CUM’A SOHBETİ ( 6 / 07 )
Dr. Kamil Karakayalı: “ Sabahleyin kalktın v e kendisini ziyarete gittim, gördügüm rü’ya’yı, Hazreti Üstazımıza(k.s.) anlattım. Gülümseyerek,şöyle buyurdu, “ Cenab-ı Hakk sizi irşad ediyor.” Gerçekten , o hastaya, daha sonra oruvun bir zararı olmadığını, hastalığı’nın üşütmekten mütevellid olduğunu anladık. İşte Efendie Hazret’leri (k.s.) beni kendi Mesleğimde bile, bu şekilde ma’nen, uyarmış, ve tam teşhis koyma yolunda bana yol göstermiştir. Demek istediğim şudur; O, MA’NEN BÜYÜK BİR TASARRUF SAHİBİ İDİ. Bunda hiç şüphe yoktur. Ben O’ndan sadece dinî, mes’ele’leri öğrenmedim bunun yanında hekim olduğum halde, kendi Mesleğim’de de, çok şeyler öğrendim. O’na çok şeyler borçluyum, bana yol gösterdi. Hastalığı, Tıb’bı aciz bırakacak acayih tezânürler gösteriyordu bana çok tavsiyeleri olmuştu.
- Size hekimlik hakkında ba’zı tavsiyeleri olmuş muydu? Olmuşsa nelerdi?
“ Evet, Hazreti Üstaz’ımızın bana hekimlik h0akkında tavsiyeleri oldu, hem de çok mühim tavsiye’leri. Evvela bana şunu tavsiye etti ve buyurdu ki, “ Evladım, hastaları tedavî etmeye başladığın zaman, mutlakak Besmele oku! Bunu hiçbir zaman ihmal etme... Gerçekten ben de onun bu tavsiyesine hep uydum. Şunu söyleyebilirim ki, muayene’ye besmele ile başlamaktan büyük faydalar gördüm. Besmele ile başladığım zaman daha kolay teşhis koymaya başladım, Bu, hem benim için, hem de hastalarığm için çok daha faydalı oldu.
Bana yaptığı tavsiyer arasında bir de şu husus vardı ki, bunu söylememi de bana yine O, tavsiye ederdi, o da şudur. Cinsî Münasebet mes’elesi, bilmiyorum, burada söylemem’de bir mahzur varmı? Buyururlardı ki, “ Evladım, cinsî münasebet ömrü kısaltır, bunu bir hekim olarak, hastalarınıza söyleyin.”
Günümüz Tıb Bilimi bakımından,Hazreti Üstaz’ımızın bu tavsiyesini nasıal değerlendirirsiniz?
Hemen belirteyim, Efendi Hazret’lerinin (k.s.)’nin bu tavsiyesi, Tıbben tamamen doğrudur, fazla ve zamansız cinsî münasebet ömrü kısaltır. Bu da gösteriyorki, O’nun ma’nevî sahadakı büyüklüğü bizim kendi mesleğimiz’de bile icabında bilmediğimiz veya bilemediğimiz ba’zı gerçekleri bizlere bildiriyor.
Kendisini görmediğimiz gün veya hafta olmazdı. Çamlıca’da, Şehzâdebaşı’nda veya, Eminönü, Bahçekapı’bında, Kemal Bey Ağbey’in Yazıhanesinde hep görüşürdük. Va’az’larını hususi sohbetlerini dinledim, çok istifade ettim.
Mübarek Diyabetten çok muztarip idi. Kendiilerini tedavî için, en mü’essir ilaçları kullanmamıza rağmen, te’sir etmediklerini görürdüm, Ya’nî, vücuou ilacı kabul etmiyo muydu, nasıl oluyordu anlayamadım,ki, şeker hastalığı için ein son ve en mü’essir ilaç “ İnsülin,”dir. Şeker hastalığı’na başka ilaçlar fayda vermediği zaman, son çare olarak kullanılır ve bu ilaçyükselen şekeri mutlaka düşürür. Ba’zen, yalnız muayene etmem, dahabaşka hekim profesörleri de yanına getirirdim. Bir def’asında yine şekeri yükselmişti. Muayene ettik, diğer ilaçlar fayda vermeyince yukarıda bahsettiğim, “ insülin,” denen ilacı kullandık. Hatta, damardan iğne yaptım, vücudu kabul etmedi, diyeceğim, şekeri düşmedi, hatta yümseldi, şekeri 800-900 miligrama kadar yükseldi. Ben böyle bir şey görmedim. Ya’nî, şeker hastalığı’na “insülin,” kullanılsın da şekeri yükselsin olmuş şey değil...
ALEYH’İNDE KONUŞANLAR İÇİN: Şimdilerde Olduğu gibi o zamanlarda da aleyhinde konuşanlar olmuş olabilirler. Kendileri bu hususta kızmazlardı da şöyle buyururlardı; Herhangi bir kişi hakkında konuşabilmek için onunla ya arkadaşlık yapmak, kanımak, görmek, bilmek, herhangi bir alakası olmak gerek. Ama, hiç tanımadan, bilmeden insanlar biribiri aleyhine nasıl konuşurlar? Onlar hakkında böyle der, bilmeden konuştukları için hallerine üzülürdü.
Ba’zıları, onun hakkında keramet ararlar. Aslında kendileri keramet göstermekten, şiddetle kaçınırlardı. Sohbetlerinde bu hususlara sık sbık, temas buyururdu. O Kur’ân Kurs’larını te’sis, İslâmî ilim’lerin tedrisatını başlatmış, dinî sahada bir çığır açmıştır. Küfrün bütün şiddetiyle devam ettiği zor ve namüsaid şartlar altında bu müesseseleri te’sis etmesi ve bööylece,Kur’ân okutması ve din adamı yetiştirilmesini te’min etmesi O’nun en büyük kerametidir. Zannediyorum, en büyük keramette budur. Benbundan daha büyük keramet düşünmüyorum...
Din için, İslâmiyet için katlanmadığı hiçbir fedakarlık yoktur, demiştim. İşte, bunun içindir ki, Kütkahya’da iki ay hapishane’de kaldılar. O ZAMAN Abdurrahman Şeref Lâç BeyefendiAvukatıydı. Ben, iki oef’a kendisini hapishane’de ziyaret ettim. Çünkü O, öyle, her hekime inanmaz ve güvenemezdi. Hem ziyaret, hem de tedavî için gittim, ilâçlarını verdim. Kütahya’da, Hacı Nuri Temizerler Amca’mızın evinde misafir kaldım. Bize gayet güzel muamele ettiler, biz de Üstaz’ımız hakkında tedavî için ne lazımsa onu yapmaya çalıştıkb
Mustafa Akkoca’nın Notu : Mürşid-i Kamil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Müceddid, Süleeyman Hilmi Silistrevî(K.S.) Efendi Hazret’leri, 1957 yılında, Menemen Tertibi benzeri bir tertip ile, Bursa Ulucami’i’nde açılan Yeşilbaşrak ve sahte mehdî’lik tertibi üzerine,yalan, iftira ve buhtan ile, 1957 yılı’nın Temmuz ve Ağustos aylarında, damadı, Merhum, Kemal Kacar, devrin,Kütahya- Altıtaş Müftüsü, Mustafa Özdemir( Gazioğlu ve Kütahya eşrafından, Manifatura ve hazır elbise Taciri, Merhum, Hacı Nuri Temizerler ile birlikte,KÜTAHYA Hapishane’sinde, 59 gün mevkûf kaelmışlar, çile doldurmuşlardır.
“ Ben Ef endi Hazret’lerinin cenazesinde de bulundum. O acı’yı hiç unutamıyorum. Biliyorsunuz, Efendi Hazret’leri için, Fatih’te yer hazırlanmıştı. Bütün cemaat orada toplanmıştı. Sonra, zamanın İçişleri Bakanı tarafından gönderilen bir emirle, O7nun karşıya geçirilmesine imkân vermediler. Millet büyük bir üzüntü içinde kearşıya geçmek zorunda kaldı. Karşıya geçebilenler geçti, biz de geçebildik ve cenaze namazına yetiştik. Mübarek Na’a’şı, Karacaahmed Sultan Mezarlığına defn’edildi. Nur içinde yatsın, Allah Biz’leri de şefa’atına nail buyursun...
BİR BAŞKA HATIRA: “ Bir def’a’sında, Trabzon’dan 2 Çubukcu,” ismiyle ma’rûf, bir Hastamız geldi. Daha önce bu hastamız pekçok hekime gitmiş, muayene olmuş, fakat, bir türlü herhangi bir netice alamamıştı. Teşhis konulamıyor, veya konulan teşhis yanlış çıkıyor; tam, aksi te’sir ediyor. Hasta bize geldi, muayene ettim, Hazreti Üstaz’ımızın tavsiyesine uyarak, Besmele ile başladım, neticçe hastalığını teşhis ettim. Hastalığın adı, “ Hiperneform,” ya’nî, Böbrek üstü guddesi(bezi)’nin tümörü. Bu hastalık zaman zaman ve aniden tansiyonu yükseltir. Ben bu şekiilde teşhis koydum, fakat, diğer hekimler, bir türlü bu teşhisi kabul etmiyorlar. Sonunda bir de konsültasyon yaptık. Orada pekçok hekim ve profesör de hazır bulundu. Yine de başkaca teşhisler üzerinde duruldu, bizim teşhisimiz pek i’tibar görmedi. Hatta bir ara hastayı Fransa’ya göndermeyi kararlaştırdık. Allah’ın hikmeti o sırada, Vakıf Gureba Hastahanesi İkinci Cerrahî Profesörü, Hakkı Şinasî Erel’in da’vetlisi olarak, Fransa’nın Strazburg Üniversitesi, Profesör’lerinden ve Dekan, ( İsmini şu an hpatırlayamayacağım, bir zat,) Türkiye’ye geldi ki, bu Profesör o hastalığın mütehassısı, Hazır gelmişken kendisine gösterelim, dedik, riuca ettik. Fakat, buna muvaffak olamadık. Sonra Defterdar Şefik Bey vasığtaesıyla iş ayarlandı ve hastanın Fransız hekim tarafından muayenesi sağlandı. Fransız Profesör de, benim koyduğum teşhisi koydu. O zaman bu çok büyük, sansasyonel bir hadise olmuştu... Ben, bunu da, Üstaz’ımız Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazret’leri(k.s.)’ne borçluyum. Bu bence O’nun bir kerametidir. Yoksa benden değildir. O’nun himmetiyle ve desteğiyle daha öyle nice hatığram olmuştur...
-
- Size hekimlik hakkında ba’zı tavsiyeleri olmuş muydu? Olmuşsa nelerdi?
“ Evet, Hazreti Üstaz’ımızın bana hekimlik h0akkında tavsiyeleri oldu, hem de çok mühim tavsiye’leri. Evvela bana şunu tavsiye etti ve buyurdu ki, “ Evladım, hastaları tedavî etmeye başladığın zaman, mutlakak Besmele oku! Bunu hiçbir zaman ihmal etme... Gerçekten ben de onun bu tavsiyesine hep uydum. Şunu söyleyebilirim ki, muayene’ye besmele ile başlamaktan büyük faydalar gördüm. Besmele ile başladığım zaman daha kolay teşhis koymaya başladım, Bu, hem benim için, hem de hastalarığm için çok daha faydalı oldu.
Bana yaptığı tavsiyer arasında bir de şu husus vardı ki, bunu söylememi de bana yine O, tavsiye ederdi, o da şudur. Cinsî Münasebet mes’elesi, bilmiyorum, burada söylemem’de bir mahzur varmı? Buyururlardı ki, “ Evladım, cinsî münasebet ömrü kısaltır, bunu bir hekim olarak, hastalarınıza söyleyin.”
Günümüz Tıb Bilimi bakımından,Hazreti Üstaz’ımızın bu tavsiyesini nasıal değerlendirirsiniz?
Hemen belirteyim, Efendi Hazret’lerinin (k.s.)’nin bu tavsiyesi, Tıbben tamamen doğrudur, fazla ve zamansız cinsî münasebet ömrü kısaltır. Bu da gösteriyorki, O’nun ma’nevî sahadakı büyüklüğü bizim kendi mesleğimiz’de bile icabında bilmediğimiz veya bilemediğimiz ba’zı gerçekleri bizlere bildiriyor.
Kendisini görmediğimiz gün veya hafta olmazdı. Çamlıca’da, Şehzâdebaşı’nda veya, Eminönü, Bahçekapı’bında, Kemal Bey Ağbey’in Yazıhanesinde hep görüşürdük. Va’az’larını hususi sohbetlerini dinledim, çok istifade ettim.
Mübarek Diyabetten çok muztarip idi. Kendiilerini tedavî için, en mü’essir ilaçları kullanmamıza rağmen, te’sir etmediklerini görürdüm, Ya’nî, vücuou ilacı kabul etmiyo muydu, nasıl oluyordu anlayamadım,ki, şeker hastalığı için ein son ve en mü’essir ilaç “ İnsülin,”dir. Şeker hastalığı’na başka ilaçlar fayda vermediği zaman, son çare olarak kullanılır ve bu ilaçyükselen şekeri mutlaka düşürür. Ba’zen, yalnız muayene etmem, dahabaşka hekim profesörleri de yanına getirirdim. Bir def’asında yine şekeri yükselmişti. Muayene ettik, diğer ilaçlar fayda vermeyince yukarıda bahsettiğim, “ insülin,” denen ilacı kullandık. Hatta, damardan iğne yaptım, vücudu kabul etmedi, diyeceğim, şekeri düşmedi, hatta yümseldi, şekeri 800-900 miligrama kadar yükseldi. Ben böyle bir şey görmedim. Ya’nî, şeker hastalığı’na “insülin,” kullanılsın da şekeri yükselsin olmuş şey değil...
ALEYH’İNDE KONUŞANLAR İÇİN: Şimdilerde Olduğu gibi o zamanlarda da aleyhinde konuşanlar olmuş olabilirler. Kendileri bu hususta kızmazlardı da şöyle buyururlardı; Herhangi bir kişi hakkında konuşabilmek için onunla ya arkadaşlık yapmak, kanımak, görmek, bilmek, herhangi bir alakası olmak gerek. Ama, hiç tanımadan, bilmeden insanlar biribiri aleyhine nasıl konuşurlar? Onlar hakkında böyle der, bilmeden konuştukları için hallerine üzülürdü.
Ba’zıları, onun hakkında keramet ararlar. Aslında kendileri keramet göstermekten, şiddetle kaçınırlardı. Sohbetlerinde bu hususlara sık sbık, temas buyururdu. O Kur’ân Kurs’larını te’sis, İslâmî ilim’lerin tedrisatını başlatmış, dinî sahada bir çığır açmıştır. Küfrün bütün şiddetiyle devam ettiği zor ve namüsaid şartlar altında bu müesseseleri te’sis etmesi ve bööylece,Kur’ân okutması ve din adamı yetiştirilmesini te’min etmesi O’nun en büyük kerametidir. Zannediyorum, en büyük keramette budur. Benbundan daha büyük keramet düşünmüyorum...
Din için, İslâmiyet için katlanmadığı hiçbir fedakarlık yoktur, demiştim. İşte, bunun içindir ki, Kütkahya’da iki ay hapishane’de kaldılar. O ZAMAN Abdurrahman Şeref Lâç BeyefendiAvukatıydı. Ben, iki oef’a kendisini hapishane’de ziyaret ettim. Çünkü O, öyle, her hekime inanmaz ve güvenemezdi. Hem ziyaret, hem de tedavî için gittim, ilâçlarını verdim. Kütahya’da, Hacı Nuri Temizerler Amca’mızın evinde misafir kaldım. Bize gayet güzel muamele ettiler, biz de Üstaz’ımız hakkında tedavî için ne lazımsa onu yapmaya çalıştıkb
Mustafa Akkoca’nın Notu : Mürşid-i Kamil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Müceddid, Süleeyman Hilmi Silistrevî(K.S.) Efendi Hazret’leri, 1957 yılında, Menemen Tertibi benzeri bir tertip ile, Bursa Ulucami’i’nde açılan Yeşilbaşrak ve sahte mehdî’lik tertibi üzerine,yalan, iftira ve buhtan ile, 1957 yılı’nın Temmuz ve Ağustos aylarında, damadı, Merhum, Kemal Kacar, devrin,Kütahya- Altıtaş Müftüsü, Mustafa Özdemir( Gazioğlu ve Kütahya eşrafından, Manifatura ve hazır elbise Taciri, Merhum, Hacı Nuri Temizerler ile birlikte,KÜTAHYA Hapishane’sinde, 59 gün mevkûf kaelmışlar, çile doldurmuşlardır.
“ Ben Ef endi Hazret’lerinin cenazesinde de bulundum. O acı’yı hiç unutamıyorum. Biliyorsunuz, Efendi Hazret’leri için, Fatih’te yer hazırlanmıştı. Bütün cemaat orada toplanmıştı. Sonra, zamanın İçişleri Bakanı tarafından gönderilen bir emirle, O7nun karşıya geçirilmesine imkân vermediler. Millet büyük bir üzüntü içinde kearşıya geçmek zorunda kaldı. Karşıya geçebilenler geçti, biz de geçebildik ve cenaze namazına yetiştik. Mübarek Na’a’şı, Karacaahmed Sultan Mezarlığına defn’edildi. Nur içinde yatsın, Allah Biz’leri de şefa’atına nail buyursun...
BİR BAŞKA HATIRA: “ Bir def’a’sında, Trabzon’dan 2 Çubukcu,” ismiyle ma’rûf, bir Hastamız geldi. Daha önce bu hastamız pekçok hekime gitmiş, muayene olmuş, fakat, bir türlü herhangi bir netice alamamıştı. Teşhis konulamıyor, veya konulan teşhis yanlış çıkıyor; tam, aksi te’sir ediyor. Hasta bize geldi, muayene ettim, Hazreti Üstaz’ımızın tavsiyesine uyarak, Besmele ile başladım, neticçe hastalığını teşhis ettim. Hastalığın adı, “ Hiperneform,” ya’nî, Böbrek üstü guddesi(bezi)’nin tümörü. Bu hastalık zaman zaman ve aniden tansiyonu yükseltir. Ben bu şekiilde teşhis koydum, fakat, diğer hekimler, bir türlü bu teşhisi kabul etmiyorlar. Sonunda bir de konsültasyon yaptık. Orada pekçok hekim ve profesör de hazır bulundu. Yine de başkaca teşhisler üzerinde duruldu, bizim teşhisimiz pek i’tibar görmedi. Hatta bir ara hastayı Fransa’ya göndermeyi kararlaştırdık. Allah’ın hikmeti o sırada, Vakıf Gureba Hastahanesi İkinci Cerrahî Profesörü, Hakkı Şinasî Erel’in da’vetlisi olarak, Fransa’nın Strazburg Üniversitesi, Profesör’lerinden ve Dekan, ( İsmini şu an hpatırlayamayacağım, bir zat,) Türkiye’ye geldi ki, bu Profesör o hastalığın mütehassısı, Hazır gelmişken kendisine gösterelim, dedik, riuca ettik. Fakat, buna muvaffak olamadık. Sonra Defterdar Şefik Bey vasığtaesıyla iş ayarlandı ve hastanın Fransız hekim tarafından muayenesi sağlandı. Fransız Profesör de, benim koyduğum teşhisi koydu. O zaman bu çok büyük, sansasyonel bir hadise olmuştu... Ben, bunu da, Üstaz’ımız Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazret’leri(k.s.)’ne borçluyum. Bu bence O’nun bir kerametidir. Yoksa benden değildir. O’nun himmetiyle ve desteğiyle daha öyle nice hatığram olmuştur...
-