10’ların İzleriyle Türkiye (156)
14 yaşındaki Berkin Elvan'ın, polisin ateşlediği gaz kapsülünün başına isabet etmesiyle hayatını kaybettiğini, insanlık vicdanı unutmamıştır. Ama özellikle Başbakan Erdoğan'ın her defasında, miting meydanlarında, kimi toplantılarda konuşmasına konu ettiği ve her defasında, olaylara karıştığını vurgulayarak, masumiyetini sorguladığı 14 yaşındaki Berkin'in babası Sami Elvan'ın, yazılı basına yansıyan bu acılı feryadını da aşağıda belirterek, tarihin unutmaz hafızasına bir not olarak yazılsın istiyorum:
Bakınız şöyle feryat etmiş o acılı baba:
"Benim çocuğumu hem vurdular, hem bizi söylemleri ile yaraladılar, hem de çocuğumuzu terörist ilan ettiler." Berkin'in öldürüldüğü günün mevcut görüntülerini hatırlatarak devam ediyor: "Tavşan avlar gibi çocuğumu avlamışlar. O polisler, çocuklarına kan parası yediriyorlar. Vicdanları yok mu?"
Ya anaların dinmeyen gözyaşları?
Ne yaşanmış olursa olsun, her şeye bir çare bulunurdu elbet! Ama yitip gidenleri geriye döndürebilmek için ne yazık ki bir çare yoktu.
Taksim gezi parkı olaylarının ardından pek çok şey söylendi, yazıldı, çizildi. Olaylarla ilgili olarak 41 iddianame sonucunda 334 dava açıldı, kimisi takipsizlik ve tahliye ile sonuçlandı, kimisi hala devam ediyor. Aslında bu olağan üstü hal sonrasında bu topraklarda hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Çünkü bu topraklarda yaşayanların ezici çoğunluğu, "Tek Bir Kişinin" söylemleri ile kalıba sokulup, yönlendirilecek olma konumundan çoktan çıkmıştı.
Sonuç olarak; olayların ateşi sadece düştüğü yeri yakmış… Geride sadece, yürekleri evlat acısı ile kavrulan anaların hak arayan, adalet arayan feryatları kalmıştı…
(O günlerde yüreğimi bir kor ateş gibi yakan, benim de gazlı havasını soluduğum Taksim Gezi Parkı olayları döneminde kaleme aldığım ''Gezi Parkında Bir Çınar Ağacı'' başlıklı yazım ile duygularımı dile getirmiştim. Bk. www.atillacilingir.com)
17 Aralık 2013 Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması Süreci:
Bu süreç, AKP iktidarının Fethullah Gülen Cemaati ile başlatmış olduğu mücadele sürecine damgasını vuran en önemli olaylardan bir tanesidir.
Bazı kamu kurumlarına ve savcılığa yapılan rüşvet, görevi kötüye kullanma ve ihalelere fesat karıştırma ihbarları üzerine; 13 ve 21 Eylül 2012 tarihleri ile 14 Eylül 2013 tarihlerinde bu yönde soruşturmalar başlatıldı.
Soruşturma dosyaları Başsavcılık tarafından Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'ya tevzi edilmesinin ardından, elde edilen bilgiler kapsamında 17 Aralık 2013 tarihinde şüpheliler gözaltına alındı; ev ve iş yerlerinde yapılan aramalar sonucunda ele geçirilen çeşitli eşya ve paralara el konuldu.
İlerleyen günlerde soruşturma dosyasıyla ilgili bir takım bilgiler medyaya sızdı/sızdırıldı. Buna göre Rıza Sarraf isimli İranlı bir iş adamının soruşturmanın kilit ismi olduğu, bürokraside 4 bakan ile geliştirdiği ilişkiler ve rüşvet çarkı sayesinde; kara para aklama, altın kaçakçılığı gibi bir takım suçlar işlediği iddia edildi.
Bu soruşturma kapsamında başlangıçta 71 kişi gözaltına alınmışsa da, 24 kişi çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Diğerleri adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.
Daha sonra tutuklanan bu şüpheliler de, 28 Şubat 2014 tarihinde serbest bırakıldılar. Bu gelişmeler üzerine, hukuk kökenli Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tutukluların serbest bırakılmasını 'vicdanları yaraladı' şeklinde yorumlarken; Başbakan Erdoğan, 'adalet yerini buldu ' şeklinde açıklama yapmıştı.
Yaşanan bu hukuki süreçte yargıda yaşananlar da ilgiyle takip ediliyor, iddianameyi hazırlayan savcı, tutuklamayı gerçekleştiren emniyet yetkilileri süratle başka görevlere atanmasıyla, adeta yargıda bir deprem yaşanıyordu. Böylesi bir gelişme, hem muhalefet liderleri, hem de yargı mensuplarının büyük bir çoğunluğu tarafında yoğun ve sert ifadelerle eleştirilmiştir.