir.
Şeyh Ahmed Yasin ve Abdülaziz Rantisi’nin şehadetleri sonrasında direniş nasıl ayakta kaldıysa İsmail Heniyye’nin şehadetiyle de Filistin direnişi daha güçlü devam edecektir. “Gecenin en karanlık anı şafak sökmeden az önceki zamandır.” Yarınlar çok daha önemli gelişmelere gebedir.
Son olarak, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in “İsmail Heniyye şehit edilmese TBMM’de hitap edecekti. Ağustos ayında Meclis’te konuşma yapmasını planlamıştık.” sözleri de ayrıca önemlidir…
Fransa’dan dünyaya olimpiyat tuzağı
Batı’nın gölgesinde doğan güç: Çin'in Filistin siyasetinde artan etkisi